English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Z ] / Zorundayim

Zorundayim Çeviri Fransızca

111 parallel translation
- Ama çalismak zorundayim, degil mi?
- Faut bien que je bosse!
Ne yapabilirim? Schemer Burns'tan almak zorundayim. - Onlar da sizin dediklerinizi söylüyor.
Schemer Burns me force à l'acheter avec les mêmes arguments!
Bay Morgan, imzalarsam sanatoryumu bugün devretmek zorundayim.
Si je signe, la maison sera à vous aujourd'hui!
Adamlarin karsisina çikmak zorundayim.
Je dois voir ces citoyens.
Gitmek zorundayim!
- Oh, zut, j'oubliais!
O zaman seni hapse atmak zorundayim.
Je suis obligé de vous mettre en garde à vue.
Dinle, gitmek zorundayim.
Il faut que je file d'ici.
Inanmak zorundayim.
Si, je le crois.
- Beni hiç yargilamamistin. - Yargilamiyorum, bu senin hayatin. Ama bilmek zorundayim.
Je ne te juge pas, c'est ta vie, mais je dois savoir.
Bürokratlarin pesime düsmelerini istemiyorsam yardim bulmak zorundayim. Tek basima çalisamam.
Alors pour éviter une bordée de ces bureaucrates... j'ai besoin d'un sérieux coup de main.
Arastirma projesinin bir parçasi, bu yüzden ben, laboratuvar denegi ( Gine domuzu ) olmak zorundayim.
Je lui sers de cobaye pour son projet.
Neden daima ilginin odak noktasi ben olmak zorundayim?
Pourquoi dois-je être le centre d'intérêt?
Buradan çikmak zorundayim.
Je dois sortir.
Ben çalismak zorundayim ve ne yazik ki sen vaktini fuzuli harcama sanatinda ustasin.
Je dois travailler ici et malheureusement, ta spécialité, c'est de bouffer le temps des autres.
- Sen amcani beceriyorsun demek zorundayim.
- Y a pas de quoi être fier
Cunku asagida yasamak zorundayim
Car c'est ici que je dois rester
Uzgunum, ama guclu olmak zorundayim.
Désolé, mais je dois être fort.
Ama bir sekilde onu dovusmeye ikna etmek zorundayim, ve eger kaybedersem kaybetmeyi dusunmek bile istemiyorum.
Je dois le faire monter sur le ring, mais si je perds... j'aime autant pas y penser.
Oraya ama simdi gitmek zorundayim.
Je dois y aller maintenant.
- Belki de öyleyimdir.-Atlattın mı? Neden bütün analizi ben yapmak zorundayim? Neden, neden sen - ---
Pourquoi c'est à moi de faire toute l'analyse?
Bu yerden çikmak zorundayim.
J'ai besoin de sortir d'ici!
Bu programa katilmak zorundayim.
Je dois être dans cette émission!
Zorundayim.
Oh, si.
Efendim, söylemek zorundayim, bir suç isledim.
Monsieur, vous m'offensez.
Oo, olmaz. Simdi bunu düzeltmek için çiçek alamaya gitmek zorundayim.
Je vais vite acheter des fleurs pour arranger ça.
Yapay diz kapaginiza el koymak zorundayim.
A l'aide!
Ve bunu uçurmak zorundayim. Yoksa basim derde girer.
Sinon, je m'amuse comme un fou.
Ben canli kalmak zorundayim...
Ce qui veut signifie que je dois encore vivre...
- Niye ben gelmek zorundayim?
Pourquoi je dois y aller?
Onunla konusmak zorundayim.
Il faut que je lui parle.
Onlar icin, ailem icin kendime bakmak zorundayim.
Il faut que je prenne soin de moi, pour elles, pour ma famille.
Anlamaya calis, gitmek zorundayim.
Essaye de comprendre, je dois y aller.
Bunu yapmak zorundayim, boyle olmasi lazim.
Il faut que le fasse, il le faut.
Tekrar, Yargiç, itiraz etmek zorundayim.
Une fois de plus, M. le Juge, je dois objecter.
Angie, seni durdurmak zorundayim.
Angie, il va falloir que je t'arrête.
Hey, John, sana sormak zorundayim neden Lincoln'in kullanmasini ve o koltuga oturmayi israrla istedin?
Dis donc, John, pourquoi as-tu insisté pour que Lincoln conduise, et pourquoi as-tu absolument voulu t'asseoir là?
Biraz geç de olsa, seni uyarmak zorundayim.
Je dois te prévenir, bien que, ce soit un peu vieillot.
Ondan ayrilmak zorundayim.
Oui, heu je vais devoir le quitter.
Bunu size söylemek zorundayim.
Il faut que vous le sachiez.
Ama bu ayrilmis bölgede kalmak zorundayim, degil mi?
Mais il va falloir que je reste en isolement, c'est ça?
Bu cevap, söylemek zorundayim ki dogru cevap!
Ce qui est, je dois dire, la bonne réponse!
SIMDI SIZI OLDURMEK ZORUNDAYIM, BU DA BENI HOP DIYE YUKSEK KADEME YONETICILIGE TERFI ETTIREBILIR, AMA BU TARZ BIR SORUMLULUK ALMAYA HENUZ HAZIR DEGILIM.
Mais là, je vais devoir vous tuer... ce qui va booster mon avancement et je suis pas prêt pour les hautes sphères.
Artik gidemem. Trene binmek zorundayim.
C'est fini, je dois voyager en train.
Gerçekten üzgünüm. Seansimizi iptal etmek zorundayim. Bugün...
Je suis vraiment désolé, je dois annuler notre séance... d'aujourd'hui.
Bu kafami karistiriyor. Bunu anlamak zorundayim.
Il faut que je découvre le pourquoi.
Ayrica hala su ocagi yapmak zorundayim.
J'ai un séchoir à bois à construire.
Birazdan gitmek zorundayim, fakat, seni dansta görebilmeyi umuyorum?
Je vais devoir y aller, mais je suppose que je te verrai au bal?
Hayir, gitmek zorundayim.
- Non, je dois y aller.
Ondan ayrilmak zorundayim.
Et bien, je dois rompre avec elle.
Uygulamak zorundayïm.
Je dois l'appliquer.
Onu yarïn mahkemeye götürmek zorundayïm, degil mi?
Je dois l'emmener au tribunal demain matin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]