Çatlak Çeviri Fransızca
2,838 parallel translation
Çatlak İnekler Buy More'u havaya uçurdu.
Ces fous ont fait sauter le Buy More.
Fakat çatlak ve kırıklar Europa'da likit su olduğuna dair ikna edici kanıtı sağlamanın yoludur.
Mais c'est la manière dont les fissures ont cassées et fracturées qui fournit la preuve évidente qu'il y a de l'eau liquide sur Europe.
Belki bir çatlak açabilirsin ama diğerleri olmadan gücünü- -
Vous pourriez ouvrir une fissure... mais sans les autres pour renforcer votre puissance...
Bize bir kapı tutucu gerek. Geçidi açık tutmak için. Olivia'nın çatlak açtığı yerdeki kapıyı.
Il nous faut une sorte de cale-porte pour maintenir l'ouverture là où Olivia a commencé à créer une fissure.
Evet. Geçitte bir çatlak açıyor ama açık tutacak yeteri kadar güce sahip değiliz.
Oui, ça ouvre une fissure dans le portail, mais on manque de puissance.
Kafadan çatlak bir katil, nasıl olur da bu yerin kirasını ödeyebilir?
Comment un tueur délirant réussit-il à se payer une telle demeure?
Hem neden çatlak, narsist bir katil en büyük hayranını öldürsün ki?
Et puis, pourquoi un fou narcissique tuerait-il son plus grand admirateur?
Bir alay çatlak Güney Amerikalıdan kimyasal bir silah çalmak.
Voler une arme chimique à une bande de Sud-américains dérangés.
Çatlak karılar!
Les femmes sont folles.
... "çatlak kaburga" yı çekersiniz...
On choisit les côtes endolories...
- Neden araçta olduğunu söyleyemem ama aradığımız vampirin tam bir çatlak olduğunu söyleyebilirim.
J'ignore pourquoi le co-voiturage, mais je peux dire que le vampire qu'on cherche est malade.
Çatıda bir çatlak var ve bunu kendi düzeltecek.
Il y a un problème. On a une fuite d'eau, il veut réparer.
Kız kardeşimin kaldığı misafir evinin çatısındaki kocaman çatlak yüzünden ailemin evine uğramak zorundaydım.
J'ai dû aller chez mes parents à cause d'une fuite dans la dépendance où vit ma sœur...
Bu arada ailenin evinin çatısındaki... -... şu çatlak...
Au fait, la fuite chez tes parents...
- Ve hepsi çatlak.
- Et c'est des fous.
Bu insanlar çatlak birinden daha kaçık. Ne olursa olsun seni öldürecekler.
Ils te tueront quoi qu'il arrive.
Bize bak, bir çift çatlak Sacramento'da takılıyoruz.
Regarde-nous, deux tarés qui traînent dans Sacramento.
Seni çatlak fahişe!
T'es cinglée salope!
Lanet çatlak şıllık! Lanet olsun!
Maudite pute cinglée!
- Seni çatlak pislik!
fils de pute!
Avukatı bir deli gibi gösterirse kafadan çatlak bir komplo teorisi yüzünden davanın reddedilebileceğini anladı.
Il pensa que si l'avocat passait pour un barjot, il y aurait un non-lieu pour cause de folie.
- Canın kimi istiyorsa dava edebilirsin ama birbirine bağlı, avukatlarının ağzınızı açmayın dediği bir grupta çatlak bulmak zor iştir.
- C'est votre droit. Mais après, c'est difficile de les faire craquer quand leurs avocats leur disent de se taire.
Yakalanırsam, hâlâ deliyim demektir, nasıl derler, "şu bizim çatlak Hannah" temiz bir sayfa açmak istiyorsan şayet.
Si je me fais choper, je suis encore, tu sais, Hannah la folle... - et tu restes blanche comme neige.
Bu çatlak mürettebatla mı?
Avec cette équipe de choc?
Çatlak kuşlardan biri motora girmiş olmalı.
Un de ces cons d'oiseaux a dû se faire aspirer.
