Arazi Çeviri Portekizce
2,063 parallel translation
Buradan arazi almayı düşünüyor musun?
Então... Está a planear comprar alguma terra?
Arazi aracına biniyorlar.
Estão a entrar num SUV.
Gri bir arazi aracı sürüyorlardı.
A conduzirem uma SUV cinza.
Siyah arazi aracı, markası yok.
SUV preta, sem sinalização.
Birden bu çocuklar ortaya çıkıp arazi sınırlarım içinde intihar etmeye başladılar.
De repente, vindos do nada, estes miúdos começaram a matar-se na minha propriedade.
Yarım tonluk bir kamyonete takılmış Goodrich arazi lastiği.
O rasto de um BFGoodrich radial todo-o-terreno, proveniente duma pick-up de meia tonelada.
Büyük yatırımınız olan Terminal Ada'nın yüzde 90'ı ölü arazi.
90 % da Terminal Island, o vosso maior investimento, é espaço morto.
- Ne? Tam bir arazi deneyimi yaşayacağız.
Vamos viver a paisagem.
Arazi anlaşmalarına inşaata, ayrıcalığa falan harcıyorum.
Eu uso-o, sabe, nos negócios de propriedades, na construção, Nas concessões e tudo.
- Sürülebilir arazi mi, orman mı, hangisi?
O que tem mais valor, a terra cultivável ou a floresta?
Belçika'nın altındaki arazi de gökyüzü de ülkemize aittir.
Tudo o que está por cima pertence à Bélgica.
Arazi kulenin güneyinde kalıyor.
A propriedade fica a sul da torre.
Arazi şartları çetin.
É um caminho atribulado.
Arazi dışında birçok giriş var fakat manastırın içinde sadece bir tane. Nerede?
Há várias entradas, mas só uma dentro do convento.
William'ın birçok arazi üzerinde yaptırdığı jeolojik bir araştırma,
Um estudo geológico que o William estava a fazer em vários terrenos.
- Şimdi bu arazi nerede onu öğrenmeliyiz.
- Agora só temos de saber onde é.
Doğru. Bak, William o dönemde bir çok arazi ile ilgileniyordu.
O William observou muitos terrenos naquela altura.
- Arazi William adında birine ait.
- Walker? - Hearst. William Randolph Hearst.
Arazi almaya gittiğini söylemedi mi sana? Hayır.
Mas alguma vez disse que ia comprar um terreno?
Sana bir arazi aldığını ne zaman söyledi?
Mas ele disse que ia comprar um terreno?
Tüm gece şu sarışınla takılmıştı. Sonraki sabah da, bir arazi bakmaya gideceğini söylemişti.
Ele passou o tempo a seduzir a tal loura e no dia seguinte ia comprar uma propriedade?
Biliyorum, biliyorum. Demek istediğim şu ki, o hafta sonu benimle değildi, yani sana söylediği gibi bir arazi bakmaya gitmiş olabilir.
Mas o que eu estou a dizer é que ele não esteve comigo, por isso talvez andasse mesmo à procura de um terreno, como disse.
- Arazi bakmaya mı gitti diyorsun?
- Que andava à procura de um terreno?
Annen şu 73 yazını hatırladı, babanın arazi bakmaya gidiyorum dediği bir haftasonunu.
A tua mãe lembra-se de um fim-de-semana no Verão em 1973 quando o teu pai disse que estava à procura de um terreno.
bir arazi bakıyormuş.
Algures por aqui.
Biliyorum. Bomboş bir arazi parçası gibi görünüyor.
Eu sei, só parece um pedaço vazio de terra.
Ve bir sonraki haftayla beraber, banka bu arazi ve binaya da el koyacak.
A partir da próxima semana, o Banco vai apreender estas terras e o edifício.
- Bunu ödemek için bir arazi daha satmamız gerekecek.
A Ojai terá de vender mais terras para pagar isto.
Zor bir arazi.
É um terreno duro.
Ailenin bozulması dediğin şey, birisine nedimen olmasını sorup, sonra da çaktırmadan arazi olmak mı?
O que é disfuncional é convidar a alguém para ser dama de honor e depois escapar-se sem ela.
Ve bu anlaşmalara "arazi rantı" deniyordu?
E estes negócios chamavam-se "land flips". - Sim.
Arazi biraz karışık.
O terreno é difícil.
Tommy, arazi satışındaki durum nedir?
Tommy, como é que vai a venda dos terrenos?
Hayır, sadece işgal ettiği arazi için buradayım.
- Não. Só no local onde ele está.
20 fersahlık avlanacak koca bir arazi!
Um total de 20 léguas para a caça!
Gary'nin bir süre önce aldığı arazi üzerinde yapılacak yerleşim alanı projesi var, yani eğer başı beladaysa bununla ilgili olmalı, değil mi?
O Gary tem um negócio de construção nuns terrenos que comprou há uns tempos, portanto, se está em sarilhos deve ter qualquer coisa a ver com isso, certo?
Bir arazi piyasaya düştü ben de araştırmamı yaptım.
Apareceu este terreno, e eu fiz o trabalho de casa. Os valores pareciam bem.
- Evet, senin - patronunun bütün parası bu araziye yatırıldı diyordum ve arazi şu anda o zamanki değerinin yarısı bile etmiyor.
Estava a dizer que o dinheiro do seu patrão está preso nesta propriedade, e a propriedade não vale metade do que valeu em tempos.
Zarfın içinde arazi üzerindeki haklarımı sana devrettiğimi gösteren noterden imzalı bir belge var.
Aqui está uma carta assinada por um notário com a propriedade a seu favor.
Numaralar, arazi etüdünde mesafe ölçmek için kullanılır.
Os números são utilizados na topografia para medir distâncias.
Evet, kuzenim Dale'i ziyaret ederken kullandığım....... arazi aracım vardı ama parça parça satıp Disney'e çalışmaya gittim.
Eu também já tive um carro citadino quando visitei o meu primo Dale na Florida, até que o vendi a um sucateiro e fui trabalhar para a Disney.
Ayrıca, daha önce Thomas Cromwell'in sahip olduğu bazı arazi ve mülkler de, yine Katherine'in üzerine geçirilecektir.
Para além disso, algumas terras e propriedades, anteriormente pertença de Thomas Cromwell, ser-lhe-ão também doadas.
Şu sıralar satın almak için arazi bakıyorum sanırım aileniz kasabanın çoğu arazisine sahip durumda.
Estou em processo de obter umas propriedades. Sei que a sua família é a maior proprietária da cidade.
Hükümet bana bir arazi önerdi.
O governo deu-me uma oferta de quartos governo.
Bu da ona oradan arazi, bahçe veya bir kanala kaçma imkanı veriyor.
Vai dar a uns loteamentos, jardins e um canal.
Ticari bir şirkete ait boş arazi.
É uma propriedade vazia que pertence a uma empresa comercial.
Ayrıca arazi ve çevre konusunda çok bilgili.
Também conhece bem a paisagem e os arredores.
İkincisi... Kendi arazi araçlarını egzozdan döllemeye çalışan köylü ailelerin sana övgü dolu sözler çığırmasına alışmış olduğuna eminim.
Segundo, tenho a certeza que está acostumada com pais velhos a atirar-se a si enquanto tentam encher os canos dos seus veículos velhos.
- Sürülebilir arazi.
- A terra cultivável.
Ki bu "iki nehir arasındaki arazi" demektir.
"A terra entre dois rios"
- Tamam ama bu arazi...
- Sim, mas este quintal está... - Senhora, tudo será feito.