Ümit Çeviri Fransızca
1,653 parallel translation
Bana bir şeyi açıklarsın, diye ümit ediyorum.
Je voudrais vous poser une question.
Apollo uydusunun iniş yapmasından bu yana aşağı yukarı bir asır geçti. İşte böyle bir zamanda, insanoğlunun Jüpiter'i keşfetmek için ilk adımı olan Von Braun, insanlığın ümit ve hayallerini taşıyarak uçuşa geçmek üzere.
Environ un siècle après l'alunissage d'Apollo, le premier vaisseau humain pour Jupiter, le Von Braun, était sur le point de partir emportant les rêves et les ambitions de l'humanité.
İşte böyle bir zamanda, insanoğlunun Jüpiter'i keşfetmek için ilk adımı olan Von Braun, insanlığın ümit ve hayallerini taşıyarak uçuşa geçmek üzere.
C'est dans ce contexte que le premier vaisseau humain pour Jupiter, le Von Braun, était sur le point de partir emportant les rêves et les ambitions de l'humanité.
Meksika ordusu kaçmamızı ümit ediyor.
L'armée mexicaine espère nous pousser à l'évasion.
Edgar bir canavar ve onun yeğeni için de fazla ümit vermiyorum.
Edgar est un monstre et j'en ai autant au service de son neveu.
Bundan bizim güzel kolonimizde daha uzun kalacağınızı ümit edebiliriz anlamını çıkartabilir miyiz?
Peut-on espérer vous voir prolonger encore votre séjour. dans notre belle colonie?
Hayır, öyle olmadıklarını ümit ediyorsun.
Je le sais. Non, tu l'espères.
İnsanlar asla bir şeyi anladıklarını bilemezler ; onlar sadece anladıklarını ümit ederler.
Tu crois avoir compris, mais tu prends tes rêves pour des réalités.
Git ve eğlen. Müzeden saat beşte dönebileceğimizi ümit ediyorum.
- On reviendra du musée vers 1 7 h.
Ve karşı tarafın oturup telefonun çalmasını bekleyeceklerini ümit edebilirsin.
Et priez pour que l'autre camp reste assis à ne rien faire.
Canlı yayın yaptığımız için, herkesin beraber çalışmasını ümit ediyorum, tamam mı?
Comme c'est un direct, que tout le monde s'y mette.
Bu büyük halkadaki anahtarlardan biri olduğunu ümit ediyordum.
J'espérais bien trouver un de ces bons vieux trousseaux.
Grev bir hataydı, oyun bir hataydı ve başka bir mucize için hiç ümit kalmamıştı.
La grève était un échec, le jeu aussi. Il n'y avait absolument plus d'espoir pour un autre miracle.
Sonsuza kadar ümit veremezsin, George.
Ne te repose pas sur un seul succès.
Senin için daha fazla ümit beslemeyeceğim.
Je ne nourrirai plus d'espoir te concernant.
Çok ümit vererek başlayan şeyler neden daima kötü biter?
Pourquoi tout ce qui paraîtï prometteur finit un jour à la décharge? Pas pour tous.
Ona ümit veriyor.
Ça lui donne de l'espoir.
Harçlığımı arttırmasını ümit ediyorum.
J'espère qu'elle va me donner plus d'argent.
İnanç, ümit ve aşk.
" Il y a la foi, l'espérance et la charité.
Genel bir panzehiri bulmayı ümit ediyorum.
C'est un sérum universel, avec un peu d'espoir.
Serin bir yer ararken buraya gelmesini ümit edelim.
Espérons qu'à ce moment-là il redescendra ici.
Olimpiyatlarda ümit vaat eden birkaç kişi var elimizde.
Y en a un ou deux de niveau olympique.
Parti daha iyi çalışacağını ümit ediyor.
Le Parti espère que ça va marcher.
Birlikte çalışmamızda, ümit ederim hepiniz yeni zirvelere çıkmayı sürdürmeye gayret edersiniz.
