English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Ü ] / Üzdü

Üzdü Çeviri Fransızca

454 parallel translation
Gelmem seni üzdü mü?
Vous regrettez que je sois venue?
Onun Cennet Bahçesi seni üzdü mü?
Ce jardinier de l'Eden. Il vous rend triste?
Okuduklarım beni çok üzdü...
Je suis désolée...
Biliyorsun, Clara, ayrılığın beni çok üzdü.
Clara, j'ai eu beaucoup de peine, quand tu m'as quitté.
"Sevgili Tina, ayrılırken seni ağlar görmek beni üzdü, "... ama Baban sebebini biliyordu :
Chère Tina, Désolé de t'avoir quittée en larmes... mais papa a compris.
- Bu beni üzdü oldukça. Bu çok... - Çok utanç verici miydi?
- J'étais troublée, c'était si...
St. Faith'te görev almak için başvuruda bulunmam sizi üzdü mü?
Déplorez-vous que l'on m'ait mise à la tête de Sainte-Foi?
- Birisi üzdü mü seni?
- Si. - Tu as l'air soucieux.
Kardeşimin yaptığı bir şey üzdü seni.
C'est ce qu'a dit mon frère.
Bir hırsız çetesine katılıp annesini çok üzdü.
Sa mère en est malade!
Bunu duymak beni çok üzdü.
- Ça me rend malheureux d'entendre ça.
Böyle bir daveti reddetmesi onu gerçekten daha da çok üzdü.
J'ai eu des scrupules à la quitter, mais je tenais à voir vos invités.
Sizden asla kuşkulanmadık efendim. Mahkemenizde size yaptıkları haksız muamele hepimizi üzdü.
Votre condamnation au conseil de guerre nous a révoltés.
Gazetede yazılanlar beni üzdü.
- L'article du journal m'avait bouleversée.
Bu durum beni üzdü.
J'ai soudain éprouvé de la détresse.
Bahse girerim bu eşleri ve başkalarını üzdü falan.
Je parie que ça ferait peur aux autres nanas.
Kraliçe'nin gitmesi sizi üzdü.
Le départ de la reine vous a troublé.
O iki işe yaramaz az önce sizi üzdü, daha sonra ne yapmazlar.
Ces vauriens vous ont ennuyée.
Bu Alman büyükelçisi olayı beni çok üzdü.
Cette histoire d'ambassadeur allemand m'a peiné.
Sanki annemi sırtımda taşıyormuş gibi hissettim bu da beni üzdü biraz.
C'était comme si je la portais sur mon dos... comme pour aller à la montagne.
- Onu ne üzdü? - Üzgün müydü?
Elle était secouée.
Babana yazdığın o "özel" mektup onu çok üzdü.
Ta lettre personnelle a fait beaucoup de peine à ton père.
Olanlar onu üzdü.
Il en a été bouleversé...
Seni üzdü mü?
Ça vous a contrariée?
Bu durum seni üzdü biliyorum, ama ben de aynı durumdayım.
C'est le destin. Moi aussi j'ai du mal à le croire.
Bu beni üzdü, ama yerine getirmek zorundayım.
Bien que peine, je dois les laisser faire.
Bak, bu beni çok üzdü.
Ça fait mal.
Beni gerçekten üzdü.
Mais qui irait s'amouracher d'un travesti?
Bu gerçekten beni üzdü!
Cela me chagrine vraiment!
"Yakında dul kalabilecek bu kadar kız görmek beni üzdü", dedim.
Je lui ai dit : "Dommage que tant d'épouses soient bientôt des veuves."
Bundan korkuyordum ama bunları duymak beni çok üzdü.
J'en avais peur... mais de l'entendre, ça m'attriste.
İnan bana Rich, başıma geleceklerden çok senin yalan yere yemin etmen üzdü beni.
En toute bonne foi, Rich, je suis plus désolé pour votre parjure que pour mon danger.
Şu Owen seni çok üzdü.
Cet Owen t'a fait perdre la tête.
Randevumuza gelmemeniz beni çok üzdü. Ama Bay MacDonald... çok yardımcı oldu diyebiliriz.
Ce rendez-vous manqué m'a déçue mais M. MacDonald a été très coopératif.
Conrad'ın bu çemberden gitmesi beni çok üzdü.
Je regrette beaucoup que Conrad ait quitté mon cercle.
Evet, Irene, bizi üzdü, cici kız.
Elle m'a bien déçue, la pauvre chérie.
Oğlum olmadığını, başka bir deyişle... annen ya da baban olmadığımı öğrenmek seni üzdü mü?
Ca te fait de la peine de savoir que tu n'es pas mon fils... que je ne suis ni ton père, ni ta mêre?
Onun ölümü hepimizi üzdü.
Tout le monde pleure le Maitre,
Elbette, ölümü beni üzdü.
Sa mort m'attriste.
Neden? Bir kadın seni üzdü mü?
Les femmes t'auraient fait du mal?
Gidişin onu o kadar üzdü ki... kendini bir kocayla avutmak zorunda kaldı.
Elle a eu tant de chagrin à ton départ... qu'il lui a fallu se consoler avec un mari.
"Çocuklar, sokaklarda onunla eğleniyordu..." "... bu beni çok üzdü. "
Elle servait de cible aux moqueries des enfants... et cela m'affligeait.
Şantaj suçlamanız beni üzdü.
Je refuse l'accusation de chantage.
- Sence onu ne üzdü?
- Que lui arrive-t-il?
Ters giden bir şey mi var, yoksa Gemellus'un cenazesi mi üzdü sizi?
Y a-t-il un problème ou es-tu troublée par les funérailles de Gemellus?
Ama karın beni çok üzdü.
Mais elle m'a vraiment contrariée.
İskoçya adına yarıştığını gördüm. Bu beni çok üzdü.
Je vous ai vu jouer pour l'Écosse.
Seni böyle görmek beni çok üzdü. - Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ça m'attriste de te voir dans cet état.
Bu konuşma beni üzdü.
Cette conversation me fait mal.
Avrupa haberime verdiğin tepkinin gönülsüz olması beni üzdü.
Ton manque d'enthousiasme pour ce voyage m'a peiné.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu beni hayli üzdü.
Komme fous l'imaginez ça m'attriste peaukoup.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]