Yaşadığım sürece Çeviri Fransızca
372 parallel translation
O ben yaşadığım sürece yüzyıllarca yaşayacak.
Elle vivra pendant des siècles, tout comme moi.
Yaşadığım sürece senden nefret edeceğim!
Je te haïrai toute ma vie!
Yaşadığım sürece seni seveceğim ama yaşamını benim için feda etme.
Je t'aimerai tant que mon coeur battra! Et ne sacrifie pas ta jeune vie pour moi!
Yaşadığım sürece Duke'a minnettar olacağım.
Tant que nous vivrons, je serai reconnaissant au Duke.
Seni ve yandaşlarını ben yaşadığım sürece İngiltere'den men ediyorum.
Je te bannis à vie, ainsi que tes partisans.
Yaşadığım sürece daha çok geç kalacak gibi görünüyor.
Il faut savoir prendre son temps.
Yaşadığım sürece hiç unutamam.
Je ne l'oublierai jamais.
Asla bir başkasından emir almam. Yaşadığım sürece, asla kimseden emir almayacağım.
Personne ne me donne ni ne me donnera d'ordres!
Yaşadığım sürece yüzünü asla görmek istemiyorum.
Je ne veux plus jamais vous revoir.
Catherine Earnshaw, ben yaşadığım sürece huzur bulma.
Catherine Earnshaw, ne reposez pas en paix tant que je vivrai.
"Yaşadığım sürece, bu sırrı çözmek için... kendimden ya da başkalarından fedakarlık etmem gerekse de kimse beni durduramayacak"
"Je suis résolu à n'épargner aucun sacrifice, que ce soit pour moi-même ou pour d'autres. Personne ne m'empêchera de résoudre ce secret, aussi longtemps que je vivrai."
Yaşadığım sürece olmaz. Tamam.
Jamais, jamais... tant que je vivrai.
Yaşadığım sürece, hatıran da yaşayacak.
Votre souvenir restera impérissable aussi longtemps que je vivrai.
Bunu yaşadığım sürece unutmayacağım.
Je ne l'oublierai jamais.
Ve ben yaşadığım sürece bu gerçekleşmeyecek.
Moi vivant, il ne passera pas.
Yaşadığım sürece de ihtiyacım olacak.
Et je continuerai à avoir besoin de toi tant que je vivrai.
Yaşadığım sürece atlatamayacağım.
- Oui. Je ne m'en remettrai pas de toute ma vie.
Onu asla unutmayacağım. Yaşadığım sürece.
Je ne l'oublierai jamais tant que je vivrai.
Gözüm görmesin seni ve İspanyol Kayası'na ben yaşadığım sürece yaklaşma.
Hors de ma vue... et ne remets plus les pieds à Spanish Bit jusqu'à ma mort.
Yaşadığım sürece aklımdan çıkarmayacağım tek şey ondan ne kadar çok nefret ettiğim.
Tu l'aimes, donc? Je n'ai eu qu'une pensée en tête, à chaque instant de ma vie.
- Ne? Evet. Yaşadığım sürece asla unutmayacağım.
Je l'oublierai jamais.
Bu geceyi yaşadığım sürece unutmayacağım. Ve bunu bana sağladığınız için sizi de unutmayacağım.
Je n'oublierai jamais cette soirée, ni ce que vous avez fait pour moi.
Seni sevmeye devam edeceğim yaşadığım sürece.
Ça n'a pas d'importance. Je t'aimerai... aussi longtemps que je vivrai.
Yaşadığım sürece bir daha asla bir silaha dokunamam.
Je ne toucherai plus un revolver de toute ma vie.
- Genç adam bu soruları, ben yaşadığım sürece yaşamana izin vermem adına, kendimi ikna etmek için soruyorum. Ayrıca Vashtar'a da, iş bitene kadar yardımcı olmana izin vermek için.
Jeune homme, je te pose ces questions pour me convaincre de te laisser la vie sauve et d'assister Vashtar jusqu'à la fin des travaux.
