English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Ü ] / Ülkemize

Ülkemize Çeviri Fransızca

233 parallel translation
Bizi denizin tehlikelerinden uzak tut ki, kralımız George ve onun krallığının muhafızı ve denizlerde güvenliğin bekçisi olalım ve ülkemize sağ salim dönüp İsa Efendimiz aracılığıyla sana şükranlarımızı sunalım.
Préservez-nous des dangers de la mer... que nous puissions protéger notre roi Georges, ses royaumes... et ceux qui prennent la mer... à des fins légitimes. Faites que nous revenions profiter... de la terre, du fruit de notre labeur... et qu'en souvenir de Votre clémence... nous puissions louer Votre saint nom... par Jésus-Christ, notre Seigneur.
İşçi federasyonuna katılsaydık çok daha iyi olurdu... kendimize hizmet ederdik. En azından ulusal milislere katılarak kendi ülkemize hizmet ettik.
On aurait pu rejoindre la fédération des travailleurs, ou la Milice pour servir notre pays.
Leydi Eve'nin ülkemize nasıl geldiğini biliyor musunuz?
Vous avez entendu la façon dont Lady Eve est arrivée au pays?
Ve ülkemize suikast yapabilecek kadar güçlüler.
Et ils sont assez puissants pour saboter notre défense.
Öyle bir heves ki, hiç kimsenin kutsal ülkemize giriş ya da çıkışına izin verilmediğini unuttun.
Au point d'en oublier que nul ne peut quitter ni pénétrer notre royaume sacré?
Charles burada olman çok güzel. Burası ülkemize benziyor.
Vous voir fut comme un bol d'air irlandais.
Beyler, ülkemize çekirge gibi geldiler, arkalarında bir şey bırakmadan, yiyecek veya sığınak.
Ils sont entrés chez nous comme une nuée de sauterelles. Sur cette terre ravagée...
Yaşantımızı bu şekilde sürdüremezdik, keyfimize bakarak ölüm ülkemize sinsice sokulurken.
On ne peut plus vivre comme avant, on ne peut plus s'amuser au moment où la mort déferle sur notre terre.
Artık kendi ülkemize dönebiliriz... ... eğer isteğin bu ise.
Maintenant, nous pouvons rentrer chez nous... si tel est ton desir.
Ama Tanrı yardımcımız olsun ki, Tanrı ülkemize yardımcı olsun ki... Karamsarlar, birleşik dünya hayalcileri, sanat meraklısı aydınlar için bu kavramlar... ölmüş olsa bile, bizi buna asla ikna edemeyecekler...
Que Dieu sauve notre nation... si des cyniques, des intellectuels dilettantes... nous persuadaient qu'il en est ainsi!
Bundan ülkemize neden zarar gelsin ki?
Le pays n'aura pas à en souffrir.
Size vermiş olduğum raporda da göreceğiniz gibi Leamas'ı İngiltere'den biz çıkarttık onu kaçmaya zorladık ve sonunda ülkemize getirdik.
Vous pouvez voir sur le rapport que je vous ai donné que nous avons nous-mêmes recherché Leamas en Angleterre, l'avons convaincu de nous rejoindre, et ramené en République.
Kurak ülkemize, buradaki İngiliz yağmurundan götürebiliriz.
Un peu de pluie anglaise serait utile dans notre pays aride.
Yaralı ülkemize iade edecek trenlerimiz yok. Ve bu Schütz Staffel domuzları mahkûmları nakletmenin yolunu buluyorlar.
Nous n'avons pas de trains pour rapatrier nos blessés, mais ces cochons de SS en ont pour les prisonniers.
Hiç şüphe yok ki bu adam, yani Nathaniel Benton, ülkemize sözümona dostça bir bilimsel araştırma için gelmiş gözükürken gerçekte maaşlı bir sabotajcıydı.
