Yaprak Çeviri Fransızca
886 parallel translation
"Yaprak pelerinimi geri ver!"
"Donnez-moi ma robe de plumes!"
Sen kendine bak, yaprak gibi titriyorsun.
T'as les jetons.
Çabuk. Biraz yaprak ve ot topla. Ben de dal keseceğim.
Vite, amenez-moi des branches et des feuilles
# Düşen yaprak #
La feuille tourbillonne
Para rüzgardaki bir yaprak gibi savruluyor.
De l'argent à flots...
KASIM 22 PAZAR İki yaprak birbirine yapışmış olmalı.
Les deux pages étaient collées.
- Yaprak gibi titriyorsun.
- Tu trembles.
Sadece bir tek yaprak yeterli.
Une page suffira.
Sadece bir tek yaprak ıslanmıştı, değil mi?
Une seule page était mouillée.
Abi kardeş gibi aynı çiçekteki iki yaprak gibi.
Etre frère et sceur, deux pétales d'une seule fleur.
Geri dönen küçük bir hayaletin önünde titremen anlamsız, o ayaklarının etrafında sürüklenen ölü bir yaprak.
Il ne sert à rien de trembler devant un fantôme, une feuille morte écrasée.
Korkudan bir yaprak gibi titriyordu.
Il tremblait.
Üç yaprak pul lütfen. Üç yaprak pul.
- Trois feuilles de timbres.
Her yaprak, Çinli bir ruhun putperestlikten kurtarılması demektir.
Chaque feuille, c'est un Chinois sauvé du paganisme!
Hayır, hayır, şu yaprak yığını.
- Non, ce tas de feuilles.
O sadece bir yaprak yığını. Neden?
Un tas de feuilles comme un autre.
Sana da çok garip görünmedi mi, Watson, şu yaprak yığını bir sera kapısının önünde mi toplanmalıdır?
Ça ne vous choque pas, Watson qu'on ait fait ce tas juste devant la porte de la serre?
Evet... yaprak gibi döküldük...
Eh bien... nous sommes tombés de nos magnolias.
Yaprak gibi titriyorum.Artık sonuna geldik.
Je tremble, mais on va jusqu'au bout, ensemble.
İnce bir dal onun hareketiyle çıtırdadı. Bir yaprak heyecanla hışırdadı.
Son geste ne déplaça pas une branche, il ne fit pas trembler la moindre feuille.
Orada durdu ve yaprak gibi sallandı.
Il tremblait comme une feuille.
Asla başka çaren olmaz zaten, değil mi? Rüzgarın bir oluktan bir diğerine sürüklediği bir yaprak gibisin.
Tu ne te forces jamais beaucoup, comme la feuille que le vent pousse sur le ruisseau.
Baharı yazı geçti ömrümün ; yaprak dökümü artık.
Le chemin de ma vie s'est desséché comme une feuille jaunie.
Yaprak kımıldamıyor.
Il n'y a pas un brin de vent.
Ama yılın bu zamanı yaprak olmaz ki.
Pas en cette saison.
Hazırlanırdım, yaprak sarma yapardım.
- J'aurais fait des dolmades.
Bayan Paola yaprak gibi titriyordu.
Mlle Paola tremblait comme une feuille.
Bir fare doğuyor... ya da bir yaprak gölete düşüyor...
La naissance d'une souris... la chute d'une feuille dans un étang.
Hayır, ben kasaplık yaparken, o komutanım orada durup, bir yaprak gibi titriyordu.
J'ai connu des gars comme vous. Ils adoraient tuer.
48 yaprak.
48 feuilles.
Yaprak demek...
Le feuillage, c'est...
Pişmanlıktan yaprak gibi titriyor.
Il n'est que remords et regrets.
Tek sayıda yaprak varsa, Lila'ya ben evlilik teklif edecektim.
Si il y avait un nombre impair, je demandais Lila en mariage
35 yaprak vardı.
Il y avait 35 pétales.
# Dışarı bak, Peder Ağaçlarda tek bir yaprak bile kalmamış
Petit père, sors voir les arbres secs foisonnent.
Tütlü yaprak bitleri uçuyor!
Les flocons blancs commencent à tourbillonner.
Bize koparılmış yaprak veriyorlar.
Ils nous nourrissent de mauvaises herbes.
3 yer elmasına 1 yaprak veririm.
Une feuille contre trois ignames.
Bir seferde tek yaprak veriyor.
Il ne m'en donne qu'une feuille à la fois.
Biraz yaprak ye.
Prends des feuilles.
Çınarda yalnızca birkaç yaprak kalmıştı.
Il ne reste que peu de feuilles sur les arbres.
Rüzgarın savurduğu bir yaprak gibiydi.
Comme après une tempête.
Yaprak gibi titriyordu, yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Il tremblait comme une feuille. Il en a eu des furoncles.
Eğer çim isteseydim toprakta tek bir yaprak yetişmezdi.
Si un jour j'avais envie d'herbe, il n'en pousserait plus un brin dans les prés.
Üstlerine biraz da kuru yaprak koyun. Kuru olmalarına dikkat edin.
Et mettez des feuilles sèches, vérifiez qu'elles sont sèches.
- İşte, biraz yaprak ve kuru çimen.
Voilà des feuilles et de l'herbe sèche.
Biraz daha yaprak at üstüne, sanırım işe yarıyor.
Mets encore un peu de feuilles et d'herbe autour. Je crois que ça commence à fonctionner.
Herkese bir yaprak var.
Une feuille pour chacun.
- Yaprak kıpırdamıyor.
- Rien.
O altın yaprak işe yarıyor.
Le fric, ça compte.
Ağacından koparılmış bir yaprak gibi.
Finalement vaincu et las