Alışkanlık Çeviri Portekizce
1,284 parallel translation
Alışkanlık haline getirmemi bekleme.
Não espere que eu faça disso um hábito.
- Bu bir alışkanlık.
- É um hábito.
Ah, bu bir alışkanlık.
- Isso, é um hábito.
Neyse, en sonunda... karmaşık çiftleşme alışkanlıklarınızı öğrendim.
É que, finalmente percebo... os vossos complexos rituais de acasalamento. Todas as emoções.
- Gelenek, eskimiş alışkanlık değildir. - Pekâla, ben.. ben...
A tradição não são só hábitos antigos.
Artık bu ziyaretleri bir alışkanlık haline mi getiriyoruz?
Planeias tornar estas visitas num hábito?
Alışkanlık Wainwright Amca.
Pratica.
Yılların verdiği alışkanlık.
Muita, muita pratica.
Alışkanlık haline geldi.
Podia habituar-me a isto, chefe.
Hep insanlar tarafından vazgeçirildim bu kötü bir alışkanlık.
Porque desisti das pessoas a vida toda e é um péssimo hábito.
İnanın, bu bir alışkanlık değil
Acreditem, não é nada de que eu faça um hábito
Alışkanlıklar ve rutin hayatımı mümkün kılıyor.
O hábito e a rotina tornam a minha vida possível.
Bunu alışkanlık haline getirdi.
Já é costume.
Peki, böyle şeyler bir tür alışkanlık mı Angel?
Então, faz este tipo de coisas por hábito?
Alışkanlık falan yok.
Eu não estou a transferir.
ÖIüler diyarının tehlikeleri bazılarına alışkanlık yapabilir.
Os monstros do submundo podem tornar-se um vício de certas pessoas.
Karımın evde başlattığı bir alışkanlık.
É um hábito que a minha mulher começou cá em casa.
Alışkanlıkı işte.
É um hábito que tenho.
Bakireler benim zayıf noktamdır. Tam bir alışkanlık oluyor.
Eu tenho um ponto fraco por virgens porque elas são cá um desafio.
"Red Forman, öfkeyi alışkanlık haline getirmişti." Ben öfkeli miyim?
'Red Forman era habitualmente mal-humorado.' Sou mal-humorado?
Bu bir alışkanlık.
É um vício.
Ondan değil, sadece küçük bir alışkanlık işte, hepsi o.
Não é isso é que leva um tempo para se acostumar.
Hep benimle birlikte, kötü bir alışkanlık gibi.
Está sempre comigo, como um mau vício.
O kötü bir alışkanlık.
É um vício terrível.
Bak, senin kişisel hayatın beni ilgilendirmez fakat seni teselli etmeyi alışkanlık yapmak istemiyorum, tamam mı?
Olha, a tua vida pessoal não é o meu assunto... mas eu não quero que se torne um hábito... que venhas chorar nos meus ombros, OK?
Dün geceki gösteriniz yetmedi mi, alışkanlık haline mi geldi?
Ouça lá, não lhe bastou a barracada que fez ontem?
Pis bir alışkanlık bu.
É um vício detestável.
Bunu alışkanlık haline getirme.
Eu cá não fazia disso um hábito!
Yanlış hesaplar yapmak sende alışkanlık haline gelmiş.
Julgo que deve estar a habituar-se aos erros de cálculo.
Bu kölelikten gelme bir alışkanlık değil mi?
É como a escravatura, se lembra?
- Kötü bir alışkanlık.
- É um vício.
- İki iğrenç alışkanlık.
- Dois hábitos repugnantes.
Eski bir alışkanlık.
É um antigo hábito.
Üzgünüm. Mesleki alışkanlık.
Desculpa.
Kötü bir alışkanlık.
É um mau vício.
İçgüdülerim bana meclisindeki herkesin tehdit bitene kadar alışkanlıklarını kırmaları gerektiğini söylüyor.
Os meus instintos dizem-me que todos do teu clã devem quebrar as suas rotinas antes de a ameaça estar controlada.
Eski alışkanlık.
Velhos hábitos.
ama eğer bunu alışkanlık haline getirdiyse...
Mas se ele começa a fazer isso muitas vezes...
- Seni kötü bir alışkanlık gibi hemen bırakırım.
- Deixaria, pois.
Eski bir alışkanlık.
É um velho hábito.
Bu alışkanlık haline gelmeye başladı.
Já é um mau hábito.
Adına da alışkanlı k diyor.
Ele diria que é antes um hábito.
Artı k sadece alışkanlı ktan çarpıyordu.
"Batia agora meramente por hábito."
Alışkanlık.
Hábito.
Bunu mümkün kılmak için düzenli bir alışkanlık haline getirdim.
Sirvo-me do hábito e da rotina para tomar a vida possível.
ne olursa olsun gülümsemeye çalıştığım için alışkanlık haline gelmiş.
Não interessa. Tornou-se um hábito.
- Tuhaf bir alışkanlık işte.
É uma mania.
- Alışkanlık işte.
Nem dou conta que canto.
Serseri kıyafet alışkanlığınızdan kurtulacaksınız. Ve bej rengi çok ferah bir cekete kavuşacaksınız. Ayrıca üzerlerindeki yer bulucular sayesinde sizi izleyebileceğim.
Também pode dizer adeus ao graffiti neste lugar e olá a um casaco agradável e fresco de bege institucional e localizadores digitais para eu poder saber onde suas cabeças de batata estão.
Eski şirket alışkanlığınız devam edebilir sanmıştık.
Mas este dá-lhe direito a um "engraxador" pessoal da empresa.
O zaman kendine bir iyilik yap, başlamadan şu alışkanlığın kıçına tekmeyi bas
Faça um favor a você mesmo... Livre-se do hábito.