Çine Çeviri Fransızca
1,409 parallel translation
Shin Cine yazımı okudu ve ondan bir film yapmayı önerdiler.
Le studio Shin Ciné a vu mes écrits, et a proposé de faire un film avec.
İçeride miydin?
Vous étiez au ciné?
- Haydi sinemaya gidelim.
- Allons au ciné
Yani biliyorum bu bizim büyük film ve milkshake eğlence günümüz, ama... yüce tanrım, bu çok fazla milkshake.
Je sais, c'est notre journée ciné et milk-shake, mais ça, c'est du milk-shake!
Sohbet etmek isterdik ama filme geç kaldık.
On discuterait bien, mais on va au ciné.
- Bir kızla sinemaya gitmiştim.
Je suis allé au ciné avec une fille une fois, et elle m'a oublié là.
- Sinemanın önünden geçtim.
- Je suis passé devant le ciné.
Sen çıkmayı güzel bir elbise giymek gibi düşünüyorsun, bir yerlere gitmek, biraz şarap... bir film.
Un "rencard", ça veut dire se saper, sortir, boire du vin ou aller au ciné.
Sinemaya gitmek ister misin?
Un ciné, ça vous dit?
Akşam sinemaya gidelim mi?
Ca te dit, un ciné ce soir?
Alışveriş yaparız, sinemaya gideriz, belki biraz konuşuruz.
On fait les courses, on va au ciné et on discute.
- Hey, bu hafta sinemaya gidelim. - Evet, seni ararım.
- Faisons-nous un ciné.
Kelly ve ben düşündük de bu akşam, her zamanki gibi sinema yerine salsa yapmaya gitsek nasıl olur?
On a eu une idée avec Kelly. Au lieu d'aller au ciné, comme d'habitude, si on allait danser la salsa?
Geçen hafta sinemada karşılaştık. Floaters'a gittiğimizde. Film gittiğine değmez bu arada.
On l'a croisé au ciné, et au fait, Les Flotteurs, c'est un pur navet.
Hadi ama! The Rock bir film yıldızı.
Allez, Le Rock est une star de ciné.
Evet, Los FeIiz'de Fred 62'ye gideceğiz.
Oui, chez Fred. Peut-être qu'on ira au ciné.
Gidip baksana, belki Meadow sinemaya gitmek ister.
Va donc voir si Meadow veut aller au ciné.
Filme gitmek gibi.
Aller au ciné, par exemple.
Sinemayı sever misiniz?
Vous aimez le ciné?
Hayır. Jackie, Meadow'u sinemaya götürdü.
Jackie a emmené Meadow au ciné.
Hmm, babam sinemaya gidiyor.
Je note, papa va au ciné.
Bilmiyorum ama alışveriş merkezindeki sinemaya gitmedi. Arka sokaklardaki eski sinemaydı.
C'était pas au multiplex, c'était un ciné du centre ville,
Tek anlamadığım neden sana hediye almaya gittiğini söyledi ama onun yerine sinemaya ve güreşe gitti. Yolculuğun nasıldı anne?
Mais pourquoi dire qu'il va t'acheter un cadeau, alors qu'il va au ciné et faire du catch?
Kusura bakmayın beyler, Donna ile sinemaya gideceğim.
Désolé, je vais au ciné avec Donna.
Sinemaya gideceğiz sanıyordum.
Je croyais qu'on allait au ciné!
Bu akşam sinemaya gelemeyeceğim.
Oh, j'peux pas aller au ciné ce soir...
Merhaba. FilmFon'a hoş geldiniz!
Bienvenue sur Ciné-Infos!
Karen, şaka yapmıyorum. O cine batmış poponu derhal votkaya batmış limuzinine koyarak buraya gel ve çaya batmış kaynananı al.
et la nuit dernière, j'étais caché derrière des buissons devant l'appart'de Kevin Bacon et j'ai vu Val qui m'observait depuis des buissons de l'autre côté de la rue.
Acı çekmeni izleyecek kadar yumuşak kalpli biriyim.
Je suis trop sensible pour te voir souffrir, alors je vais au ciné.
Sizin * * * Ben bir yıldızım.
Je suis une * * * * * * de star de ciné, moi.
Bilirsin, filmlerdeki gibi, iyi adam kötü adamı öldürmeden önce tüfeğini kurar.
Comme au ciné, quand le héros va tuer le méchant... il arme son flingue.
- Sen sahneye çıkmalısın.
- Vous devriez faire du ciné.
Dondurma ve sinema için düldüle binerdik...
On allait chercher des glaces, au ciné...
Seni filme götüren.
Emmène-le au ciné.
- Yemek yapacağım, TV seyredip... Sinemanın yolunu tutacağım, seni alacağım.
- fais le dîner, tu regardes la télé... vais au ciné et te raccompagne.
Bu bir B-Film! ( çn : Kültürlü Marslılar!
C'est du ciné chelou, de l'art quoi!
Sıfatınızı kaybettiniz, bir hiçe dönüşmüş olmalısınız.
Tous les clichés, quoi! On voit ça au ciné et dans les journaux.
Ev filimleri.
Le cine a la maison.
Sonra sinemaya gidelim mi?
On va au ciné tout à l'heure?
- Tamam mı hayatım?
On va au ciné.
Filme gitmek, bisiklete binmek, akşam yemeği için dışarı çıkmak beraber geceleri sohbet etmek, onlarla bir şeyleri paylaşmak ve hissetmek.
J'adore avoir des amis. Pour aller au ciné, se balader, faire du vélo, aller aux Puces, ou dîner...
Ne dersin? Bu, sence de güzel olmaz mı?
Ça te dit d'aller au ciné?
- Filme girerken bonibon alacağım.
- Je prends des Smarties pour le ciné.
Ve şimdi de bir sonraki keyif olarak bir sürü filmimiz var.
Si on veut se faire un autre petit plaisir, il y a le ciné.
Ama film, disko, alışveriş ve eğlence halen yapılabilir.
Mais il reste le ciné, les boîtes et les magasins.
Fırında kek ve filmden, daha iyi olacağını düşündüm.
Je pense que ca vaut facilement un restau et un ciné.
Sinema okuluna gitmeliydim.
J'aurais dû faire une école de ciné.
İyi savunulmasının sebebi de bu.
Parce que c'est une star de ciné.
- Bir de kendine film manyağı diyorsun.
- Non. Et tu de définis comme un crack en ciné.
Hadi arkadaşım, sinema zamanı!
Allez, c'est soirée ciné.
- İkinci randevu, yemek ve sinema.
- Deuxième rencard. Dîner et ciné. - Je les déteste.