Çıkmıyor Çeviri Fransızca
2,212 parallel translation
Londra'da her ne oluyorsa, kimseden çıt çıkmıyor.
Quoi qu'il se passe à Londres, personne n'en dit mot.
Tıpkı dediğin gibi, böyle anlar insanın çok sık karşısına çıkmıyor.
Et, comme vous l'avez dit, des moments comme ceux-ci ne se représentent pas souvent.
Kızlardan bazıları bazen sağ çıkmıyor.
Parfois certaines des filles ne survivent pas.
Çıkmıyor.
je ne peux pas...
Krank mili çıkmıyor.
Tu ne peux pas user le vilebrequin.
Bugün kitabın satışa çıkmıyor mu senin?
Trésor? Un de vos livres sort aujourd'hui, non?
Olaylar nasıl başlamışsa başlasın o keçiye kötü şeyler olmuş olması fikri aklımdan çıkmıyor.
Mais c'est sûr, dans la 1ère tragédie, les choses ont mal tourné pour le bouc.
İşte bu yüzden, kadınlar seninle uzun süre çıkmıyor.
C'est exactement pour ça que les femmes restent pas avec toi.
Bakıyorum da bu sabah hiç çıtınız çıkmıyor.
Les garçons, vous avez été vraiment calmes ce matin.
Arabadan çıkmıyor.
Elle ne veut pas sortir de la voiture.
Luke, çıkmıyor.
Luke, elle est coincée.
Sigara içmiyorum ve sesim de öyle çıkmıyor.
Je ne fume pas, et ma voix n'est pas comme ça. Avec combien de mecs
- Tanrım, Nicholas. - Lena, açıkçası o gece aklımdan çıkmıyor.
Lena, honnêtement, cette nuit me hante.
- Aklımdan çıkmıyor.
- Elle veut pas sortir de ma tête.
- Kataterler bugün çıkmıyor.
- On ne lui retire pas son cathéter.
Başlattığı şeyi bitirememekten korkuyor. Bu da hiç aklından çıkmıyor. Bu yüzden ona yardım edeceğim.
Sa crainte est qu'en s'arrêtant maintenant, cette histoire la hantera, alors je vais continuer.
Dilime dolanan bir şarkı gibi..... aklımdan çıkmıyor.
J'ai ça dans la tête.
Olan şu ki... O, bu gün spotların altına çıkmıyor, ha?
Il a été pas mal sous les projecteurs ces derniers temps.
Ama bu karanlık Chloe etrafımdayken ortaya çıkmıyor.
Mais ce côté obscur disparaît quand Chloé est à mes côtés.
Aklımdan hiç çıkmıyor.
J'y pense tous les jours.
Chloe yanımda olduğu zaman karanlık ortaya çıkmıyor.
Les ténèbres ne se manifestent pas quand Chloé est là.
Siz Beverly Hills halkı kardeşlerinizle çıkmıyor musunuz?
Vous sortez avec vos sœurs à Beverly Hills, non?
Akşam Jamie'le yemeğe çıkmıyor musun?
tu n'as pas un diné avec Jamie ce soir?
Ve internette arattığımda da hiçbir şey çıkmıyor.
La recherche textuelle ne mène à rien.
Hutch floşu yapamıyor ama çıkmıyor.
Hutch manque la couleur, mais ne se couchera pas.
Çıkmıyor musunuz? Yatmak, çıkmak demek değildir.
- Coucher, ce n'est pas sortir ensemble.
Onların hiçbir masrafı, okul bütçesinden çıkmıyor.
Aucun de ses voyages n'est financé par l'école.
Eğer sormak istediğin şuysa "Joy, suda doğum yapmak daha mı az acıtıyor?" korkarım ki cevap hayır olacak çünkü bunlar dışarı acısız çıkmıyorlar.
