Atıyor Çeviri Portekizce
5,089 parallel translation
Hasretli düşüncelerinle harcadığın her dakika Amerikalıları daha büyük bir tehlikeye atıyor ve ben bunu tolere edemem.
Qualquer tempo perdido com mentiras estás a colocar vidas americanas em perigo, e não vou tolerar isso.
Sanırsın ki tüm mahkûmlar komplo teorisi atıyor ortaya. Kaç gündür böyle.
É como se todos estivessem a conspirar, tem sido assim há dias.
- Hep gol atıyor be!
- Conseguiu mais um objectivo! - Nunca falha!
- Kalbi çok hızlı atıyor.
- Está a bater tão depressa.
LighTofHeaveN Ravage atıyor EHOME'dan kimse etkilenmedi
LighTofHeaveN usou'Ravage', mas não afetou ninguém dos EHOME.
Belediye başkanının tepesi atıyor.
A Presidente está a passar-se.
- Karahindiba tohumları gibi cesetleri kendi olduğu yer haricindeki her yere atıyor.
Como sementes de dente-de-leão, lançando corpos em todas as direcções, menos na sua.
- Kalbi atıyor.
- Tem batimento cardíaco!
- Nabız yok. Kalbi atıyor.
Tem batimento cardíaco.
Bir şey atıyor.
Há algo a bater.
Sam haklıysa Jessica Peyton'ın işi kızını riske atıyor. Bunu... hayal bile edemiyorum.
Se o Sam estiver certo, o trabalho da Jessica Peyton colocou a sua filha em risco.
Evet, arkadaşımız Liv yarım saattir size zarf atıyor.
Yeah, a nossa amiga Liv tem vos mandado sinais há tipo meia hora.
Seni Magpie'a çeken her neyse hepimizi riske atıyor.
Seja o que for que te atrai à Magpie, coloca-nos em risco.
Birileri şehir dışına çıkmaya can atıyor.
Alguém estava ansioso para sair da cidade.
Kahramanları ağaca kovalıyor, onlara taş atıyor. Sonra da indiriyor? Ne zaman olacak bu?
Perseguir os heróis até uma árvore, atirar-lhes com pedras, e depois e eles conseguirem descer?
"Çabanız için size teşekkür etmek istiyorum kardeşlerim, yönetim haykırışı duymuş." "Şikayetlerimizin üzerine gitmek için adım atıyor."
"Graças aos vossos esforços, a administração ouviu a nossa voz e está a tomar medidas para resolver as nossas queixas."
Çığlık atıyor.
Este grita que se farta.
Atıyor. FBI'ın helikopteri yok mu?
O FBI não tem helicópteros?
Sally deniz aşırı görev yapan askerlerimizin güvenliğini ve ulusal güvenliğimizi tehlikeye atıyor.
Sally está a pôr em risco a Segurança Nacional e a segurança das tropas que servem no exterior.
Evet, sanırım sadece imkânı olduğunda mesaj atıyor.
É, acho que só manda e-mails quando pode.
Nabzın hızlı atıyor. Şu an neyi düşünüyorsun?
Tens o ritmo cardíaco acelerado.
Bilinci yerinde değil ama hala zar atıyor.
Inconsciente, mas a lançar dados.
Fiil olarak beyne reset atıyor. Fakat sadece aşırı olağanüstü durumlarda bunu kullanıyoruz.
Mas, apenas em casos extremos é que consideramos...
Felâket sonrası başa geçmek için bir adım atıyor.
Ele está à procura de poder, no despertar de uma tragédia.
Suç atıyor.
Diz o criminoso condenado.
- O da Jesus'a abisiymiş bir şeyler atıyor. Gerçek bir abi-kardeş gibiler!
Atirou uma coisa ao Jesus, como um irmão!
İkimizin de annesi bebeğin altını değiştirmek için can atıyor.
As nossas mães andam em pulgas para lhe mudar a fralda.
Aslında ikinci çocuğu isteyen kadınlar bunun için can atıyor.
As mulheres que querem ter um segundo filho anseiam por elas.
Ulusal Güvenlik terör alarmı vermeye can atıyor.
- Sim, toma. A Segurança Interna está mesmo desesperada por premir o botão do alerta de terrorismo.
Kız arkadaşıyla bir partiye gidiyor. Başka bir kız, yaklaşık 120 cm boyunda, buna doğru geliyor ve suratına bir yumruk atıyor ve yere seriyor.
Ele foi a uma festa com a namorada e uma miúda, de pouco mais de 1m de altura, aproxima-se, dá-lhe um soco na cara e põe-o k.o.
Kalbi atıyor mu?
Isso é o coração a bater?
Evet, atıyor. Kesinlikle. Hatta oldukça güçlü atıyor.
Sem dúvida, e bastante forte.
Grev sandığına yaptığımız ödemeleri hatırlıyor musunuz? Bayanlar, baylar lütfen ellerinizi cebinizin derinlerine atın.
Lembrem-se, todos os lucros irão para o fundo da greve, portanto sejam generosos.
Kanama yavaşlıyor ama dikiş atılması gerekecek.
A hemorragia abrandou mas vai precisar de pontos.
Beş atışta da isabet sağlasan bile geriye bizi öldürebilecek on kişi kalıyor.
Mesmo se acertar os 5 tiros, ainda sobram 10 para nos matar.
Attığı falan kalbi atıyor.
Tem batimento cardíaco.
Sana mesaj mı atıyor?
- Mandou-te uma mensagem?
Şu an kullan-at telefon kullanıyor.
Agora, utiliza telemóveis descartáveis.
Nasıl oluyor da içeri girip çiğnenip atılıyor ve benim çok pahalı ayakkabılarıma yapışıyor?
Como é que ela entra, é mascada, largada e fica presa na sola do meu caríssimo sapato?
Gidip insanlar hakkında atıp tutuyorsun, o da senin sırrını saklıyor.
Vais, denuncias as outras e retiram-te uma repreensão dos registos.
Politikaya yeni atılmış biri ilgileri üstüne çekiyor ve ekranlarda yaptığı kahramanlık oynatılıyor.
Um político novato torna-se de repente o centro das atenções, revelando em pleno o seu generoso heroísmo.
Troy şifre olarak kendi kalp atışını kullanıyor.
É isso. Troy usou os seus batimentos como password.
- Altın çocuk evden mi atılıyor?
O rapaz de ouro vai ser despejado?
Hayır. Kimse evden atılmıyor.
Não, ninguém está a ser despejado.
Herkes Afganistan'daki bir uçaktaymış gibi davranıyor. Egan ise gerçekten o uçakta bulundu.
Todos andam a fingir que estгo num aviгo no Afegasnistгo, atй ele pensa que estб num aviгo no Afegasnistгo.
Midem içeride takla atıyor resmen.
Estou nervosa.
Atıcı hazırlanıyor.
Prepara o lançamento.
Atlanto-oksipital çıkığı nedeniyle hareketli bir araçtan atılıyor için.
Luxação atlanto-occipital, ao ser lançada de um veículo em movimento.
Froy ve Beckwith'e kullan-at telefonlar verdin ama General'e vermedin mi? Hâlâ kendi telefonunu mu kullanıyor?
Deste ao Froy e ao Beckwith telemóveis descartáveis, mas o General ainda tem o seu telemóvel?
Yani, Tanrı aşkına Dembe bile kullan-at telefon kullanıyor.
O Dembe usa telemóvel descartável, certo?
Aman tanrım! Charles, at ile aynı madalyayı alıyor.
O Charles ganhou a mesma medalha que um cavalo.