Çatal Çeviri Fransızca
1,495 parallel translation
Elindeki çatal izini gösterdi.
Il m'a montré la blessure de fourchette sur sa main.
İçki ve ordövr de olacak ve sadece yetişkinler olacak. Ve çatal bıçak takımı.
Il y aura de l'alcool, des hors d'oeuvre, des adultes sans les enfants et de l'argenterie.
Çatal bıçaklar lastikle toparlanıp baloncuklara sarılacak. Anladınız mı?
Regroupez les couverts et enveloppez-les.
Çatal-bıçak getirdiniz mi? Veya su bardağı.
Hé, les mecs, vous avez amené de l'argenterie ou des verres ou quoique ce soit pour la cuisine?
- Üç teyp var ama çatal yok.
On a trois chaînes et pas de fourchettes!
Hamburgerini çatal bıçakla yiyen hanımefendiden.
De la femme qui mange son hamburger avec couteau et fourchette. Voilà qui
Lokantadan çatal-bıçak mı aşırıyorsun?
Tu as piqué des couverts du resto?
İş hayatı ve ev hayatı olmalı. Bu çatal-bıçaklar da iş hayatı.
Il te faut une vie au boulot et une vie à la maison et ces couverts sont de ta vie au boulot
Siz çatal ve bıçağı ne kadar iyi kullanıyorsunuz.
Vous êtes très doués avec un couteau et une fourchette!
Bu da arılarla ilgili bir belgesel ise, Gözüme çatal batıracağım.
Si c'est encore un concours d'orthographe, je vais me crever l'oeil.
Bana söz ver Kate bir daha ki sefer bunu yapmaya karar verdiğimizde çatal getirmeyi unutmadıklarından emin ol.
la prochaine fois qu'on décidera de manger chinois, assure-toi qu'ils n'oublient pas les fourchettes.
Döşemelerin, peçetelerin, çatal bıçakların parasını ödemeniz gerek. Tabii müşterilerin, Jimmy gibi elle yemesini beklemiyorsanız.
On aura à payer pour le parquet, le linge et le service en argent, à moins que vous ne vouliez que votre clientèle mange avec leurs mains, comme Jimmy.
Hey, çatal bıçak nerede?
Hé où sont les couverts?
Yani şimdi çatal bıçakla mı yiyorsun?
Alors maintenant tu manges avec l'argenterie?
ekmek kızartma makinesine çatal sokması yada uçurumdan düşmesi an meselesi.
Mes parents pensaient qu'il finirait par s'électrocuter avec le grille-pain ou qu'il se jetterait d'une falaise.
Ve bu sabah acıyı hissedip hissetmediğimi anlamak için kalçamın beş santim içine çatal soktum.
Je me suis enfoncé une fourchette dans la cuisse pour vérifier.
Üstüne de çatal-bıçağı koyacaksın.
Maintenant, tu poses la cuillère et la fourchette dessus.
ÇAY, FONDÜ ÇATAL, HAVLU.
C'est un bon jour pour recommencer
Aslında, onun yerine gümüş çatal daha yerinde olur.
Cette fois, c'est l'argenterie, c'est tous ce qui reste sur la liste.
Evet, ama bu sen gözüme çatal sokmaya çalıştıktan sonraydı.
Ouais, tu avais voulu me foutre une fourchette dans l'œil.
bak, bütün çatal kaşık takımları burda gerisini depodan getirmek zorundayım bir forklifte ihtiyacım olacak heralde.
Ecoutez, voici toutes les fourchettes que j'ai ici. Je vais devoir aller chercher le reste dans les stocks
Oh, hayır. şey, sanırım ister istemez postadan nasıl bir çatal-kaşık çıkarsa razı olacağız şey, aslında, alışverişe senin gitmen gerekiyor - bekle, bekle. orda dur kime çatal - kaşık diyorsun?