Il ne fait donc aucun doute que cet homme, Nathaniel Benton, qui est venu dans notre pays, soi-disant pour une mission scientifique amicale, est en réalité un saboteur professionnel.
İnsanları öldürmenin ülkemize bir faydası olacak mı?
Tuer des gens, ça aide le pays?
Sevgili ülkemize yeniden barış gelecektir.
La paix reviendra dans notre cher pays.
Hollanda turnesinden dönen muhteşem bir ladin ülkemize ilk kez gelen üç sakız ağacı İskoç çam ağaçları Karaağaç Gövdesi, kötü olamaz ilginç bir Amerikan kalası, bir yağmur ormanı ve bir kova talaş gençlerde şiddet hakkında konuşacaklar.
Un fabuleux sapin de retour d'une tournée en Hollande, trois arbres à gomme faisant leur première apparition dans ce pays, Pin d'Écosse et les Conifères, et un tronc d'orme. Allons-y, ça ne coûte rien.
Halkımız sizi selamlıyor, General Afrika kıtasına muhteşem bir çıkarma yaptınız ve varlığınızla, ülkemize ışık saçtınız.
Notre peuple vous salue, général... pour votre admirable débarquement en Afrique... et pour la brillante réussite de votre opération.
Kendi zamanının, belki de tüm zamanların en üretken yönetmenlerinden birisi olan Sör Edward Ross, Ulusal Sinemada filmlerinin gösterimi için beş sene sonra tekrar ülkemize geldi.
Un des réalisateurs les plus prolifiques de cette époque, ou même de toutes... est M. Edward Ross, de retour dans ce pays pour la première fois... depuis cinq ans pour ouvrir une saison de ses films au National Film Theatre.
Ünlü meslektaşlarımıza, Majeste tarafından çağrısı yapılan ilk toplantımızdaki şaşkınlıklarını hatırlatmak isterim, bize denmişti ki, yapılması gereken tek lüzumlu ve acil şey derhal Maystro Wagner'in izini bulup onu ülkemize taşınmaya ikna etmek için herşeyi yapmaktır.
que la seule mesure urgente était de retrouver le maestro Wagner afin de le convaincre à tout prix de venir s'installer dans notre pays. Qu'est-ce?
Calthrop ülkemize çoktan gelmiş olabilir, belki şimdi bir oteldedir.
Calthrop est peut-être déjà dans le pays, et séjourne dans un hôtel.
Haklısın, altın ülkemize ait.
C'est exact, il appartient à notre pays.
Bay Gardiner ülkemize karşı hepimizin ihtiyaç duyduğu hislere sahip.
J'ai senti en lui un élan patriotique que j'aimerais plus répandu.
Sana söylemiştim, Charlie,... eğer iş birliği yaparsan ülkemize büyük bir iyilik yapmış olacaksın.
Je te le dis, Charlie, tu honorerais beaucoup notre grand pays en coopérant.
Efendim bu nükleer bombayı kendi ülkemize doğru..... atılmasının sorumlularının bizler olduğunun farkındasınızdır herhalde.
Vous réalisez que nous sommes les auteurs d'une attaque nucléaire contre notre propre pays!
Joson'a olan güvenimi kanıtlamak için onun kaderini benimkine bağlayacağım, ve ülkemize... kızımla evlendireceğim onu.
Pour prouver ma foi en Jason, je vais lier son sort au mien... et à notre pays, en lui donnant ma fille en mariage.
Cenevre'de çok iyi bir konumunuz vardı, ama ülkemize geri döndünüz.
Vous êtes rentré malgré votre belle situation en Suisse
Hayır, sevgili kuzenim... ölmek varsa kaderimizde... ülkemize yeterli kaybı vermiş olacağız.
Non, mon beau cousin! Si nous sommes marqués pour mourir... la perte infligée à notre pays est suffisante.
Hanelerimiz, biz ve çocuklarımız bile... ülkemize yaraşır ilimleri unutmuştur... veya öğrenmek istememektedir. Bunu eski haline getirmeniz için size yalvarıyorum.
