Anavatan Çeviri Portekizce
333 parallel translation
Anavatan veya değil, hepsi aynıdır! Bir insan nerede kazanıyorsa, orası anavatanıdır.
Para os ricos não importa quem é a pátria, a mãe ou a madrasta.
Memleketimiz Fransa'ya... Memleketimiz Fransa'ya iyi günde de kötü günde de sevdiğimiz anavatanımıza iyi günde de kötü günde de sevdiğimiz anavatanımıza ulaşmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. ... ulaşmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.
... prometo que farei tudo ao meu alcance... para alcançar França, o nosso, país... a mãe-pátria que amamos, na bonança ou na tempestade... prometo lutar por ela... até à última gota do meu sangue.
Anavatanımız dalları budaklanmış bir ağaç gövdesinden başka bir şey değildir.
Porque a terra de nossos pais tem os membros partidos pelos cotovelos e pelos joelhos.
Size kendim ve oğlum için değil ama anavatanımızın birliği için yalvarıyorum.
Não falo por mim, ou pelo meu filho... mas pela unidade da terra russa.
Ama anavatanınıza dönebilirdiniz, Fransa'ya.
Podia ter regressado ao seu próprio país, a França.
Anavatanını tekrar sevmeye başladın.
Ainda ama a sua terra natal.
Führer için, kentim için, anavatan Almanya için gidiyorum!
Pelo povo, pelo Führer e pela Pátria!
Ama Bay Fröhlich, bütün bu idealler... Kahramanlık, anavatan, zafer... Bunlar ellerimizden kayıp düşmüş putlardan başka bir şey değil artık!
Porém Sr. Fröhlich, todos estes ideais heroísmo, pátria, liberdade... não são mais do que ídolos caídos de nossas mãos.
Savunduğumuz her santimetrekare... toprak anavatanımızın kalbinden bir parçadır.
Cada centímetro do terreno que defendemos, é um pedaço do coração de nossa pátria.
Anavatan, bu umutsuz günlerde... sizlere çok güveniyor.
Espero que a Pátria, nesta hora adversa, possa contar com vocês.
"Anavatan, bir yuva arıyor."
"uma terra natal, um lar."
Buraya Filistin'e bir Yahudi anavatanı kurmaya geldiniz.
Estão aqui para construir um país Judeu na Palestina.
Ve son olarak... anavatanı Avrupa'da kralların huzurunda... gösteriler yapmış... ve sihirbazlık maharetiyle ünlenmiş, Bayan Angela Rossini.
Por último, mas com destaque, vinda directamente das actuaçöes perante os reis europeus, terra de onde provém... e famosa pelos seus feitos de prestidigitaçäo : Angela Rossini.
Anavatanına.
Em sua terra natal?
İmparator ve anavatanımız için!
Pelo imperador e pela pátria.
Anavatan'da durum nasıl?
Como vão as coisas pela pátria?
Bugün anavatanımız için bir zafer olmak üzere.
Hoje, vamos ter um triunfo para o nosso país.
Artık anavatan değil, mezarımız.
Não podemos chamar-lhe mãe, mas nossa tumba.
Hepinize sesleniyorum. "Buğdayın anavatanı." Mısır...
" Venham todos, façamos um grande país.
Bütün şehir, anavatanın görkemli, yola giren kaderiyle liderimizi kutlamak ve ona olan güvenini göstermek için oradaydı.
A cidade, uniu-se na devoção ao seu chefe, e proclamou a sua fé no glorioso destino da nossa pátria imperial.
Anavatanımız ve Milli Şefimiz için müthiş bir zafer. " Çok yaşa İtalya!
"para a glória da nossa Pátria e do nosso Duce".
Bugün ülkemiz, anavatanımız için çok önemli bir gün...
Hoje é um dia muito importante para o país, para a pátria...
Halkımızı ve anavatanımızı kalbimizde yaşatarak!
Com o nosso amor pelo povo e pela pátria!
20 Ocak 1945 günü Zhukov'un tankları ilk defa olarak Alman anavatanına girdi.
20 de Janeiro de 1945. Os tanques de Zhukov entram devidamente na Alemanha, pela primeira vez, a uns meros 150 km de Berlim.
Müttefiklerle Alman anavatanı arasında kalan tek engel Ren Nehri'ydi. Nehri geçmek için hazırlıklar başladı.
Só o Reno isolava o cerne da Alemanha de Hitler dos Aliados ocidentais e os preparativos para cruzá-lo iniciaram-se imediatamente.
Propaganda, Lenin'i Alexander Nevski'yle 18. yüzyıl kahramanı Suvorov Sovyet anavatanının intikamcıları sevinçle bağıran kuvvetli hayaletler, Kızıl Süvari kahramanlarıyla birleştirdi.
A propaganda juntou Lenine a Alexander Nevsky... O herói do século XVIII, Suvorov... Heróis da Cavalaria Vermelha, grandiosos fantasmas que apoiavam os vingadores da pátria soviética.
