Vâris Çeviri Fransızca
40 parallel translation
- Ama yasal vâris bayan Mundson.
- Mme Mundson est seule à hériter.
Hidetada'nın büyük oğlu, Iemitsu'nun, asıl vâris olması gerekiyordu.
Iemitsu, le fils aîné d'Hidetada aurait dû lui succéder.
Prens Tadanaga'nın vâris olmasını istiyorlardı.
C'est le Prince Tadanaga qu'ils voulaient comme successeur.
Sadece o kadar değil. Adalet istedik. En büyük oğluydunuz ve vâris siz olmalıydınız.
Nous voulons que justice soit faite car vous êtes l'aîné et l'héritier de droit... et ceci doit être respecté.
Ben de vâris eşiyim Atalarımı onurlandırırım.
Je suis l'épouse de l'héritier. Je tiens à honorer nos ancêtres.
Eğer ki yeni bir vâris doğmazsa, atalarımızı onurlandırmamış oluruz.
Sans descendance, ma famille ne pourra honorer les ancêtres.
Kızlar vâris olamaz.
Elle ne pourra pas être l'héritière.
Sen bir vâris çocuk doğuracaksın.
Tu vas donner naissance à un héritier.
Sadece, bir vâris sahibi olmanı istedim.
Je te demande juste d'avoir un héritier.
Eğer gecikirse cezalandırılır ve kardeşi vâris ilan edilir.
L'enfreindre serait déshériter le jeune Seigneur.
Ama kimin gönderileceğine ve kimin Shikoku'da kalıp işleri idare edeceğine karar vermeleri gerekiyordu. ... tabii sorunsuz bir vâris bulabilirlerse.
Il leur restait à décider qui serait envoyé et qui resterait pour s'occuper de Shikoku et s'ils pouvaient mettre en place un successeur sans problèmes.
Dinle, dinle, Tama, gidip babamdan isteyeceğim! Ondan seni vâris olarak tayin etmesini ve burada kalmana izin vermesini isteyeceğim.
Écoute, Tama, je vais aller parler à Papa, et lui demander de te laisser rester et de te désigner comme son successeur!
Bir vâris sahibi olmaktan ümidimizi kestiğimizde para biriktirmek için artık geç olmuştu.
puisque nous avons dépassé le temps où nous aurions pu engendrer un héritier, cela semble un peu trop tard pour penser à être sauvé.
Sonunda uygun bir vâris bulduğum için sevinmiştim.
J'étais si heureuse d'avoir enfin rencontré un successeur...
Ama eğer vâris bensem Tanrı şahidimdir ki bir daha asla soğuk suyla duş almayacağım!
Mais si je suis riche, je jure devant Dieu de ne plus jamais prendre de douche froide.
Siz, siz ve siz! Sizler değil misiniz, bana diğer kadınlar gibi evlenip, bir vâris sahibi olmam gerektiğini söyleyen? - Evet ama halk...
Ne vous ai-je pas tous entendus me dire que je devais faire comme les autres femmes, avoir un héritier?
Bir vârislik sistemi ve de bir tek de vâris yok mu?
Il n'existe pas une ligne de succession, et donc un seul successeur?
Çünkü Kral, vâris konusunda hayalkırıklığı yaşıyor ve şu andaki evliliğinin yasal olarak asla kabul görmeyeceğini biliyor.
Car voilà un roi qui jusqu'ici n'a point d'héritier mâle et qui sait que son mariage actuel ne peut être reconnu comme légal.
Bay Cromwell'in ana hatlarıyla bize sunduğu şartlarda belirtildiği üzere İngiltere ile Roma arasındaki bir takım ilişkilerin düzeltilmesi Leydi Mary'nin vâris adaylarından biri olarak kabul edilmesi ve İmparator'un Milan yüzünden Fransa ile girdiği savaşta desteklenmesi.
Les conditions que M. Cromwell a définies. La restauration des relations entre l'Angleterre et Rome, l'inclusion de lady Mary dans la ligne de succession et soutenir l'empereur dans sa guerre avec la France pour Milan.
Madencilik endüstrisi hakkında hiçbir şey bilmeden nasıl vâris olacaksın?
Comment peux-tu devenir son successeur si tu ne connais rien à l'industrie minière?
Vâris mi?
Son successeur?
Kimse yüzünü görmedi ve ismini bilmiyor, ama esrarengiz bir vâris hakkında söylentiler var. Bu varisin ünlü milyarderin evlatlık oğlu olduğu söyleniyor.
On ne sait rien de lui, mais il y aurait un mystérieux héritier, le fils adoptif du célèbre milliardaire.
Vâris olayını duydunuz mu?
Quelle histoire, cet héritier...
Bu şekilde vâris hiçbir veraset işlemi yapmadan sadece hisseleri göstererek şirketi ele geçirebilir.
Celle-ci peut être transmise sans payer de droits de succession. Pour devenir propriétaire, l'héritier n'a qu'à récupérer ses parts.
Vâris olduğu haberini doğrulatmak istiyordu.
Il voulait savoir si cette histoire d'héritier était vraie.
Grubu kurtarmanın en iyi yolunun bu vâris olduğunu mu düşünüyorsunuz hâlâ?
Vous pensez toujours qu'il peut sauver le g roupe W?
Meşru vâris David.
- Oui, bien star.
Leydi Mary'yi vâris sanıyordum. O bir kız, salak.
Ce n'était pas Lady Mary?
Vâris mi, Bay Carson?
L'héritière?
- Ona vâris gibi mi davranacağız? - Olduğu gibi davranacağız!
- On doit le traiter comme l'héritier?
Downton'ı kurtarmanın bedeli, Matthew Crawley'i vâris olarak kabul etmek.
Pour sauver Downton, il acceptera Matthew Crawley comme héritier.
Yani, vâris mi yoksa değil mi?
Est-ce une héritière ou non?
Bayan Hughes, boğulan vâris Bay Patrick Crawley'in peşinde olduğunu söyledi.
Elle convoitait l'autre héritier, celui qui s'est noyé.
Annenin çocuğu erkek olursa, vâris o olacak ve ben hep çalışacağım!
Si votre mère a un fils, il sera l'héritier.
Daha saygın bir vâris sahibi olmak için bunu yapmak zorundayım.
C'est une nécessité. En l'attente d'un meilleur héritier.
Başka işlerim olacak sen de kendine güzel, küçük bir vâris bulup onu etkilemelisin.
Je serais occupée autre part et tu dois te trouver une jolie petite héritière à charmer.
- Bir vâris ve bir yedek.
- Un héritier, un réserviste.
Marcus Aurelius'un vâris olarak Commodus'u seçmesinin temel sebebi onun oğlu olduğu gerçeğiydi elbette.
Si Marc Aurèle a désigné Commode comme successeur, c'est évidemment parce que Commode était son fils.
Vâris atamak da buna dahil.
Nommer un successeur en fait partie.
Kıdemli olan Michael Adeane Yasal vâris kendisi.
L'héritier légitime.