Ayıp Çeviri Portekizce
3,246 parallel translation
Geldiğinde onu karşılamazsak ayıp olur.
Seria uma pena ele chegar lá e não estarmos lá para o receber.
- Bu bir ayıp, Walt, gerçekten.
É uma vergonha, Walt, de verdade.
Hayır, ayıp bir şey.
Não. É porco.
Evet ayı zamanda şovunda Casey Anthony'i davasını haber yapmayıp izleyicinin yarısını kaybetmen de işini kolaylaştırır.
E, se perdesses metade da audiência por o teu programa ser demasiado snobe para cobrir a Casey Anthony, ela nem teria de se esforçar muito.
Lee Anthony o ay, kayıp yeğenini ararken yaşadıklarını anlattı.
Lee Anthony descreveu a sua odisseia, naquele mês, para encontrar a sobrinha desaparecida.
Kır evine davet ederek ayıp mı ettik?
Pressionámos demasiado para ires connosco ao lago?
Çok ayıp amına koyayım.
Isso é uma vergonha.
Ayıp mı?
Não devo dizer "cona"?
Aynen, çok ayıp oluyor.
Eu sei. É mesmo uma vergonha.
İkisi de beni ayıplayıp birlikte takılıyorlar muhtemelen ama o da hiç sorun değil.
Estão lá se divertindo, compartilhando o desprezo que sentem por mim.
Ne kadar ayıp!
Que indelicada!
Ayıp şeylerle.
Muito desagradáveis.
Senin gibi tatlı birinin? Ne büyük ayıp.
Que pena, uma coisa bonita como tu.
Gitmemek ayıp olur, hem Londra'ya ne zamandır gitmemiştim.
Parece má criação não ir e não vou a Londres há séculos.
Bir adet ayıp ama keşke ben de öyle düşünseydim sos kabı.
Uma "inapropriada, contudo quem me dera ter pensado nisso" molheira.
Ömrümde bu kadar ayıp bir şey duymadım.
Homens na secção de senhora? Perdeste a noção da realidade, rapariga?
Ayıp bu yaptığım.
Devia ter vergonha.
- Ama Bayan Glendenning'e ayıp olacaktı.
Mas não podemos expor Miss Glendenning. Realmente.
Bu zavallı yaşlı kadına karşı gösterdiğiniz davranışlar son derece ayıp.
A maneira como tratam esta pobre idosa é repreensível.
Terry Rodgers'ın kayıp olduğu o 5 ay içinde ne yaptığını bulamıyorum.
Não consigo descobrir o que Terry andava a fazer nestes 5 meses desaparecido.
- Yapmayın beyler, ayıp ediyorsunuz.
Vá lá, rapazes, isso é muito nojento.
- Bu iki kelimeyi birlikte kullanıp açıklamamak büyük bir ayıp. - Evet.
Não podes dizer sem depois explicar.
Koca uzaylı sahte Sekreter Tseng'i ortadan ikiye ayırıp küçük uzaylıyı dışarıya çıkardı.
Viram? O alienígena rasga o falso Secretário Tseng... e tira o pequeno alienígena.
Kesmenin amacı ölü dokuyu ayırıp bacağın sağlıklı kısmını zarardan korumaya çalışmaktır.
O objectivo da amputação é remover tecido morto para preservar o outro membro saudável.
Kötü giden bir soygun girişiminden sonra iki yıl hapis yatıp ilk Resimli Kart soygunundan iki ay önce çıkmışlar ve beden ölçüleri tutuyor.
Estiveram presos durante 2 anos, após uma tentativa de assalto fracassada, libertaram-nos 2 meses antes do primeiro roubo das "Figuras das Cartas", e os métodos deles coincidem.
Evet, geçen ay bir uçakta 7 saat boyunca tıkılıp kaldım.
Sim, no mês passado, fiquei presa num avião durante 7 horas.
Kameraman kamerasını kapatıp kavgayı ayırdı.
O câmara desligou a câmera e acabou com a discussão.
- Maalesef kutup ayısı da kayıp.
Ela pode rastrear a Korra.
Bir oğlanın kalbini kazanmanın en iyi yolu, gerçek âşıkları kanatlandırıp düğünlerinde sonsuza kadar kaşıkla bulut yiyecekleri, içinde yıldızlardan buz küpleri olan ay ışığı şerbeti içecekleri, gökyüzündeki büyülü saraya uçmalarını sağlayacak gökkuşağı ve günbatımı iksiri hazırlamaktır.
O melhor seria fazer uma poção de arco-íris e pôr-do-sol que os faria criar asas e voar para um castelo mágico no céu, onde se casariam, comeriam nuvens e colocariam estrelas num ponche ao luar! Para sempre, sempre e sempre!
