Yarayacak Çeviri Fransızca
3,118 parallel translation
- İşimize yarayacak bir şey var mı?
Quoi que ce soit de pertinent?
- İşimize yarayacak kısmı Lucy'nin, Dearing'in güveneceği ve güvenmeyeceği kişileri bilmesi.
Lucy nous révele les gens en qui Dearing pourrait avoir confiance ou non.
Bulduğun şey bu davadan kurtulmama yarayacak mı?
Tu as quelque chose pour m'aider sur cette affaire?
Acemi polis bile birisini avukatı olmadan tutmanın hak ihlali olduğunu bilir, yani bu altın rozetini kaybetmenin bir yolu, ve biliyor musun, sanırım işe yarayacak.
Même un bleu sait qu'interroger un suspect sans un avocat présent est une violation de leurs droits, donc ça doit être votre manière de tenter de perdre votre badge doré et vous savez quoi? Je pense que ça va marcher.
Bana işe yarayacak bir şeyler bulun, olur mu, lütfen?
Donnez-moi quelque chose qui le peut.
Onun işine yarayacak mısın kim bilir.
Après, qui sait s'il aura besoin de vous?
İşe yarayacak tek bir şey var.
Un truc pourrait marcher.
Hayır, yarayacak gibi durmuyor.
Non. Je vois pas comment.
- Hayır, işe yarayacak.
- TINA : Non, ca va marcher.
Bu olayda işimize yarayacak bir şey yok ama istediğimiz bir şey var.
On n'a rien à y gagner, mais... il y a bien une chose que j'aimerais.
Elinizde işimize yarayacak şeyler mi var?
Vous avez quelque chose pour nous?
Önce, çanta veya ayakkabı almayı düşündüm ama sonra, ikimize de yarayacak bir şeyler alayım dedim.
Pour commencer, je pensais tout dépenser en sacs à main et chaussures puis je me suis dit que je pourrais acheter quelque chose qui nous serait utile à tous les deux.
Bu ne işe yarayacak?
Comment ça pourrait nous aider?
Kayıp ceset sadece Ali'nin katilinin işine yarayacak bir şey.
La seule personne qui profite de la disparition du corps est le meurtrier d'Ali.
Sence işe yarayacak mı?
Vous pensez que ça marchera?
Hey! Oradaki bezler işime yarayacak ve biriniz beni oyalıyorsunuz.
J'aurais vraiment besoin d'une couche par ici et je sais qu'une de vous en a.
Bu işe yarayacak mı? Güven bana.
C'est pas un peu trop?
Yarayacak. Yaramak zorunda.
Si, il le faut.
Yani, yaşlıyken o para ne işine yarayacak ki?
A quoi bon cet argent quand tu seras vieux? Je n'ai pas besoin d'y aller.
O evraklar Clay'in bir hain ve katil olduğunu kanıtlamaya yarayacak.
Ça prouvera que Clay est un traître et un meurtrier.
Bu sefer işe yarayacak, güven bana. Mac?
Je pense que ça sera dur de s'accrocher à un van.
Plan işe yarayacak.
- À moi.
Çocuklar inanamıyorum ama sanırım bu sefer işe yarayacak.
Chacun participe pour le groupe.
Kardeşimin işimize yarayacak özel bir gücü varsa ötmeye başlasanız iyi olur.
Donc si ma soeur a des pouvoirs secrets qui peuvent nous aider vous feriez mieux de nous le dire.
Pek işe yarayacak gibi...
Ça n'y ressemble pas à...
İşime yarayacak başka bir şey var mı?
Avez vous une autre pièce d'identité?
Oklahoma Temyiz Mahkemesi üzerinde pek işe yarayacak bir yöntem değil doğrusu.
C'est pas une stratégie susceptible de nous faire travailler avec l'Oklahoma Ministère des services correctionnels.
Biri bana vurduktan sonra tren raylarında ölüme terk etti. Jake'i oradan çıkarmama yarayacak kanıtlarım vardı ama artık yok. Birisi neyin peşinde olduğumu ve gerçeğe yaklaştığımı biliyor.
Quelqu'un m'a frappé et m'a laissé pour mort sur les rails du métro.'J'avais la preuve que je devais emmener Jake hors d'ici, et maintenant je ne peux plus.
İşimize yarayacak bir mektup ya da bilgi var mı?
Avez-vous reçu du courrier qui pourrait nous aider?
İşe yarayacak bir şeyler getirmiş olmalısın.
Tu aurais dû prendre quelque chose qui aille. Tu aurais dû faire tes valises.
İşine yarayacak.
Voilà qui est pratique.
Ama Claudia, kara kasada aynanın nasıl çıktığını çözmemize yarayacak bir şey bulmuş.
Claudia, a toutefois trouvé quelque chose dans la voûte noire, ça pourrait nous dire comment le miroir est sorti.
Yarayacak.
Ca fonctionnera
- Bu işe yarayacak, tamam mı?
IVY : Ca va marcher, ok?
Ne işe yarayacak bu?
Pourquoi?
Cüzdanında işimize yarayacak bir şey olabilir.
Il y a peut être quelque chose d'utile là dedans.
- İşe yarayacak.
Ça va marcher.
Doğru olan bu. İşe yarayacak.
C'est la seule chose a faire.
Sen işe yarayacak bir şeyler hazırla.
Rassemblez quelques affaires.
- İşlerine yarayacak bir şey getirme.
Ne leur dit rien. - Bien sur.
İşe yarayacak bir şey bırakmış mı diye içeriye baksana.
Jette un oeil à l'intérieur, vois si elle n'a rien laissé d'intéressant.
Bu ikimizin de işine yarayacak bir fırsat.
C'est une opportunité qui pourrait nous servir à tous les deux.
- İşe yarayacak mı?
Ça va marcher? Et bien...
Sence işe yarayacak mı?
Tu penses que ça va marcher?
Ne işe yarayacak?
Ça va marcher?
- Yarayacak.
Ça marchera.
- İşe yarayacak mı?
Tu te sentirais mieux après?
İşe yarayacak.
Ça marchera.
Ne işe yarayacak anlamıyorum.
Je ne vois pas pourquoi c'est si important.
Ne işe yarayacak bu?
Ça fait quoi?
Bu şey onun üzerinde işe yarayacak mı?
- Tu es sûr de toi?