Yt Çeviri Fransızca
150 parallel translation
Yani sen bana gidip... o kıytırık rolü...
Tu voudrais que je joue... Sors d'ici!
Herhalde o kıytırık ödülün peşinde değiliz.
On va pas se déranger pour cette minable récompense!
Bir gün kasabadaydım, yapacak bir işim yoktu bir sigara fabrikasındaki çalışma koşullarını araştıran kıytırık bir heyete katılmıştım.
Un jour, j'étais en ville, désœuvré et j'ai rejoint un comité stupide qui enquêtait sur les conditions de travail dans une fabrique de cigarettes.
Eğer bu kıytırık Orta Batı şehrine bağlanıp kalmış olmasaydık...
Si nous n'étions pas prisonniers de cette minable ville de l'Ouest- -
Hayat boyu kıytırık bir detektif olarak kalamayacak kadar hoşsun.
Vous ne resterez pas détective toute votre vie.
Beni iyi dinle Earp, taktığın o kıytırık rozet, sana, benim kişisel işlerime burnunu sokma hakkını vermez.
À mon avis, ce bout d'insigne ne t'autorise pas à mettre le nez dans mes affaires privées.
- Beni dinle kıytırık işportacı.
- Dis-moi, petit camelot.
Sizin gibi kıytırık işportacılara kapılarımızı açmak bizim suçumuz.
C'est notre faute. On laisse des camelots comme toi se balader.
3 yıldır New York'ta kıytırık bir rol bile kapamadım.
Trois ans à New York et pas un rôle, même dans un four.
Özellikle buraya gelen bütün kıytırık çiftçileri korumaya başladıktan sonra.
Surtout après qu'il se soit mis à défendre tous les petits fermiers qui venaient.
Kıytırık bir asker kaçağı için bunun gibi yakışıklı bir askeri, gerçek bir kahramanı bıraktıysa o kız beş para etmez zaten.
Elle ne vaut pas tripette Si à un beau gars comme toi, un héros, elle préfère un planqué de l'arrière!
- Tüm bu eziyet kıytırık bir 20 papel için.
Tout ça pour 20 dollars!
O kıytırık şey 2250 dolar etmez.
2250 pour cette croûte?
Bu kıytırık laflara inanmak aptalca, Af buyurun, abicim...
C'est ridicule de croire à de telles foutaises. Pardon mon frère.
Varmak istediğim yerin dönüşü yok ve sen oraya ulaştın bile. Hâlâ o kıytırık arabanı alıp gidebilirsin.
Tu as dépassé les limites prends ta petite bagnole et tire-toi!
Kıytırık bir bebek, o kadar.
Juste une vieille poupée stupide.
Kıytırık araba soyguncuları. Hepsi bu.
Une bande de minables qui pillent des bagnoles!
Kıytırık, kısa şiirlerinle ait olduğun yer belki de Philadelphia'dır.
Ta place est bien à Philadelphie à inventer des refrains publicitaires.
Bu iş iyi. Kıytırık bir davaya, Kıytırık bir tanık.
Un témoin au rabais pour un procès au rabais!
Serpico'daki gibi kıytırık değil, gerçek polisler.
Pas Serpico, hein! Du sérieux!
Ona o kıytırık şarabı almamasını söylemiştim.
Je lui ai dit d'éviter le vin bon marché.
Kıytırık polisliğine ölene kadar devam etsen anca kazanırsın. Ne olmuş?
Toi, il te faudra toute ta vie de petit flic pour que tu le gagnes!
Senin kıytırık penilerini saymaktan başka işim olmadığını mı sanıyorsun?
J'ai autre chose à faire que de compter tes "sales cents".
Hava alanı ve kıytırık limanlar güvenliğinde.
Dans les ports et foutus aéroports.
Havaalanındaki... hediyelik eşya dükkanından aldığın kıytırık bir şeyle beni tavlayamazsın.