Grubu 6 ay boyunca takıp ettim onunla tanışmak için.
Segui a banda durante 6 meses a tentar conhecê-lo.
Tüm o aptal sokak festivallerinde çalıp, makarna harici hiçbir şey yemeden, 14 ay boyunca minibüste uyumak nasıldır biliyor musun?
Não faz ideia o que é tocar naquelas porcarias de feiras, viver à base de macarrão, dormir numa carrinha durante 14 meses.
Çığlık atıp gözlerini oymak ve o çocuğu ellerinden ayırmak istiyorum. Sana o kadar kızgınım ki...
Estou tão brava com você.
Kollarımdan ayırıp paramparça ettiler.
Tiraram-no dos meus braços, e então desmontaram-no.
Hiç tanımadığım biri onca işinin arasında bana zaman ayırıp bir iyilik yaptı.
Um desconhecido tirou um momento do seu dia agitado para me fazer um favor.
İki drenaj venini ayırıp bu taraftan girmen gerek.
Tens de dissecar as veias e aceder nesta direcção.
Dokuz ay boyunca içimde yaşayan emzirdiğim, yıkadığım, kucağıma alıp ninniler söylediğim çocuğum.
A minha filha, que viveu dentro de mim durante nove meses, a quem dei de mamar, dei banho, e cantei cantigas de embalar...
Al yanaklı maymunları, henüz yeni doğmuş bir bebekken annelerinden ayırıp yerine iki tane vekil anne verirler.
Crias de macacos foram separadas após o nascimento, e entregues a duas mães substitutas.
Bir tanesinde vücudunu olabildiğince çok parçaya ayırıp seni yemeye başlıyorum. Kan fışkırıyor mu?
- Há sangue a jorrar?
Bak, normalde tüm bu terapi flörtü olayını bana güvenmeyi öğrenene kadar altı ay boyunca sen kanepeme uzanmış bir şekilde minderler hakkında konuşarak yapıp olaya öyle girerdik ama o kadar zamanımız yok.
Normalmente, poderíamos fazer sessões de terapia por cortesia. Senta-se no meu sofá, falamos sobre as almofadas durante 6 meses, até aprender a confiar em mim e irmos diretas ao assunto.
1993 yılının Ağustos ayında aptal bir yatırım şirketi orayı alıp kapatmış.
Um grupo fictício de investidores comprou-o e fechou-o. em Agosto de 93...
Bayan giyimde beylerin olması fikrini ayıp bulmuştunuz.
Sobre A Tarde de Cavalheiros, Denise.
Ben de Ostroff Center'a ulaşıp Serena için yatak ayırmalarını söyleyebilirim.
E eu vou ligar para o Ostroff Center, e mando preparar o antigo quarto da Serena, por precaução.
Ne ayıp!
Que vergonha.
Kutup Ayısı'nın ilk yazı bitmiş olabilir.. .. ama bu karada sıkışıp kalmış durumda.
O primeiro verão sozinho do Urso do Gelo devia ter acabado, mas ele está preso em terra, num limbo.
Yani her gün arkadaşını makineden ayırıp gidişini izlemiyorsun tabii.
Ele está ótimo. Quer dizer, não é todos os dias que pode ver desligarem os aparelhos do seu melhor amigo.
NASA'ya sahteleri lazımdı çünkü gerçek ay taşlarını onların ay mühendisliği ile çıkartıp getirmek çok pahalıydı.
A NASA precisou de uma imitação, porque a verdadeira era muito cara para os estudos de Engenharia Lunar.
NASA. NASA'da bir ay meteorunun kopyasını yapıp yanlışa düşecek kimse olamaz.
Está bem, é impossível que alguém na NASA, confundisse aquela réplica com um meteorito lunar.
Altı ay kuzeyde kalıp geri gelmişti.
Estava a regressar depois seis meses pelo norte.
Kusura bakmayın ama vakit ayırıp Ted'in şeyini ya da Robin'in şeyini ya da Barney'nin şeyini...
Sinto muito por não ter tempo para lidar com o facto do Ted... ou com o facto da Robin... ou com o Barney...
Victoria'yla, altı ay sonra Jamaica'da gerçekleşecek olan düğüne katılıp katılamayacağımızı bildireceğiz de.
A Victoria e eu vamos juntos a um casamento, na Jamaica. Daqui a seis meses.
- Hastaneden çıkıp bir geceyi kendime ayırmaya çalışıyorum ve stajyerim, hastamın iyileşsin diye açık bıraktığım enfeksiyon kapmış yarasını kapatmaya karar veriyor.
- Eu estava de saída. Tento conseguir uma noite. E os meus internos decidem fechar o corte do meu paciente.