Yasın Çeviri Fransızca
25,690 parallel translation
Yasınızın nedeni bu demek.
C'est eux que vous pleurez.
Işığa dua etse de Elliot karanlığın içinde öldü ve siz üçünüz dışında kimse yasını tutmaya gelmedi.
Il priait pour la lumière, mais Elliot est mort dans l'ombre, avec personne pour le pleurer, à part vous trois.
Sen oğlunun yasını tutuyorsun.
Tu pleures pour ton fils.
Sanırım hepimiz bu geceden sonra bir tatili Tim'in yasını layıkıyla tutmayı hak edeceğiz.
Je pense qu'on mérite tous des congés après ce soir, une chance de pleurer Tim convenablement.
Yas tutan bir dul bunu sana öylece teslim etmedi herhâlde.
J'imagine que ce n'est pas la veuve qui te l'a donné.
Haydut Holler'ın üstünde yaşıyor.
Il habite près de Bandits Holler.
Şimdi kaç yaşındasın, on falan mı?
Tu dois avoir dans les 10 ans, non?
Hâlâ birlikte yaşıyor olmalarını ister miydin?
T'aimerais qu'ils vivent ensemble?
Hepinizin bildiği gibi, eski başkanımızın Şirket'teki koltuğu oğluna geçti ki onun yaşı yüzünden beni de vekili yerine koydu.
Comme vous le savez tous, le siège de notre ancien président dans le Conglomérat est passé à son fils, qui, dû à son âge, m'a élu pour agir par procuration.
Henüz 8 yaşında.
Elle n'a que 8 ans.
Yani 16 yaşımdayken, Electric Mills'te yaşayan annemle onun benzinlik sahibi babasının ilişkisini öğrendim.
Apparemment... J'ai découvert à l'âge de 16 ans que ma mère, qui vit à Electric Mills, avait eu une liaison avec son père, qui tient une station d'essence.
Şuan 35 yaşımdayım ve sonu olmayan bir ilişkiye devam edemem.
J'ai 35 ans. Je n'en peux plus d'attendre.
Pekâlâ... 19 yaşındasınız, sıcak kuma ayak basıyorsunuz.
Bien... Vous avez 19 ans, vous vous trouvez dans le sable brûlant, sous un soleil de plomb,
Şimdi, yaptığı şey yanlıştı... ama hiç kimse, senin gazeten dahil, onun bir baba olduğu gerçeğinden bahsetmedi... ve bir koca, yas tutan, cevaplar arayan, ve sen, herkesten fazla, bunun neden benim için önemli olduğunu anlamalısın.
Ce qu'il a fait est mal, mais personne, ni même votre journal, n'a jamais mentionné que c'était un père, un mari en deuil, en quête de réponses. Et vous, plus que quiconque, devriez comprendre pourquoi ça me touche.
Jefferson'ın kanının kimyası 63 yaşındaki bir adamınkiyle aynı.
La chimie du sang de Jefferson est analogue à celle... D'un homme de 63 ans.
- Tatlım, 30 yaşına kadar kızını bir yere kilitlemek her babanın hayalidir.
Chérie, c'est le rêve de tous les pères de garder sa fille à l'abri jusqu'à ses 30 ans.
Engerek hapse girmeseydi, Benny'yi hedef alıp defileye gelmezdi dolayısıyla Paola Cortez hâlâ yaşıyor olurdu.
Si Viper n'était pas allé en prison, il n'aurait pas pris Benny pour cible et commis une fusillade à son show, ce qui signifie que Paola Cortez serait encore en vie.
Yine şu içine doğma olaylarından birini yaşıyorsun, değil mi?
Vous avez une autre de vos "intuitions", n'est-ce pas?
- Saygı duyduğun bir yaşıtın.
Un pair que vous respectez.
Altı yaşında anne babasını kaybetti.
Il a perdu ses parents à six ans.
- Kaç yaşındaydın sen, Dedektif?
Quel âge avez-vous, inspectrice?
Nasıl bir insan yas tutan bir kadını hedef alır?
Quel genre de personne s'en prend à une femme en deuil?
Kocasının mirasını alacak çok zengin, yas tutan bir kadını.
Une femme en deuil très riche qui va hériter des biens de son mari.
11 yaşımda babamın cinayetten hapishaneye gönderilmesini izledim.
J'ai vu mon père aller en prison pour meurtre quand j'avais 11 ans.
- 24 yaşında mısın?
Tu as 24 ans?
Bu da 1997'de Titanik yayınlandığında kaç yaşındaydın demek oluyor?
Ce qui signifie que tu avais quel âge quand le film Titanic est sorti en 1997?
- Bu da kaçıncı sınıfa başladığın yaş oluyor?
Qui est l'âge auquel vous avez commencé quelle classe?
Ailen yaşıyor olsaydı utanmalarını istemezdin.
Si votre famille avait survécu, vous ne voudriez pas qu'elles aient honte.
