Aşıklar Çeviri Portekizce
17,135 parallel translation
Ama yaptıkları sanata aşıklardı.
Mas eles amavam a arte deles.
Maalesef kaşıkların standartlara uygun değil, o yüzden...
Temo que as tuas colheres não cumpram os padrões, por isso...
Ama onun kollarını küçük bir kelebek gibi ayırırken.. .. atacağı çığlıkları.. .. dinlemeni çok isterim.
Embora te vá deixar ouvir os gritos dela enquanto lhe arranco os membros como as asas de uma borboleta.
"İlerleyerek başarısızlıklarımızın üzerinden tırmanıp nihayetinde daha yüksekte endam etmiş olacağız."
"As falhas acumuIam-se e nós pisamo-Ias para avançarmos para um terreno mais elevado."
İlerleyerek başarısızlıklarımızın üzerinden tırmanıp nihayetinde daha yüksekte endam etmiş olacağız.
As falhas acumulam-se e nós pisamo-las para avançarmos para um terreno mais elevado.
Gün aşırı geç gelirler, yeterli iş yapmazlar, yapılan uyarıları önemsemezler ama sorun yaşadıkları anda hemen iyi kartlarını çıkarırlar. Ciddiyim.
Chegam tarde dia sim dia não... fazem um trabalho precário quando estão lá... ignoram todos os avisos que lhes damos, mas, mal se apercebem que estão metidos em problemas... lá aparece a argumentação racial.
Ama puan tutmadıklarını sakın düşünme.
Mas, nunca penses que as pessoas não reparam.
Saçmalıklarına inanacağımı düşünüyorsan tekrar düşün.
Se achas que vou lidar com as tuas tretas, pensa melhor.
Orada sakladıkları tüm eserleri görmek istiyorum.
Quero ver todas as obras de arte que eles estavam a guardar aqui.
Tanıkların ölmeye başladığından beri yönetim seni mercek altında tutuyor.
Desde que as tuas testemunhas apareceram mortas que o comando não te larga.
Sanırım ilaçları çıkarmak için biraz kömür vermek zorunda kaldıklarını söylediler.
Acho que me disseram que precisavam... de lhe dar carvão activado para expulsar as drogas.
Yarın kazanmak için dövüşmek istiyor. Sonra da yaptıklarının sonuçlarına katlanmak istiyor.
Ele quer combater amanhã para vencer e enfrentar as consequências das suas ações.
Işıkları kapat!
Apaguem as luzes.
Gölgeler Dünyası'ndaki yaratıklar üzerinde iyi eğitim almış uzman bir adli patoloğumuz var.
Temos um patologista forense. Sabe imenso sobre todas as criaturas do Mundo das Sombras.
Farklılıkları bir kenara koyup birlikte çalışmalıyız!
Está na altura de ultrapassar as diferenças e trabalharmos juntos!
Ona orada nasıl baktıklarını bir görecektin.
Devia ver as condições em que ela estava.
Şeytan çıkarmalar da, bulaştıkları ruhlar gibi farklı farklı olur.
Os exorcismos são tão diferentes como as almas possuídas.
Ama yaptıklarının sonuçlarına katlanmak...
Mas assumires as consequências dos teus atos faz...
İnsanların aradıkları şeyleri bilirseniz her şeyi biliyorsunuz demektir.
Se souber o que as pessoas pesquisam, sabe tudo.
Kaçırdıkları insanlar hedef değiller.
As pessoas que eles levaram não são o alvo.
Bazıları da akıntıyı durdururum umuduyla sokakları kana bular suçu, zulmü insan yaşamına olan umursamazlıkları etraflarını sarmıştır.
Outros, enchem as ruas de sangue para poderem impedir a maré, o crime, a crueldade o desrespeito pela vida humana que os rodeia.
Sadece balıklar öleceklerini bilmezler.
Mas as presas não sabem que vão morrer.
Şu andan itibaren, yaptıklarımızdan kendimiz sorumluyuz.
A partir deste ponto, as nossas acções são nossas.
Benim asıl bilmek istediğim şey, Karanlıklar Prensi'nin ne zamandır insanların şu çekilmez silahlarından korkmaya başladığı?
O que quero saber é que desde quando o Principe das Trevas tem medo de uma mera arma humana?
Var ya... Tanıkların yanında kalman lazım.
Tu precisas de te sentar junto com as testemunhas.
Bütün karışıklıklar çözülüyor.
Ata todas as pontas soltas.
Bu sabah 11 : 30 ile 12 : 00 arasında nerede olduğunuzu açıklar mısınız?
Pode indicar o seu paradeiro entre as 11 : 30 e as 12 : 00 esta manhã?
Muhtemelen Junior babasını öldürdükten sonra eroin çekmişler birlikte oturup süs ışıklarını izlemişlerdir.
