Çıkıyor Çeviri Fransızca
17,008 parallel translation
Güneş çıkıyor.
Le jour va se lever.
Conner'ın ikinci albümü, ikinci solo albümü CONNquest iki hafta sonra çıkıyor.
Le 2e album solo de Conner, CONNquest, HARRY DUGGINS MANAGER DE CONNER va paraître dans deux semaines.
- Neredeyse 1 yıl. İkide bir iş çıkıyor.
Je suis bien occupée grâce à vous.
Evet, şu rüzgar Erie Gölü'nde ortaya çıkıyor.
Ouais, c'est le vent. Il arrive du lac? ri?
Memur Robert Maldonado, akademiden yeni mezun olmuş. Bir suç mahalline gidiyor ve kusarak çıkıyor.
Monsieur Robert Maldonado, fraîchement sorti de l'école, a vomi sur sa 1re scène de crime.
Dizim çıkıyor.
J'ai la rotule baladeuse.
Üst kata çıkıyor.
Il va à l'étage.
Burası duvarlarla çevrili, kameralı bir gizli casus üssü ama mavi gözlü Batılılar gün boyunca buraya girip çıkıyor.
Base d'espionnage secrète, murs fortifiés, caméras, des Blancs aux yeux bleus qui entrent et sortent toute la journée.
Amahl, o arabalar komşunun evinden mi çıkıyor?
Amahl, ces voitures viennent de chez le voisin?
İçinden ağır silahlar çıkıyor.
Il y a beaucoup d'artillerie là-dedans.
Tüm bunlar onun başının altından mı çıkıyor?
C'est lui qui a fait tout ça?
- Kazanacağım diye canım çıkıyor.
- J'ai bossé dur pour ça.
Cottonmouth çıkıyor, bir bok becerdiğin yok.
Il est libéré, donc t'as servi à rien.
- Dikkat. Dışarı çıkıyor.
- Surveillez bien.
Luke'tan bahsederken gözünün içi parlıyor iyi yanların iyice öne çıkıyor.
Tes yeux brillent quand tu parles de Luke... C'est ce qu'il fait ressortir chez toi.
Alfa Ekibi, o sokak yaya köprüsüne çıkıyor. Tam sizin karşınıza.
Equipe Alpha, cette allée donne sur une passerelle qui le mène vers vous.
Annen gelecek hafta hapisten çıkıyor.
Votre mère sort dans une semaine.
Bu Wendy polis memuru vurulduktan sonra... dışarı çıkıyor.
Voilà Wendy sortant du magasin après que le soldat soit abattu.
Güzel görünen, yakışıklı, yetenekli bir siyahi çocuk en dipten yukarıya doğru çıkıyor ve sonra geriye hapise yollanıyor, diğer siyahiler gibi.
Un gamin noir, beau, charmant et talentueux de la rue, réussit à monter au sommet, et puis on le pousse de son piédestal pour le jeter en prison comme tous les noirs.
Ama onca zaman sonra şu an mı ortaya çıkıyor?
Mais il n'apparaît que maintenant?
- Yalan söyledi çıkıyor.
Elle a menti. Elle est renvoyée.
Peggy sahaya çok az çıkıyor.
Peggy a à peine bossé dans ce domaine.
İşte çıkıyor.
Ça monte.
Dagda Mor'un Taş Yapıt'ının hemen ötesine çıkıyor.
Passsons au-delà du cromlech du Dagda Mor.
Bu tünel Kanateşi'ne çıkıyor olsa gerek.
Ce tunnel doit nous mener a Bloodfire.
Gördüğünüz gibi insanlar çok öfkeli... -... ve işler kontrolden çıkıyor.
Eh bien, comme vous pouvez le voir les gens sont en colère, et...
Bazen hayat adil olmaz ama bize nasıl başa çıkılacağını bildiğimiz kartlar dağıtılıyor.
La vie n'est pas toujours juste mais rien n'est insurmontable.
Conner'dan biraz daha kısa olan biri. Etkinliklerde yanında durup onu uzun boylu göstermesi için para alıyor.