Eğer beş yaşındaki halime bir gün karamel tadında fiyatı da 5,98 dolar olan bir içkiyle sarhoş olacağını söyleseydim deliye dönerdi.
Si je pouvais dire à mon alter ego de 5 ans qu'il peut se soûler avec du caramel liquide à 5,98 $ la bouteille, il péterait un câble.
Hem o zamanlar yaşım 20 bile değildi, dostum.
À l'époque, je n'avais même pas 20 ans, mec.
Kilisenize girip çıkacak yas tutan 300 kişinin Diablo'ların misilleme yapması için 300 ayrı yol oluşturmasından endişeliyiz.
Nous avons peur que 300 personnes en deuil entrant et sortant de l'église représentent 300 moyens de riposter pour les Diablos.
Emile'in kız arkadaşı olabilir, ama Tamika lisedeymiş. Daha 15 yaşındaymış.
Elle était peut-être la petite-copine d'Emile, mais Tamika n'avait que 15 ans, elle était au collège.
Çatışma, Tamika Weaver ve üç yaşındaki oğlu Jeremiah'nın faili meçhul cinayetlerinden sonra arka arkaya yaşanan şiddet dolu 5. güne damgasını vurdu.
Cette fusillade marque le cinquième jour de violence consécutif après le meurtre non résolu de Tamika Weaver et de son fils de 3 ans, Jeremiah.
Rachel Gray adında bir sorun. Kendisi, Hickman'la öyle yoğun bir ilişki yaşıyormuş ki, karısını onunla herkesin içinde yüzleşmeye sürüklemiş.
Un problème nommé Rachel Gray, avec qui Hickman avait une liaison si intense, que ça a poussé sa femme à la confronter publiquement.
Senden 15 yaş küçük birini buldun... - Bana sorarsan Esnek Bonnie ne yaptığını biliyor.
Vous êtes avec un mec 15 ans plus jeune que vous, donc je pense que Bonnie l'élastique sait ce qu'elle fait.
Ve bu adamın hafta sonu yaşıyor olması, doğru mu?
Ce gars est dans Weekend Live, non?
Kaç yaşındasınız?
- Tu as quel âge?
Ben 36 yaşındaki bir kadınım.
J'ai 36 ans.
Kaç yaşınızdasınız?
Quel âge avez-vous?
Kaç yaşındasın?
Quel âge avez-vous?
17 veya 18 yaşında olduklarını ve bunun seni günlerce üzdüğünü söylemiştin.
Tu as dit qu'elles avaient 17 ou 18 ans. Ça t'a bouleversé pendant des jours.
Çünkü hikâyeye göre Kevin'ın babası bir trene binip gittiği için Canavar tren garında yaşıyor.
Car elle réside à la gare de triage, selon l'histoire, car le père de Kevin est parti en train.
- Kevin'ın annesi 3 yaşındaki bir çocuğa olabilecek en kötü şekilde davranıyordu.
La mère de Kevin avait des façons malveillantes de punir un enfant de trois ans.
- Evet, bilirsin... Hala Doğu yakasının saatine göre yaşıyorum.
Je suis juste, je suis encore à l'heure de la côte Est.
1 mılyon dolar. Danıel Wolf'un yas tutan koca olup olmadığını anlamanın tek yolu... -... oraya gıdıp yüz yüze konuşmak.
Le fait est que notre seule façon de savoir si Daniel Wolf joue le mari éploré est en s'y rendant et en lui parlant face-à-face.
Herod ortaya çıkacak Mesıh'e tahtını kaptırmamak ıçın Beytüllahım'de 2 yaşın altındakı tüm erkek çocukları öldürme emrı vermıştı.
Hérode a ordonné l'exécution des garçons de moins de 2 ans aux alentours de Bethléem afin d'éviter de céder son trône au Messie arrivant.
Başrahıbın oğlu Matthew ölmüş. 12 yaşındaymış.
Le fils du pasteur, Matthew, est décédé.
Brad öldüğünde nıhayet neden tüm geleneksel dınlerın yas tutma ve hayatını devam ettırme konusunda katı zamanları ve rıtüellerı olduğunu anladım.
Tu sais, quand Brad est mort, j'ai compris pour la toute première fois pourquoi tous les orthodoxes sur cette planète ont ces calendriers et rituels stricts sur comment on est censé pleurer les morts et avancer dans la vie.
- Yas tutmanın bır zamanı olmalı.
Il y doit avoir un temps pour faire son deuil.
Az önce bir kıdemli yüzbaşıyı kenara iterek 28 yaşında birini ikinci komutan yaptın ve yine savaşmak için en önde koşan kişi oldun.
Vous avez rétrogradé un lieutenant et placé un vingt-huit au lieu du premier officier, Pendant que vous foncer tête baissée sur le champ de bataille, encore une fois.
Bilemiyorum, o kadın 30 yaş daha genç gibiydi.
Elle avait genre, je sais pas, trente ans de moins.