Çocuğun Çeviri Fransızca
15,135 parallel translation
Başdiyakoz Robinus gibi dini bütün bir adamın bir çocuğun hayatını... -... tehlikeye atacağına inanmakta zorluk çekiyorum.
Je trouve difficile à croire qu'un homme aussi pieux que l'archidiacre Robinus mettrait en danger la vie d'un enfant.
Pederimizin ve bir çocuğun hayatını kurtarmak için alınmış bir risk.
Un risque pris pour sauver la vie de notre prêtre et de l'enfant.
Baronesi bir çocuğun kaprisleriyle rahatsız etme cellat.
Ne troublez pas la Baronne avec les caprices d'un enfant, bourreau.
Fakir bir köylü çocuğun saha komutanı gibi çok prestijli rütbeye yükselmesi- -
Le rang de maréchal est une des plus prestigieuse ascension pour un pauvre garçon du village de...
Çocuğun mama sandalyesinin ardındaki yemek lekesi mantıklı gelmiyor.
L'éclaboussure de nourriture derrière la chaise haute de l'enfant n'est pas cohérente
Hayır ama önceden hiçbir zaman çocuğun yerini değiştirmemiş.
Non, il n'a jamais bougé de bébé avant.
Çocuğun önüne.
Devant l'enfant. Regarde.
Evet çünkü çocuğun içine takip cihazı koyduğunuz için korktu.
Oui, parce qu'il est flippé que vous ayez mis un tracker en lui.
Ne de olsa yolda bir çocuğun var.
Après tout, vous attendez un enfant.
Bu kamyonun sahibi çocuğun... işleri ters gitmiş ve acil nakite ihtiyacı var.
Le mec qui le possède a besoin d'argent rapidement.
Otobüsteki çocuğun siyahi olduğunu söylememiş miydin?
Tu n'as pas dit que le gars dans le bus était noir?
- Çocuğun biri...
- Donc un enfant dit que...
O çocuğun karanlık bir yönü var.
Ce gosse à un côté obscur.
Ajan Shea, hâlâ çocuğun Brezilya'da sörf yaptığını mı düşünüyorsunuz?
Agent Shea, pensez-vous toujours que le gamin fait du surf au Brésil?
Kayıp bir çocuğun bulunmasını beklemek bir ailenin başına gelebilecek en zor şey olsa gerek.
Attendre de retrouver un enfant disparu doit être la plus grande épreuve pour une famille.
3 çocuğun yok muydu?
Vous n'avez pas trois enfants?
O milyarder çocuğun tek başına icabına bakacağını düşünüyorsan buyur devam et.
Si tu penses pouvoir le gérer toi-même, fais ce que tu veux.
Çocuğun önünde ne bok yediğinizi sanıyorsunuz?
Qu'est-ce que vous faites devant l'enfant?
Von Strucker çocuğun peşinden giderek fazlalıkları atmıyordun.
Tu ne faisais pas qu'éclaircir en allant chercher le fils Von Strucker.
Seninkine karşılık çocuğun hayatını takas ettim.
J'ai échangé sa vie contre la tienne.
İsveç göçmen bürosu çocuğun kimliğini belirledi.
L'office suédois des migrations l'a identifié.
Esrarkeşin biri çocuğun kızkardeşlerinin Kandahar'daki bir okulda yanarak öldüğü palavrasını anlatmış.
Il se droguait. Il y avait l'histoire de ses soeurs mortes brûlées dans une école.
Açıkça görülüyor ki Elizabeth'in, Isabella'nın, Robin'in ve ofisin karşı sokağında bulduğum çocuğun cinayetini de ben finanse ettim.
C'est évidemment moi qui ai également financé l'assassinat d'Elisabeth, d'Isabella, de Robin, et du type devant le bureau.
Senin çocuğun öldü!
Ton enfant est mort!
Senin çocuğun toprakta ve güvende başına gelebilecek her kötülük zaten geçip gitmiş.
Ton enfant est à l'abri sous terre là où tout le mal est déjà passé.
- Senin çocuğun bagajında WMD ile hareket ediyor. - Bana sorarsan, bu bir sarin.