Şu çatlak seni rahatsız ediyor mu?
Est-ce que cet impact vous gène?
Artık gitmelisin, çatlak surat.
Tu dois y aller, la dingo.
Bu Schiff denen adam biraz kafadan çatlak.
Bref, on verra. Ce Schiff est un peu chelou.
Bir tane çatlak kaburga sadece. Veya üç tane.
Et j'crois que j'ai simplement 2 ou 3 côtes cassées.
Bakalım doğru anlamış mıyım. Benim çatlak hücre arkadaşım bir cinayet işlediğimi söylüyor, sonrasında bir tanık çıkıp bunu başkasının yaptığını söylüyor ve siz ikiniz de buraya kadar gelip bana bu işi benim yapıp yapmadığımı söylemem için bana bir fırsat tanıyorsunuz, öyle mi?
Donc si j'ai bien compris, mon drogué de compagnon de cellule me balance pour un meurtre qu'un témoin dit avoir été commis par quelqu'un d'autre et vous deux venez ici me donner une opportunité de dire que je n'ai rien fait?
Çok büyük bir çatlak.
C'est une sacrée fissure.
Kaburgada iki çatlak, kalçada kırık her iki dizde bağ kopması ve ikinci derece beyin sarsıntısı var.
Il s'est fracturé deux côtes et un fémur, ligaments déchirés, et une commotion cérébrale.
çok tozlu, komşular biraz çatlak gibi.
Le loft ne te convient plus?
Adamlar tam çatlak, değil mi?
Ces gars sont fous.
Ailesindeki herkes çatlak!
Toute sa famille est folle!
Ve ben kafayı yiyorum Alex beni psikiyatri koğuşunda terk etti, Mark, Derek'in kız kardeşiyle yattı ve ben kendimi çamaşırhanenin üzerine araba süren bu kıskanç çatlak kadınla kıyaslıyorum.
Moi, je suis devenue folle, Alex m'a larguée en psychiatrie, Mark a couché avec la sœur de Derek. Et maintenant, je m'identifie à la folle jalouse qui est rentrée dans une laverie.
Takımda bir çatlak var.
Une équipe du tonnerre.
Eğer onu görürsem korkarım ağlamaya başlayacağım sonra o da beni, peşine düşüp takip edecek bir çatlak sanacak.
J'ai peur qu'en le voyant, je commence à pleurer, et qu'ensuite il pense que je suis juste une désaxée.
Bugün sadece bir kişi, koridorlarda çırılçıplak gezen bir psikopatmışım gibi beni gözetliyordu ve Dr. Bailey bir örümcek yüzünden bebek gibi çığlık attı bu yüzden çatlak bir insana göre bugün kendimi çok iyi hissediyorum.
Aujourd'hui, une seule personne m'a regardée comme une folle qui pourrait courir nue dans le hall et le Dr Bailey a crié comme un bébé en voyant une araignée, alors, je me sens plutôt bien pour quelqu'un de dingue.
Senin çatlak olman hiçbirimizin umurunda değil, buradaki herkes çatlak zaten.
Tout le monde se fiche que tu sois dingue.
9 senelik çatlak kıçınla inanabilirsin.
Bien sûr qu'on peut, petite cinglée de neuf ans.
Amına koduğumun çatlak karısı seni!
Sale tarée!
Çatlak karı!
Sale tarée!
Sensin çatlak karı!
C'est toi, la sale tarée!
Çatlak karı! Çatlak karı!
Sale tarée!
Çatlak bu kadın...
Cette femme est dingue...
İyice eğlen seni çatlak. Rahatlamaya ihtiyacın var mı?
T'as besoin de déstresser?
Alt tarafı bir çatlak.
Ça coule!
Çatlak herif!
Tu es complètement taré, toi.
Geldiğim günden beri tüm Haven'da meydana gelen çatlaklar gibi bir çatlak vardı.
{ \ pos ( 192,190 ) } Il y en a plein à Haven, depuis mon arrivée.
- Çatlak da diyebilirdin.
Ou bien tarés.