J'espere que dans votre travail a l'avenir, Ne cessez pas de faire des progress
Hiç ümit yok!
Sans espoir?
Şansımı deneyeceğim. Rachel ın hayatta olduğuna inanıyorum. Hepimiz bunu ümit ediyoruz, ama dikkatli olmalısınız.
Mais si il y a 1 % de chance que vous ayiez raison, je dois tenter ma chance.
Madenim hala ilk günkü kadar çok ümit vaad ediyor... ama korkarım sırtımı incittim.
Ma concession tient toutes ses promesses, mais... j'ai peur de m'être blessé le dos.
Anlaşılan, bunu yine ümit edebilirim.
Apparemment, je suis en droit d'espérer à nouveau.
İşimin en ümit vaat eden fırsatını yakaladım... ama ben burada dörtayak olmuş... kahrolası bir sakatla ıvır zıvır meseleleri tartışıyorum.
Des plus belles opportunités de ma carrière, et me voilà agenouillé là à discuter de bribes d'informations avec une estropiée.
Her neredeysen huzura ermiş olmanı ümit ediyoruz.
Ou que tu sois, on espère que tu ais trouvé la paix.
Bunu ümit ettim mi? Evet.
Je l'espérais.
Şimdi buna ümit bağlayan herkesin iyiliği için... tekrar düşünmeni istiyorum.
Pour le bien de tous, ne fais pas ça.
Bu iyiliğinize karşılık vermek için bir fırsat bulmayı ümit ediyoruz.
J'espère aussi que... nous aurons l'occasion de vous rendre service.
Haksızsa, ölen kadına birkaç gün yetecek kadar ümit verdim demektir.
Sinon, on trouvera autre chose.
- Başka türden bir ümit vermek mümkün olsaydı verirdim.
- Je le lui en aurais donné un autre si j'avais pu.
Gerçekten işe yaramasını ümit ediyorum.
C'est vraiment ennuyeux, n'est-ce pas? Tellement ennuyeux
Ve, evet seninle karşılaşmayı ümit ediyordum.
Et, ouais j'espérais vraiment que j'allais te voir.
Yarınki gecenin de en az bu gece gibi güzel geçmesini ümit edelim.
Espérons que demain soir ça fonctionne aussi bien que ce soir. - Pat.
Tek ümit edeceğin şey, hiçbir şeyin dönüp dolaşıp sana patlamamasıdır.
Faut juste éviter les tuiles.
Onun dışında yapabileceğiniz tek şey, adamın ailesiz bir dallama olmasını ümit etmek.
A part ça, il vaut mieux croiser les doigts et espérer que le gars que vous tuerez sera un minable sans famille.
Aslında, sadece "Turku ar." Ama insanların "a" yı da çevireceğini ümit ediyorum.
Je sais, en fait c'est juste CALL-TUR, mais j'espère que les gens vont quand même faire le K.
Eğer çok uzun tutarsan onlara yalancı ümit vermiş olursun.
Et si vous le faites trop lentement, ça donne de faux espoirs.
Yazık, ümit vaad ediyordu.
Elle était pleine de promesses.
- Bir ümit olabilir.
On peut espérer.
O zaman yakalanmamasını ümit edelim.
Espérons qu'il ne se fasse pas coincer!
- Fakat şimdi bir ümit var.
Mais maintenant, il y a un espoir.
Bu toplulukta üzücü şeyler ile karşılaşacağınızı ümit etmiyorum.
J'espère que cette alliance n'est pas trop pénible.
da bir zamanlar ümit etmişti.
Elle a déjà espéré.
Almanı ümit ediyordum. Tebrikler.
J'espérais que tu l'aie.
Sana boşuna ümit vermemeliydim...
Je ne voudrais pas vous donner de faux espoirs...
Plan yaptım ümit ettim ama sonunun bu kadar güzel olacağı hiç aklıma gelmemişti.
Arrête de rire.