C'est du gaz sarin.
Adam yolun ortasında koşturuyor çocuğun yere düştüğü andan daha tehlikeli bir şey bu.
Courir avec un enfant au milieu de la circulation est bien plus dangereux que ne l'était sa chute.
Köylüler çığlık çığlığadır, gözlerinde korku vardır çocuğun tüm hayatı, cenaze ateşi misali yanmaktadır.
Les villageois crient, les yeux pleins de terreur... Tout son monde brûle comme un bûcher funéraire.
Ve Camelot'taki hiç kimse, ahırları temizleyen bir çocuğun önünde diz çökmez.
Et personne à Camelot ne s'agenouillera devant le garçon qui nettoie les écuries.
Her zaman çocuğun için en iyisini yapmak zorunda olursun.
Tu dois toujours faire ce qui est le mieux pour tes enfants.
Mezarlıktaki çocuğun ölümünün kaza olduğunu söylüyorlar.
Ils ont classé la mort du cimetière en accidentelle.
İki çocuğun var ve hiçbir şeye neden olmak- -
Tu es la mère de deux enfants, et je ne vais pas être la raison pour laquelle...
O çocuğun bir ailesi var.
Cet enfant a une famille.
İki çocuğun var ve tehlikeli derecede hasta ruhlu baban...
- mais tu restes insupportable - Etre traîné a travers l'espace
Bütün gün bir çocuğun içindeydim şimdi de kemiklerimin gıcırdadığını hissedebiliyorum.
J'ai été à l'intérieur d'un enfant toute la journée, et maintenant Je peux sentir mes os craquer les uns après les autres.
Çocuğun beynine bağlamış kendini.
Il s'est attaché au cerveau du garçon.
Şimdi de çocuğun içinde geri getirmiş.
Et voilà qu'il le ramène dans ce garçon.
Yedi ya da sekiz çocuğun kalıntıları bulundu.
Les restes de 7 ou 8 enfant ont été retrouvés.
"Geçenlerde parçalanıp ana uzuvları kesilip tekrar birleştirilmiş 7-8 çocuğun ceseti bulundu."
"Les restes de sept ou huit enfants ont été trouvés, " fraîchement démembrés, mutilés et réarrangés.
Sonra da bir çocuğun elinden şekerini mi alacaksın?
Tu voudrais voler les bonbons d'un enfant en bas âge la prochaine fois?
Karın ve çocuğun dışarıdalar, bu arada.
Votre femme et votre enfant sont sortis.
Senin varisin, altın çocuğun o.
Ton protégé, ton enfant en or.
Bir çocuğun bir oyuncak bebeğe yapacağı tarzda bir şey olsun.
Ce que ferait un enfant à une poupée.
2000 yıl önce doğan bir çocuğun doğumunu kutlamak için ağaçlar kesip şarkılar söylediğimiz bir bayram. Romalılar sonradan çocuğu öldürmüş tabii. Bu yüzden birbirimize hediyeler veriyoruz.
Ce sont des vacances où on coupe des arbres et on chante des chansons pour fêter la naissance d'un bébé il y a 2 000 ans, que les romains ont ensuite tué alors on s'offre des cadeaux...
Ne olmuş olursa olsun, bu çocuğun sana ihtiyacı olacak.
Peu importe ce qu'il s'est passé, cet enfant aura besoin de toi.
Çocuğun adı Iftikhar Bulfati.
Son nom est Iftikhar Bulfati.
Herkese ilgisi için teşekkürler ama bu çocuğun annesi benim.
J'apprécie que tous le monde s'y intéresse, mais aucun de vous n'est sa mère.
Çocuğun gibi Ralph'a zorla ödevlerini yaptırıyormuş.
Un gamin force Ralph à faire ses devoirs
- Odda! Bir zalim ve aptalla evli olmak çocuğun suçu değil.
Odda, il est pas la faute de l'enfant qu'elle a été mariée à un tyran et un imbécile.
Çocuğun kan deposu kuruyacak tabi biz bir yol bul...
Le gamin va se vider très vite à moins qu'on ne trouve une solution...
Çocuğun elinde çakmak vardı.
Le gosse avait un briquet