Amerikalılar anavatanı işgâl edene dek savaşıp ardından kuvvetlerine sahilde bir kere darbe indirseydik barış görüşmelerini daha fazla Japonya yararına başlatabilirdik.
Achava que se lutássemos até os americanos invadirem o continente e depois atacássemos as forças deles nas praias, podíamos negociar a paz em termos mais favoráveis ao Japão.
"Anavatanın sadık evladı." "Sevgili Naziler."
"Filho fiel da Pátria." "Queridos Nazís." Boas notícias, más notícias.
Anavatanımız için.
Pela pátria mãe! Cinco graus.
Anavatanımız tehlikede.
A pátria está em perigo.
Anavatanımızdan çıkmak üzereyiz.
Preparamo-nos para deixar a terra Natal.
Çok yaşa, Anavatanın kahramanları!
Que vivam os heróis da Pátria!
Bir temenni ki utanç verici Versay Diktası ( antlaşması ) bizi aziz Alman anavatanımızdan ayırdığından beri cânı gönülden bir temenni ola geldi.
"Este desejo, temo-lo todos nós, " desde o vergonhoso Tratado... " que separou a nossa querida Pátria Alemã.
"Ölümün, anavatanı Romalı emperyalist saldırganlardan kurtarma savaşımızda bir dönüm noktası olacak ama kanalizasyon, tıp, yol, konut ve eğitim ile ilgililerden değil ve ayrıca her cinsiyetten ve hermafroditten olan Yahudilere yardım eden Romalılardan da değil."
"A tua morte será um marco na luta pela libertação da nação das mãos dos imperialistas romanos, excluindo os ligados à canalização, medicina, estradas educação. E os que contribuem para o bem-estar dos judeus dos dois sexos e hermafroditas."
Gerçek şu ki yalnızca hep anavatan ihtiyaç duydu bana.
Quer dizer... só à Pátria fiz falta este tempo todo.
Eğer yalnız savaşmam gerekiyorsa, Luftwaffe'den anavatanı korumak için, Fransa'dan ne kadar kuvvet geri çekmeliyim?
Se eu tiver que lutar sozinho, quantos esquadrões devo afastar da batalha de França, para defender a nossa ilha da fúria total da Luftwaffe?
Sonra o güzel kalemi, o küçük varlığı yüksek ücretle satıp gemiyle ünlü Husky köpeklerinin anavatanı Alaska'ya gidin.
Depois, vendam a bonita caneta por muito dinheiro. Mais tarde façam um cruzeiro até ao Alasca, a terra do famoso Husky.
Yine de eğer asla Rusya'ya dönmezsem ölürüm eğer bir kez daha anavatanımı göremezsem huş ağaçlarını, çocukluğumun havasını.
Poderia tentar não regressar para a Rússia, mas a ideia mata-me, não é possível que não possa voltar a ver, nunca mais na vida, o país onde nasci, as bétulas, o ar da infância.
Benim anavatanım.
A minha terra natal.
Neden Çin'e gidip anavatanını ziyaret etmiyorsun?
Porque não vais até à China? Visitar a Terra-Mãe?
Ben anavatanın ne olduğu hakkında kovuşturmadan geçtim.
Eu não estaria no lugar do Ministério Público para o que está em sua terra natal.
Ancak Anavatan nedir, çalışan erkek ve kadınların kalabalığı mı?
Há mais país do que as massas trabalhadoras de homens e mulheres?
- Evet, Avustralya. Tozun anavatanını bilmemden şüphelenmiş olmalısın bu yüzden şüphesiz senin önündeki kadehi seçmeyeceği.
Mas como suspeitaste que eu conheceria a origem do pó, faz com que eu não escolha o vinho à minha frente.
Ama Kontes'in bilmediği bir şey vardı. Atalarının ülkesi Kontes'i kendine çekiyordu. Elizabeth Báthory, eski anavatanıyla yeniden kucaklaştı.
À revelia da condessa, o país natal dela atraiu-a de volta e Elizabeth Báthory regressou ao abraço moderno da sua pátria antiga.
" Anavatan'ın yenilmez kurtarıcıları :
'Invencíveis salvadores da pátria eterna'
"Anavatan'ın yenilmez kurtarıcıları : Sizler bugün, İspanya'nın bu şanlı yükselişinin beyni, kalbi ve gücü olarak İmparatorluk gururunu ona iade ettiniz."
Invencíveis salvadores da pátria eterna, hoje vocês, cérebro, coração e braço da gloriosa Revolução que devolveu à Espanha o seu orgulho imperial,
Anavatanından bize getirdiği harika hediyelere baksana.
Olha os presentes maravilhosos que ela nos trouxe da sua terra natal.
Sanki anavatanımda gibiyim.
Já me sinto em casa. - Ah.
Yaşasın anavatan!
Viva a Pátria!
Ah, evet. Anavatanım... Her şey çok güzel.
Bem, minha terra não está tão ruim embora tudo tenha mudado nestes anos, mas as pessoas não mudaram, Kanning.
Anavatan'ın mimberi.
( Monumento ao Rei Vitor Emanuel )