Sim, bom, talvez eles tenham perseguido o dragão juntos depois do Junior ter morto o pai dele e depois sentaram-se a olharem para as luzes psicadélicas.
Çünkü insanların yaptıklarının yanlarına kâr kalmasından nefret ediyorum.
Porque deteste quando as pessoas se safam com coisas que não deviam.
Işıklar, Kryptonit seni güçsüzleştiriyor.
As luzes, a "kryptonite" está a enfraquecer-te.
Zamanlarını dolduracak hiçbir şeyleri yok, bu yüzden de kavgalar çıkarıp, yaramazlıklar yapıyorlar. Bunun için onları suçlayamazsın. Onlara iş verecek kadar paramız yok ama başka bir şey verebiliriz.
Não têm nada para preencher o tempo, por isso, lutam e comportam-se mal, mas não as podemos culpar e não temos dinheiro para lhes dar empregos, mas podemos dar-lhes outra coisa.
Yastıkları alın, çarşafları toplayın, katlayın.
Apanha as almofadas, apanha os lençóis e dobra-os.
Asistanlar işte... Kazandırdıkları zamandan çok kaybettiriyorlar.
As assistentes fazem-nos perder mais tempo do que ganhar.
Kurbanda saldırı sırasında gerçekleşen savunma yaraları var, buna her ıkı elın avuç ıçındekı yarıklar da dahıl, yanı saldırı sırasında bıçağın keskın yerını tutmuş.
A vítima sofreu várias feridas defensivas durante o ataque, incluindo uma ferida grave e incisiva na superfície de ambas as mãos, o que indica, que ela agarrou a lâmina da arma durante o ataque.
Gerçek şu ki, başka ortaklıklar da ayrılıyor ve her insan harika işler çıkartıyor.
A verdade é que outras parcerias se separaram e ambas as pessoas fizeram grandes coisas.
Yaptıkları şey arabanıza girip navigasyonda "ev" tuşuna basmak.
Sim, o que eles fazem é arrombar o vosso carro e por as coordenadas da vossa casa no GPS.
Tuvalet alışkanlıklarımı mı izliyorsun?
Quê, agora andas a controlar as minhas idas à casa-de-banho?
Seni ailenin düğün hazırlıklarından alıkoyduğumuz için özür dileriz.
As nossas desculpas por tê-lo afastado da sua família durante os preparativos do casamento.
Şüphelilerin bıraktıkları imzaların da Che Guevera'nın ünlü sözleri olduğunu düşünüyoruz.
E acreditamos que as assinaturas que os suspeitos deixaram no local do crime apontam para citações famosas do Che Guevara.
Yaratıklarına yaptığın gibi beni kontrol edemezsin.
Não consegues controlar-me como fazes com as tuas criaturas.
UV ışıklarını söndür.
Desligue as luzes UV.
Ve senin saçmalıklarına katlanmam için bir sürü insan canından oldu.
E demasiadas almas corajosas deram as suas vidas para eu aturar as suas merdas.
Ama tek başımıza geri getirmeye çalıştıklarımız onların hepsi yine öldü.
Mas as que tentou trazer de volta por conta própria, eles foram renascer mortos.
Comeliau soruşturma hakimi olarak size sunulan kaynaklara rağmen Parisli kadınların neden hâlâ bu adamın tehdidiyle yaşadıklarına dair bir açıklama getirmenizi istiyorum.
Como juiz investigador, quero que me explique por quê, apesar dos recursos à sua disposição, as mulheres de Paris ainda estão vivendo sob ameaça desse homem.
Bugün seni oynarken izlemenin en güzel yanı, eski okuldaki bütün o saçmalıkların gerçekten saçmalık olduğunu görmekti.
A melhor coisa de te ver jogar hoje foi perceber de que todas as tretas na última escola eram só tretas.
Bir yığın atık ya da bir sokağın çöpü, eski çaydanlıklar, eski şişeler ve kırık bir kutu, eski demir, eski kemik, eski paçavralar, kasada duran o çılgın sürtük.
Um monte de lixo ou as varreduras de uma rua, chaleiras velhas, garrafas velhas, e uma lata partida, ferro velho, ossos velhos, trapos velhos, aquela vadia delirante que guarda a caixa.
Yanıklar, cesedin bir tür şeyle kaplandığını gösteriyordu.
As queimaduras indicam que ele foi coberto por algo.
Işıkları açabilir misin?
Pode ligar as luzes?
Kaçıranları arıyorduk, mallarını sakladıkları yeri değil.
Estávamos à procura dos raptores, não onde eles guardam as mercadorias.
İnsanlar bazen terapilerde gerçek sandıkları, ama gerçek olmayan suçlamalarda bulunurlar.
Às vezes em terapia, as pessoas fazem acusações de que acreditam que seja verdade, mas que não são.
İnsanlar beni tanıdıklarını söylüyor ancak tanımıyorlar.
As pessoas dizem que sabem quem sou. Elas não me conhecem.