Zırvalık Çeviri Fransızca
327 parallel translation
- Zırvalık.
- Arrête de dire des âneries.
- Boş laf, zırvalık.
- Ce sont des sottises.
Bu zırvalık sona ermeli.
Cela doit cesser.
Bırak bu şık kanun zırvalıklarını.
Assez de ronds de jambes juridiques.
Ama, bu zırvalık seni değiştirmeye başladığında bağımsızlığın korkuya dönüştüğünde o iki reklamcının etrafında sızlanıp yalvardığını izlediğimde bu hiç hoşuma gitmedi ve gitmiyor.
Mais quand ces niaiseries te sont montées à la tête pour garder ton indépendance, et que tu rampais devant ces deux idiots, c'est devenu insupportable. Et ça l'est toujours.
Söylesene dostum, Pulitzer ödülü aldığını biliyorum, ama bütün şu evrim zırvalıklarına artık inanmıyorsun değil mi?
Dites-moi, mon vieux... Je sais que vous avez eu le prix Pulitzer, mais vous croyez quand même pas à ces sornettes sur l'évolution?
Tamamen zırvalık.
- Touchant! Du baratin.
Zırvalık mı yoksa bir önemi var mı?
Ce sont des balivernes ou ça tient debout?
Zırvalık diye adlandırmak çok zor.
Il ne s'agit pas de balivernes.
Bir sürü zırvalık.
Une histoire de fous.
Evet, bir sürü zırvalık.
Oui, une histoire de fous...
Manevi zırvalık mı? Zırvalık dedin!
Vous avez dit foutaises!
Evet. Bana zırvalık dedirttin.
Vous me poussez à dire ça.
- Vurun şu kadını! Zırvalık dedi!
Elle a dit foutaises!
Hiç böyle zırvalık duydun mu?
T'as déjà entendu pareilles conneries?
Zırvalık mı?
De trucs?
Merak ettiğim, Bn. 3. Elizabeth, bize niye böyle zırvalıklar gösterirler Leicester Kavşağının bazı kısımları hâlâ gösterilmemişken. Bisküvi?
Mme Elizabeth III, pourquoi passent-ils des âneries pareilles quand il y a l'échangeur de Leicester qu'on n'a jamais montré.
Bu sahneyi yeniden yazıp öyle çekmemiz lazım. Resmen zırvalık!
Il faut réécrire cette scène et la refaire.
Daha çok zırvalık.
Encore des grands mots.
Şu zırvalık bittiğinde Osuch'u ziyaret et.
Passez me voir avec Osuch... après l'exercice.
Kendini nasıl da suçladığınla ilgili bir sürü zırvalık. Bu boktan fikri unut.
Mais tu ne peux pas être inhumé avec elle.
Bu zırvalık için size on dakika daha izin, sonra ödev başına.
Coucou, les enfants. Encore 10 minutes et ensuite, vous faites vos devoirs.
Lanet olsun, Loretta. Hiç durup düşünmüyorsun. - Ne zırvalık söylüyorsun?
Tu ne peux pas réfléchir à ce que tu dis?
İşe yaramıyor. Bir sürü zırvalık.
Ça ne sert à rien, tout ça, c'est de la connerie!
Bunlar zırvalık.
C'est des conneries, tout ça!
Bu zırvalık sona erdi doktor.
Eh bien, vous l'aurez voulu.
Sadece kişisel zırvalık.
Des trucs persos.
Tsak-msak! Hepsi zırvalık!
Cette saleté de tsak!
Zırvalık.
- Que dalle!
Bunun zırvalık olduğunu biliyorsun, sadece şirket propagandası.
Faut faire la part des choses. C'est de la propagande.
Bu şeylerin hepsi... zırvalık!
Ce truc, à la poubelle!
Orada da bir sürü zırvalık var.
Et c'est un tas de mots, Barry.
Sonu gelmeyen zırvalık!
Fadaises!
Hiç böyle zırvalık duymamıştım.
C'est stupide.
Ve bence kadınların onu erkekler kadar istediği meselesi de zırvalık.
Et c'est faux de dire que les femmes en ont autant envie que les hommes.
Bu derin bir zırvalık, Stern.
C'est hyper profond, Stern.
- Bazen, bu şeyler gerçek olur. - Bu zırvalık!
La vérité l'est parfois.
Başkasına aşık olur. Bu zırvalık.
Il tombe amoureux de quelqu'un d'autre.
- Buna bak, bana fotoğrafını yolladı. - Ne zırvalık be...
Personne ne le connaît.
Evet güzellik hakkında bir yığın zırvalık okurlar. Ve akıllarını şekillendirirler.
Tous ces cons qui lisent un type qui dit que c'est beau en jargonnant et avant de voir, ils ont décidé que ce serait beau.
Oh, Lütfen, Bana ufacık kuş zırvalığını anlatma.
Ne me racontez pas l'histoire de l'oiseau.
Hepsi zırvalık, - Evet, efendim.
Oui, monsieur.
Şu Obi-Wan Kenobi zırvalığını da kes artık.
Ne me parle plus de cet Obi-Wan je ne sais qui!
Zırvalık!
Sottises!
Haydi, o Tom amca zırvalığı artık işe yaramayacak.
Laisse tomber le truc de l'Oncle Tom.
Artık zırvalıyorum.
Je bredouille, désolé.
Zırvalık?
Fadaises?
Zırvalık!
Absurde.
Keşke dişi bir tayın önüme çıkıp en ufak tahrik... olmadan konuştuğu her an Super Bowl koltuklarım olsaydı. - Bu zırvalık! Ciddiyim.
Je te jure.
Kremlin kıçını kurtarmak için zırvalıyor.
Ils racontent des salades au Kremlin.
Senin de dediğin gibi sürekli zırvalıyorum.
Si je délire, tu me le dis, O.K.?