Et mon discours implore... que l'on me dise pourquoi la douce paix... ne pourrait pas chasser ces calamités... et nous bénir de ses anciennes vertus.
"... savaş ülkemize gelmeden? "
" Avant que la guerre n'arrive jusqu'ici?
Bu kısmen doğru da olsa... ülkemize yönelik güveni sarstığınızın farkında mısınız?
Etes-vous conscient de porter atteinte au crédit du pays?
Mançuryalılar topraklarımızı işgal etti. Şimdi düşmanlara katılarak ülkemize ihanet ediyorlar!
ils ont envahi Ia Chine et maintenant ils sont de mèche avec ces diables roux.
Asıl geçmişimizden, asıl tarihimizden, asıl kültürümüzden asıl toprağımızdan koptuğumuz için ülkemize dönene dek "X" bilinmeyeni kullanıyoruz.
Coupés de notre histoire, de notre passé, de notre culture, de notre pays,.. de notre terre, nous utiliserons le X jusqu'au retour
Haklısın! Şimdi ülkemize hizmet etme zamanı!
Et bien, il est temps pour nous de servir notre pays
Biliyorsun, Siu Kam ülkemize ihanet etti.
Vous savez, Siu Kam a trahi son pays
Tutuklanma kararımız... kaldırılmış... ve bu yüzden Matilde ve ben şimdi... çok sevdiğimiz ülkemize geri dönebiliriz.
Le mandat pour notre arrestation... a été retiré... et par conséquent Matilde et moi pouvons maintenant... retourner dans le pays que nous aimons tant :
Ancak başkomutanın verdiği emri uygulayıp ülkemize yapılacak bir saldırıyı engellemeliyiz!
Mais nous sommes contraints par ordre du Commandant en chef, d'empêcher qu'on attaque notre pays.
Shary Bobbins'le evlenip ülkemize dönmek için nişanlanmıştık.
Ouais. Shary Bobbins et moi, on allait se marier au pays.
Bu insanların ülkemize girmelerine neden izin veriyorlar?
Pourquoi laisser ces gens venir dans notre pays?
- Pekala, ülkemize hoş geldiniz. İyi tatiller diliyorum. - Teşekkür ederim
"Auf Wiedersehen" et puis, passez un bon séjour.
Sezar'ın ve Pompey'in ordularını buraya taşıdığını anlıyorum. Pis sivil savaşlarını Roma'dan Yunanistan'a getirdiler... bizim ülkemize.
César et Pompée ont débarqué avec leur sale guerre civile
Bildiğin gibi, modernleşme nihayet ülkemize geldi.
Comme tu le sais, la modernité arrive enfin dans notre pays.
Sonra biz de ülkemize "Sovyetler Küba'ya silah yerleştirmiyor" diye açıklama yaptık.
Et nous avons déclaré qu'ils n'ont pas installé de missiles sur Cuba.
Mülteciler sınır kapılardan ülkemize doluşuyorlar.
la ville sicilienne bombardée hier par des avions américains a été évacuée.
Ve bu da bizim kendi ülkemize sahip olduğumuzu gösterir.
Faut créer notre pays.
Ah, bilirsiniz, Peter kendi ülkemize sahip olacağız dediği zaman, biraz şüphelenmiştim.
Quand Peter m'a parlé de créer notre pays, j'étais quelque peu sceptique.
Neden bizim ülkemize geliyorlar?
Pourquoi viennent-ils ici?
Biz ülkemize hizmet ediyoruz! Bunu sakın unutma!
Ne l'oublie jamais.
Ayrıca birçok millet ülkemize göz koyacak.
Je vois aussi que notre pays sera l'objet de bien des convoitises.
Fransa'dan ülkemize bizden sevinçli dönen olmamıştır.
Et puis, gagnons Calais... et de là, l'Angleterre... où jamais n'arrivèrent de France... des hommes plus heureux.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]