Oh, non. Bien, on devra juste vivre avec la première fourchette qui viendra. En fait, tu vas devoir faire la liste
burada daha kötü heberler var... kursa döndüğün zaman, tahta göğüsleri ve kıç çatalı olan bir tahta palyaço bulacaksın
Et il y a pire. Au minigolf, un jeune voyou a dessiné des nichons et des fesses sur le clown.
Şimdiden ikinizi çatal bıçak takımı veya yastık seçerken hayal etmeye başlamıştır bile.
Il vous imagine déjà furetant dans tous les magasins, choisissant vos couverts, coussins et meubles en kit.
Rosy, Iütfen çatalını kullan.
Rosy, sers-toi de ta fourchette, je t'en prie.
Çatal bıçak getir.
Sortez les couverts.
Bir de çatal batırsınlar bari, bakalım kan çıkacak mı?
Je suis cuit, bien cuit... piquez-moi pourvoir si je saigne.
Bu da normal boylarda bir yemek sehpasına çevrilir. İpek masa örtüsü ve Fornari çatal kaşık takımıyla sunduğumuz Pan-am platinyum servisimiz sırasında tepsisiz yemek zorunda kalmazsınız.
Et ceci devient une table pour dîner pendant notre service platine, avec une nappe damassée et des couverts en argent, pour éviter de manger sur un plateau.
Ona bir çatal verin, Tanrı aşkına.
Donnez-lui une fourchette, bon sang.
Çatal lazım.
J'ai besoin d'une fourchette
Çatalım!
Ma fourchette!
Çatal.
Fourchette
Hayır, bu çatal bıçakların arasında olmaz yani!
Non, non, pas ici dans l'argenterie. J'ai dit!
Çocuklar çatal ve bıçak kullanır.
Les garçons utilisent une fourchette et un couteau.
Çatal mı, çıkmaz yol mu?
Un embranchement ou une impasse?
Çatal kullanabilisin.
Tu pourrais avoir envie d'utiliser une fourchette.
Oturduğunuz yerden bir kez daha kıpırdarsanız, bayan, bu çatalı gözünüze monte ederim.
Bougez encore de votre siège, m'dame, et je plante cette fourchette dans votre putain d'oeil.
Göğüs çatalın gözüksün biraz.
Montre ton décolleté.
Sen gerçekten benim göğüs çatalımı göstermem gerektiğini mi düşünüyorsun?
Tu crois vraiment que je devrais montrer mon... décolleté?
Eğer bana bir daha "Tatlım" dersen en yakındaki çatalı kapıp gözüne sokacağım.
Appelle-moi encore "ma belle" et je te plante une fourchette dans l'oeil.
Normalde biz çatal kullanırız.
C'est mieux avec une fourchette.
- Çatal lazım mı, usta?
- Vous voulez une fourchette?
Sadece çatal ve tabakların duyulduğu bir aile yemeğine bayılıyorum.
J'adore les repas en famille où on n'entend que le bruit des fourchettes.
Pek alışkın değilim çatal kullanmaya.
J'ai pas l'habitude de ce genre de plats.
- "Kaşal" ı bilir misin? Kaşık-çatal.
- Tu sais ce que c'est, une cuirchette?
Yarısı kaşık, yarısı çatal.
- Une cuiller-fourchette. - Ça fera l'affaire?
O zaman bu çatalın gözüne girmesine bir şey demez.
Alors, ça ne devrait pas le déranger si je lui enfonce une fourchette dans l'œil.
Doktor, çatalının sihirli güçleri var.
Docteur, votre fourchette a des pouvoirs magiques!
Kitap yazarken yüzünde sanki tost makinesine çatal saplamışsın gibi donuk bir ifade oluyor.
Quand vous écrivez, vous avez ce regard abasourdi sur votre visage, comme quand vous aviez enfoncé une fourchette dans un grille-pain.
Mark, Simon Pearce marka oyma çatalım mı o? Kaşımak için mi kullanıyorsun onu?
C'est ma fourchette spéciale du télé-achat que tu utilises comme machine à gratter?
Oh, biri şuna çatal soksun!
Tu peux t'assoir dessus!