Tu crois que tu peux m'acheter avec un cadeau pourri que t'as trouvé dans une boutique d'aéroport?
Kıytırık bir de not bırakmış, "Ben pencereden atlıyorum" diye.
Il a laissé un petit mot qui disait : "J'ai sauté par la fenêtre."
Şu giydiği kıytırık kıyafete bir bak.
Regarde ses vêtements.
Her şey birbiriyle uyumlu. Kıytırık çoraplar, kıytırık gömlekle uyumlu.
Les chaussettes et la chemise assorties.
50`lerin kıytırık bir tv şovunda kazandın.
Tu l'as gagné à une émission truquée des années 50.
Doğru o benim. Kıytırığı ben yazdım.
C'est vrai, j'ai fait l'Iggy.
İki kıytırık yazı yazdın diye mi?
Pour deux articles de rien?
Benim yazılarım kıytırık değil.
Je n'écris pas d'articles "de rien".
Biraz cam kırılır ve biraz da bazı kıytırıktan adamlar ölür.
On devra enfoncer quelques portes et défoncer quelques connards.
Yeniyetme züppelerin kıytırık müzikleriyle uğraşmaktan yorgun düştüm.
J'en ai marre de tous ces gamins attardés.
3 kilo çekebilen, kıytırık bir oltayla kılıçbalığı yakalamaya gidilmez.
Tu ne vas pas pêcher l'épieu avec une canne minable de six livres.
Gemi arkadaşlarımdan biri tehlike anında gözünü kırpmıyor ama kıytırık bir filmi seyrederken gözyaşı dökmeye başlıyor.
Mes collègues font couramment face à de nombreux dangers, et un simple film apporte des larmes à leurs yeux.
Kıytırık bir affedersin, kıytırık olmayan bir dernek toplantısı için kimse sekiz ayrı çorba tadamazdı.
Pardon. Pas ringarde, d'anciennes combattantes. Ce n'est pas un mariage!
Hayır. Galiba işletme sınıfı için kıytırık bir tören yapılacağı söylenmişti.
Maintenant que tu le dis, je crois que quelqu'un a dit quelque chose à propos d'une cérémonie insipide
Homoseksüeller 15 yıldır çabalamalarına rağmen belediye meclisinden kıytırık bir yasa tasarısını bile geçiremeyen erkeklerdir.
Les homosexuels ne connaissent personne et personne ne les connaît Ils n'ont aucune influence.
Kıytırık bir maaş, kıytırık bir daire, ebeveynlerimle bir tatil...
Un salaire et un appart de merde, des vacances avec mes parents...
Ama anne, lütfen... O bizi burada kıytırık bir çamaşırcı dükkanında bıraktı, şimdi de benim gidip onu ziyaret etmem gerekiyor.
Il nous a laissé sa lingerie pourrie et je dois aller le voir?
Kıytırık değil!
Lingerie pourrie?
Çıkartmalar kıytırık olmuş.
Et il y a une erreur sur les autocollants!
Bir sonraki dövüşünde, daha ilk kıytırık fiskede ebedi uykusuna daldı.
Lors de son prochain match, le premier coup direct l'a liquidé.
Kıytırık ve ne?
Ishy et quoi?
Ben kocaman, dört gözlü kıytırık bir adamım ve her gün her gün aynı salak kazağı giyiyorum, ve...
La rivière Springfield!
Sevdiğin kadını kıytırık bir herifin hayatı için harcadın gitti. Halbuki o kadın seni bir ömür boyu bekledi.
Tu as laissé la femme que tu aimes, pour la vie d'un mec!
Bir kaðýt aldým, notu üstüne yazdým.
J'ai écrit sur un paquet de cigarettes.
100 yaprak kaðýt 4 yuan.
Et 100 feuilles blanches à 4 kuai.
Ön masadan bir kaðýt getirmelisin.
Il faut un laissez-passer de l'accueil.
- Sen taşıdığım o kıytırık eşyaları yerleştir.
Un tapis!