Çalıntı Çeviri Fransızca
2,956 parallel translation
Spiteri'yi yakalamanın tek yolu çalıntı malların onun eline geçmesini sağlamak.
La seule façon d'avoir Spiteri est de mettre des objets volés entre ses mains.
Çalıntı antika ticaretinden dört yıl önce tutuklanmış.
Arrêté il y a quatre ans pour vol d'antiquités.
Harekat sırasında çalıntı araç kullanmak her zaman bir risk unsurudur. Ancak o riski azaltmanın çeşitli yöntemleri vardır.
Il existe toujours un risque en utilisant une voiture volée lors d'une opération mais il y a des moyens de minimiser le risque.
- Bunların hepsi çalıntı, Dedektif.
- Ça c'est un butin, Inspecteur.
- Çalıntı ekibine ilgilenmelerini söylerim.
- Je vais mettre l'unité des butins dessus.
Çalıntı mal!
Swag!
Çalıntı ekibinin dikkatine.
Attention, à toutes les unités de butins.
Dirty Robber'da devam etmekte olan bir çalıntı olayı var.
Nous avons une partage de butin en cours au Dirty Robber.
- Çalıntıymış. Bir saat öncesinde bir alışveriş merkezi otoparkından çalınmış.
Il a été volé 1h plus tôt sur le parking d'un centre commercial.
Vegas'ta çalıntı altını eritmek için nereye gidersin peki?
Où irais-tu pour faire fondre de l'or volé à Las Vegas?
Dedektiflerime, çalıntı mücevher konusunda bilgili muhbirlere ulaşmalarını söyledim.
J'ai tous mes enquêteurs qui tentent de joindre leurs informateurs dans le réseau de bijoux volés.
Kurban, zamane simyacısı gibi bir şey. Çalıntı mücevherleri izi bulunamayan altına çeviriyormuş.
Notre victime ressemble à un chimiste des temps modernes, qui détourne des bijoux volés, en or intraçable.
Efendim, varillerin ve kullan-at telefonların satın alındığı kredi kartı üç hafta önce Barlow tarafından çalıntı olarak bildirilmiş.
La carte de crédit qui a été utilisée pour acheter les bidons et les téléphones jetables a été déclarée volée par Barlow il y a trois semaines.
Geçen hafta kimse kırmızı bir Sedona için çalıntı ihbarı yapmamış.
Je n'ai trouvé aucun rapport concernant une Sedona rouge volée la semaine dernière. D'après le coach,
Ama aileni kaçıran kişilerin elinde çalıntı nükleer tetikleyiciler var ve ben de senin onların ellerine düşmene izin vermeyeceğim.
Mais les compagnies militaires privées qui ont kidnappé votre famille sont en possession de détonateurs nucléaires volés et il n'y a pas moyen que je laisse vos connaissances entre leurs mains.
Cho ve diğerleri, Castro'nun hesabında görünen çalıntı işlemlerini Marx'ın yaptığını gösteren deliller buldular.
Cho et les comptables ont déjà trouvés des preuves dans les comptes commerciaux de Castro que c'était Marx qui a volé l'argent
Reynolds'ın hesabına bir transfer yapılmış. Fakat transfer edilen para da çalıntıymış.
D'accord, un transfert dans le compte de ce gars Reynolds, seulement l'argent a été volé.
Çalıntı araçtan haber var mı?
La voiture est apparue?
Çalıntı laptoplardan 16 tanesi, sonradan Los Angeles'ta planlanan büyük bir kimlik hırsızlığı soygununda kullanıldı.
16 de ces ordinateurs portables volés ont été utilisés plus tard dans un grand plan de vol d'identité qui... semblait être basé ici à L.A.
Sonra çalıntı parayı deniz aşırı ülkelerin bankalarında aramaya başladınız.
Et puis ils ont investi l'argent illégalement emprunté dans des fonds à l'étranger.
Bütün para, çalıntı fonlar da dahil, aynı hesaba aktarılmış. Cezalı bankalardan birinde.
Tout l'argent, y compris le principal emprunté, est transféré dans le même compte à l'une de nos meilleures banques d'investissement.
Bakın masanızın üzerinde ne bulduk? Çalıntı olarak bildirdiğiniz laptop.
Regardez ce qu'on a trouvé sur votre bureau... l'ordinateur portable que vous avez signalé volé.
Yüzbaşı, yatı çalıntı ihbar etmişler mi?
Capitaine, le yacht as-t-il été mentionné volé?
1.000 galonluk çalıntı metilaminin üzerinde oturuyoruz yahu!
On dissimule un millier de gallons de méthylamine volée!
Marnie, bu resimlerden biri çalıntı galiba.
Marnie, je pense que de ces peintures est très courbé.
Adamlarınız çalıntı parayı bulamadı, onu soygunla bağdaştıran hiçbir şahidiniz yok.
Vos hommes n'ont pas trouvé d'argent. Aucun témoin ne confirme sa participation au cambriolage. Dire qu'il a été brutalisé est un euphémisme!