Dolayısıyla, hayatımı kurtardığın için, ben yaşadığım sürece, sen de iyi bir şekilde yaşayacaksın. - Görkemli bir ev, köleler, altın, her şey...
Et comme tu m'as sauvé la vie, tu auras un palais, des esclaves...
Söz veriyorum, yaşadığım sürece benimle evlenmeni istemeyeceğim.
Je jure... Aussi longtemps que je vivrai je ne demanderai jamais votre main.
Dediğim anda yaşadığım sürece asla unutmayacağımı biliyordum.
Au moment où je le disais, je savais que je ne l'oublierais jamais.
Yaşadığım sürece bir daha onunla konuşmayacağım.
Je ne lui parlerai plus jamais de ma vie.
Bu iyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
Je te serai reconnaissant jusqu'à ma mort.
Ve bay Canon bana bir daha asla, yaşadığım sürece süpürge yapmam için baskı yapmayacağını söyledi.
M. Canon m'a dit que je toucherais plus un balai de toute ma vie.
Yaşadığım sürece sana dua edeceğim.
Tu seras dans toutes mes prières.
Senin için yaşadığım sürece her sıkıntıya katlanırım.
Je vous aiderai.
Yaşadığım sürece, bu çiftliği ben yöneteceğim.
Je dirigerai ce ranch tant que je vivrai.
Bu benim korkunç yaratığım yaşadığı sürece düğün olamaz.
Il n'y aura pas de mariage tant que mon horrible créature vivra.
Buradan korkmuyoruz. Huzurlu ve mutlu yaşadığımız sürece, yapabiliriz, yapmalıyız.
Une nouvelle vie ne nous effraie pas si elle est décente.
Aptalım ben, O pabuçların sen yaşadığın sürece çıkmayacağını hatırlamalıydım.
Comment ai-je pu oublier? Ces souliers ne peuvent fétre étés tank que tu es en vie.
Yaşadığımız sürece her yıl bu kasabaya geleceğimize dair söz ver.
Promets-moi qu'on reviendra ici chaque année que Dieu nous accorde.
Yaşadığımız sürece bu kuralı değiştirmemeliyiz.
II ne faudra jamais modifier notre règle.
- Yaşadığımız sürece endişe edecek hiçbir şey kalmaz.
Plus jamais de soucis. Je ne sais pas.
- Webb, buradan uzak olduğumuz sürece nerede ya da nasıl yaşadığımızın önemi yok. Seninle mutlu olurum.
Je serais heureuse avec toi n'importe où, n'importe comment, pourvu que ce soit loin.
Yaşadığım sürece O'ndan nefret edeceğim.
Je le haïrai toute ma vie.
Yaşadığımız sürece, bir şansımız var.
Je sais, mais quoi? Quoi?
Yaşadığım sürece.
- J'ai gagné l'Etoile d'argent.
Yasadışı mı? Tatlım, yakalanmadığın sürece hiçbir şey yasadışı değildir.
Rien n'est illégal si on n'est pas pris.
Yaşadığım sürece asla!
Jamais de ma vie!
Gabuchi... Yaşadığımız sürece, korkmamız için bir neden yok. Onlar korksun.
les kabukis... tant qu'on est vivants, rien à craindre ce sont des lâches
Biz, hepimiz, şu yeryüzünde yaşadığımız sürece kendi yalnız bedenimizde hücre hapsine mahkûmuz.
Nous sommes tous condamnés à un enfermement solitaire dans notre propre peau pour toute la durée de notre vie sur terre.
Ama bildiğim bir şey varsa... o da yaşadığımız sürece... kendimize karşı dürüst olmamız gerektiğidir.
Mais je sais... qu'aussi longtemps que nous vivrons... nous devons être fidèles à nous-mêmes.
Yaşadığımız sürece böyle kalmalıydık.
" que j'en eus les larmes aux yeux.
Yaşadığı sürece... ürpereceğim, sarsılacağım.
Aussi longtemps qu'il sera en vie, je douterai, je tremblerai.