C'est un type un peu plus petit que Conner qu'il paie pour se tenir à côté de lui et le faire paraître plus grand.
Bunun tercümesi şu : Kıskançlığından kızıyor. Öfkeli çünkü ben başarılı oldum o ise ücra bir yerde bir çiftçi.
Traduction, c'est un rageux jaloux car je suis une star, alors qu'il est fermier dans le trou du cul du monde, mais ce n'est que ma version des faits.
Conner'ın gerçek bir yaşam sürdüğünü sanmıyorum. Bence insanlar duymak istediği şeyleri söylüyor ve bütün gün kıçını yalıyor.
Conner ne vit pas dans le monde réel, mais dans une bulle où on lui dit ce qu'il veut entendre et où on lui lèche le cul.
Bu yüzden artık hastanede yatıyor.
C'est pour ça qu'elle doit vivre dans un hôpital, maintenant, comme moi.
O yüzden Kouzuki kızla evlenme planları yapıyor.
C'est pourquoi Kouzuki projette d'épouser la jeune fille.
Çok sıkıyor.
C'est étouffant.
Evet ama artık telefonlarıma çıkmıyor.
Mais il ne décroche plus son téléphone.
Orası benim evim. Babam ve kız kardeşim orada yaşıyor.
C'est chez moi, et où vivent mon père et ma soeur.
Araçları yakıyor, camları kırıyor, isyan çıkarıyor, polise saldırıyorlar...
Ils cassent des voitures, des vitres, créent des émeutes, attaquent des officiers de police...
Sana ihtiyacı olduğunda yalakalık yapıyor. - Ama yoluna çıktığındaysa seni ezip geçiyor.
- Le genre mielleux quand il a besoin de toi, mais qui hésitera pas à te marcher dessus.
Ortalık yeni çıtır kaynıyor.
Il y a plein de nouvelles nanas.
Burada tek sıkıntı, Seagate için çalışıyor olman.
Le problème, c'est que vous bossez pour Seagate.
Luke Cage karşıtı bir mitingde, Luke Cage ortaya çıkınca şiddet başlıyor.
Des violences dans une réunion contre Luke Cage quand il arrive?
Önemli çünkü iz bırakıyor, Sonra annen zıvanadan çıkıp bu boktan şey için beni suçluyor.
{ \ 1cH00ffff } Ça va laisser une marque et ta mère va faire un caca nerveux. { \ 1cH00ffff }
Kuraklık yoksa zenciler ayaklanmaya kalkıyor.
Si ce n'est pas la sécheresse, c'est une maudite mutinerie.
- Hayır, kızdırmıyor.
- Non, c'est faux.
Nina'nın dediğine göre, iki tünel var... her biri diğer binaya çıkıyor. Güneydeki çöken tünellerden biri.
Le tunnel le plus au sud est celui qui s'est effondrer.
- Sıkıcı. - Bir araştırma için evden ayrılıyor, ve bana, kendisi yokken orayı kiraya verebileceğini söyledi.
- Il est en congé sabbatique, et il a proposé de te laisser sous-louer sa maison pendant qu'il est parti.
C ve D kısımları aranıyor.
Avancement aux quadrants C et D.
Afroamerikalıların % 76'sı Darden'ın iyi bir iş çıkarmadığına inanıyor... aynı zamanda sık sık, engelli amerikalılar yasanına başvuruyor.
"76 % des Afro-Américains pensent " Darden faisait un bon travail, et ce même s'il comparait parfois l'assistant du procureur à l'Oncle Tom? "
Açıkçası tüm kadınların ona bakışı biraz can sıkıyor.
La façon dont toutes les femmes le regardent, c'est irritant.
- Benim canımı adamları sıkmıyor. Atları sıkıyor.
C'est pas ses hommes qui m'inquiètent, mais ses chevaux.
Kayalık Geçit arasından geçiş veriyor ve doğruca Yabanlık'ın ötesine çıkarıyor.
Ça offre un passage à travers le Rock Spur et au-delà du Wilderun.
Hala çok can sıkıyor.
c'est toujours énervant.