Çalıntı arabalarla burada Ermeniler ilgilenir. Çocuklara arabayı arattırıyorum.
C'est les Arméniens qui dirigent les garages illégaux ici, alors j'ai envoyé mes gars chercher le SUV.
Hobisi antika arabalar olan bir adamın hikâyesi olarak başlamış çalıntı araba borsasının ortaya çıktığı bir haber olarak bitirmiş.
Ca a commencé comme une histoire tranquille sur les stock-car, mais ça s'est terminé en découverte d'un marché noir de voitures volées et de pièces détachées.
Çalıntı antikalar?
Des antiquités volées?
İnşallah başarılı oluruz. Sonra rehin dükkanından kayıtları takip ederek çalıntı malı satan kişinin adresini bulabiliriz.
Apres on pourra voir les registres des prêteurs sur gage pour avoir l'adresse de la personne qui l'a refourgué.
Çin'den çalıntı eşya alıp satan herifin adı ne?
Il achète à ce chinois, c'est quoi son nom déjà?
Tüm istediğim çalıntı mal. Bunun yerine seni yakalamaya mı çalışayım?
Tout ce que je veux, c'est le conservatoire, pas toi.
Güneydoğu Asya'da çalıntı malları toplayan bir grup üyenin listesi burada.
Voici la liste d'acheteurs sud-asiatiques.
Güneydoğu Asya çalıntı malların alıcı listesi.
La liste des acheteurs sud-asiatiques.
Medikal malzeme dolu çalıntı tırı benzini bittiği için otoyolda bırakıp gitmiş.
À court d'essence, il a abandonné un camion plein d'équipement médical volé.
Medikal malzeme dolu çalıntı tırı..... benzini bittiği için otoyolda bırakıp gitmiş.
Il a abandonné un camion plein d'équipement médical volé après qu'il soit en panne d'essence.
- Ya çalıntı ya da sahte.
Eh bien, elles sont soit volées ou falsifiées.
Çalıntı bir resmi araçla.
Oui. Dans un véhicule appartenant au gouvernement, volé.
Bakalım köpek çalıntı ya da kayıp listesinde var mıymış.
Voyons si il est répertorié dans la liste des chiens perdus ou volés.
- Washington adresi. Çalıntı çıkmadı.
Non déclarée comme volée.
Benimki çalıntı.
La mienne est volée.
O aracın çalıntı olduğunu söyleyen ikinci kişisin.
Tu es la deuxième personne à appeler pour dire que cette voiture est volée.
Temel görüntüleri hatırlamaya çalış, ayrıntılara sonra bakarız. Aynı ortam mıydı?
Essaie de te rappeler les images clé et nous résoudrons ça plus tard.
Böylesine yetenekli bir aktristi oğlumun ikinci sınıfta geçirdiği su çiçeğiyle Paul'un 97'deki anma gününde rugby oynarken geçirdiği beyin sarsıntısıyla ve Mississippi nehrinde çıplak bir şekilde yüzmeye çalışan kardeşimle uğraşmasını izlemek çok büyük bir onur.
- Ce serait... un honneur de rencontrer une si grande actrice, tu sais, avoir affaire à la varicelle de mon fils lycéen, l'anniversaire de la commotion cérébrale de Paul au rugby en 97, et mon frère qui essaye de descendre le Mississippi nu. Du grand art.
Çalışanlarımdan birisine daha sarkıntılık edersen seni tuttuğum gibi dışarı attırırım!
Vous sondez encore un de mes employés, et je vous expédie dehors sur votre maigre cul de rockstar
Devrilen bir beherglas ya da aniden çıkan bir kıvılcım, meslek hayatınızdan fazlasını alıp götürebilir. Bu yüzden güvenli ve sarsıntıdan uzak bir ortamda çalışmak için her önlemi alırsınız.
Lorsqu'une étincelle égarée ou un gobelet abandonné ça pourrait se terminer avec plus que juste votre carrière, tu prends toutes les précautions pour opérer dans un environnement sécurise et stable.
Belki de hepimiz birer alabalık gibi,... akıntıya karşı yüzerek evimize dönmeye çalışıyoruzdur.
- Nous sommes comme les saumons, nous remontons le courant pour retrouver nos maisons.
Peki. Hala bazı sıkıntıların üzerinde çalışıyorum...
Ok, je travaille encore sur quelques-uns des détails...
Voight'in mıntıkasında çalışan bir arkadaşım görgü tanıklarının beyanlarında bir şey olmadığını söyledi.
Un pote à moi qui bosse dans la circonscription de Voight m'a dit qu'il n'y a rien dans la déclaration des témoins.
Masadan yana sıkıntım yok konu açmaya çalışıyorum.
Je profite de notre table. J'essaye de démarrer la conversation.
Şüphelinin Garrett'ın tahtına geçmeye çalıştığını düşünüyoruz, eğer bu takıntısının ilk safhaları ise o zamanlar onu alkışlamış olabilir.
On pensait que l'imitateur essayait d'usurper Garrett, mais si c'était le début de son obsession... Alors il pourrait l'avoir applaudi à l'époque.