Si vous me demandez : "Joy, un accouchement aquatique le fera-t-il arrêter de crier?", désolée, ma réponse est : "Non, impossible, car on n'en obtient pas un sans souffrir énormément".
Balıkları unutmak daha da kolay. Sesleri sedaları çıkmıyor ki.
Les poissons arrivent facilement à se faire oublier.
Peki, kimse girmiyor veya çıkmıyor.
Que personne n'entre ou ne sorte.
- İşim aklımdan çıkmıyor.
Je n'arrête pas de penser à mon travail.
Çişini yaparken de karakterinden çıkmıyor. Muhteşem.
C'est génial, même en urinant il reste dans le personnage.
Neden telsizden ses çıkmıyor?
Pourquoi la radio est-elle silencieuse?
Söylediğin şeyler gerçek çıkmıyor.
C'est partir. Tu dis des choses et tu ne les penses pas.
Hiç sesin çıkmıyor.
Tu es si calme.
Avukatı telefonlarına çıkmıyor.
Son avocat ne le rappelle pas.
Metleriniz oldukça küçüldü ve yenileri de çıkmıyor.
Vos métastases ont réduit, il n'y en a pas de nouvelles.
Neden bashediyorsun? Brian benimle konuşana kadar sesin çıkmıyor..... ama o geldiğinde, mezuniyet töreninde aniden ortaya çıkan sivilce gibi ortaya çıkıyorsun.
- Tu attends que Brian me parle et t'arrives comme une mouche.
burada çok büyük bir dövme olduğunu düşünüyorum bu çıkmıyor derine işledi.
Ce que je pense, c'est qu'il y a un grand tatouage de moi... POUR TOUJOURS qui est de manière ineffaçable apposé à ta peau.
Lynette'in o hali aklımdan hiç çıkmıyor.
J'arrête pas de penser à Lynette.
Telefonlarıma bile çıkmıyor, onayı olmadan da içeri girip onu göremem.
Il ne prend pas mes appels. Et sans son accord, je ne peux pas entrer.
Neden çıkmıyor?
Pourquoi il sort pas?
Yeterince ses çıkmıyor.
Pas assez fort.
{ \ cH44AEE0 \ fnComic Sans MS \ fs18 \ 3cH000009 \ 4cH000006 \ 2cH868986 } Futari arukidasu Winry'nin gülümsemesi, savaştan çıkmış vücutlarını dinlendirmek için Resembool'a dönen Ed ve Al'ı selamlıyor.
Ano hi mita sora akaneiro no sora o nee itsuka omoidasu deshô
Fransa-İsviçre sınırındaki yamaçların derinliklerinde kurulan 8 milyar dolarlık hidron hızlandırıcısı atomdan küçük parçacıkları 30km uzunluğundaki içerisinde çarpıştırmaya hazırlanıyor.
Du plus profond de la frontière franco-suisse, le programme à 8 milliards de $ fera entrer en collision des hadrons dans un tunnel de 25 km de long.
Attica'nın üzerinde yaşıyor. Sadece dün dışarı çıkmış.
Il est sorti de prison hier.
Ortaya saçma sapan bir yalan makinesi çıkarıyor, ben de burada, 4500 km öteden izleyip, inanacağım yani.
Il nous sort un détecteur de mensonges et je dois m'asseoir à 5000 kilomètres et encaisser.
Bana, savaştan çıkmış donuk bakışlı askerleri hatırlatıyor.
Il me fait penser aux soldats au regard vide en Irak.
Beyler, adam silahlı ve kontrolden çıkmış durumda ve de kafasına koyduğunu yapıyor.
Les gars, il est armé, ivre... et il fait une déclaration.
Adrian suçlunun o olduğunu söylemişti ama suçlu adamın ikiz kardeşi çıkmıştı. O davayı hatırlıyor musun?
Adrian le soupçonnait et en fait, c'était son jumeau.
Üzerinde bir nokta var, çıkmıyor. Başka bir nokta
Il y en a une autre ici.