Yüzüm Çeviri Fransızca
1,134 parallel translation
Galiba sadece şanslı bir yüzüm var.
J'aurai peut-être de la veine.
Yüzüm!
Mon visage!
Buraya son gelişinizde merdivenlerdeyken dönüp "Benim yüzüm bir şehirdir." dediniz.
Quand vous étiez là, la dernière fois, vous vous êtes tourné vers les escaliers et avez dit : "Mon visage est une ville".
Benim yüzüm mü, senin yüzün mü?
Mon visage ou votre visage?
Komik yüzüm sana bir şey ifade etmiyor mu?
Ma bouille de fouine te dit-elle quelque chose?
Yüzüm kızarır.
Tu vas me faire rougir.
Yüzüm!
- Ma figure!
Özür dilerim, yüzüm cama çarptığı zaman çok eğlenirim.
- Excusez-moi. J'aime bien casser les vitres à coups de tête.
Yüzüm pencereye daima dönük olduğundan beri, arkamda olanları görmek için büyük bir gayret sarfettim.
Puisque je devais toujours être dos à la fenêtre, je suis devenue obsédée par l'idée de voir ce qui se passait derrière moi.
Carla, senden nezaket bekleyecek yüzüm yok.
Je n'ai pas le droit d'attendre de la bonté de ta part.
Yüzüm Amerika'daki her dondurucuda yer alabilir.
Je vais être sur tous les frigos.
Keşke bir matador gibi daha kaslı olsaydım! O zaman tüm vücudum yüzüm gibi olabilirdi.
Si j'étais plus musclé, comme un matador, tout mon corps serait mon visage.
Sana bakacak yüzüm, kendimi affettirecek sözüm yok.
Comment te regarder en face? Comment m'excuser?
- Gidemem. Yüzüm bu haldeyken gidemem.
Je peux pas, pas dans cet état-là.
Tabii yüzüm tutarsa.
Si j'ose!
Yüzüm davul gibi oluyor.
Je gonfle de partout.
Benim yüzüm kızardı ve kalbim çarpmaya başladı.
Je me sens rougir et j'ai le coeur qui bat très fort.
Hayır yüzüm.
Mon âme? Non, mon visage!
Saçım güzel, yüzüm güzel, takımım güzel.
Mes cheveux ont la classe. Mon visage a la classe. Mon costume a la classe.
Yüzüm hala güzel... takımım.
Mon visage a toujours la classe.
Yüzüm ıslak.
Mon visage est mouillé.
Yüzüm çok mu kötü görünüyor?
J'ai Ia figure très amochée?
Evet, sanırım bu kalabalıkta tanınması kolay bir yüzüm var.
On me reconnaît facilement dans cette foule!
Evet, dayak yedim, yüzüm gözüm şişti.
Ouais, ils m'ont salement amoché!
Bir yüzüm yok.
Je n'ai pas de visage.
Evet, öyle. Yüzüm pencereye dönüktü.
En effet, j'étais face à la fenêtre.
Lütfen yapın. Yüzüm size ait.
Si vous faites ça, je vous le donne, mon visage.
Yüzüm nasıl görünüyor?
Comment est mon visage?
Sadece yüzüm böyle.
C'est juste que mon visage est comme ça.
Çoğu kadın hamileliğinde gençleşir. Benim ise yüzüm kırışmış.
La plupart des femmes s'épanouissent avec leur grossesse, et je me ratatine.
Senin gibi yüzüm olsa, kızları tavlama sayımı ikiye katlardım.
Si je pouvais mentir avec un visage aussi sérieux que le tien... mon taux de parties de "jambes-en-l'air" doublerait!
- Yüzüm morarana kadar konuştum.
- Je me suis tué à leur dire.
Benim bir sürü yüzüm var ama sana en çok bu yakışır.
J'en ai tant d'autres. Mais celui-ci te sied mieux.
Yüzüm kızardı mı?
Qu'est-ce que je rougis!
- Bu benim yüzüm.
- C'est moi.
Bunu her söylediğinde gerçekten yüzüm kızarıyor.
J'ai la chair de poule quand j'y pense.
Eve dönmeye yüzüm yoktu.
J'avais trop honte pour rentrer chez moi.
Benim kadınlara saldıracak bir yüzüm mü var ki? Bilmiyorum.
J'ai la tête de quelqu'un qui menace avec un couteau?
Operatör "Spencer Barnes'dan ödemeli arama" deyince yüzüm aydınlandı.
Quand la standardiste a dit : "Appel en PCV de M. Barnes," mon visage s'est éclairé.
Güzel yüzüm zarar görsün istemiyorum.
Je ne veux pas qu'on me casse ma jolie figure.
Bazen yüzüm kızarıyor, bu çok ilginç.
Vous savez, parfois je rougis beaucoup, c'est intéressant.
Söz. Yüzüm önemli değil.
Ne vous en faites pas pour moi.
Tanrım! Yüzüm!
Mon visage!
- Neredeyse yüzüm yanıyordu!
- Il a failli me rôtir le visage!
Yüzüm kızardı mı?
J'ai l'air malin, hein!
Yüzüm tebeşir kadar beyaz.
Je ressemble à un tas de guimauve.
Bunun ne demek olduğunu yüzüm morararna kadar anlatmaya çalışabilirim. Ama, biliyorsunuz, bunun hiçbir anlamı yok.
Je pourrais vous répéter ça nuit et jour, mais vous ne comprendriez pas.
Gülmekten yüzüm uyuştu.
T'as une tronche.
Yüzüm yanıyor!
Ma figure! Ça brûle!
Yüzüm soluk mu görünüyor?
- Ah, oui, un peu, oui.
Sence yüzüm solgun değil mi?
Bronzé ou pas?