Bakanım Çeviri Portekizce
1,350 parallel translation
Sayın bakanım, sürekli açlık çekmekten bıktım artık.
Madame ministro, estou cansada de ter fome permanentemente.
Sayın bakanım, bu insanların hayatlarında hiç tuğla veya çimentoyla iş yapmadıklarını bilmenizi isterim.
Bem,'madame'Ministro, tem de compreender... que estes homens nunca antes seguraram num tijolo, num num bloco de cimento nas suas mãos.
- Evet, Bakanım.
- Sim, Sr. Ministro.
Tek bir ipucumuz var, Bakanım.
Temos uma pista, Sr. Ministro.
Biz açmadık, Bakanım.
Não o abrimos, Ministro.
- Evet, Bakanım.
- Sim, Senhor Ministro.
İşin aslı, Bakanım, sızıntı Zorin şirketi aldıktan sonra başladı.
Com o devido respeito, Sr. Ministro, a "fuga" ocorreu depois de Zorin ter comprado a companhia.
Elbette, Bakanım.
Mas com certeza, Sr. Ministro.
Anladınız mı Sayın Bakanım?
Compreende isso, Sr. Ministro?
Ne düşünüyorsunuz, Bakanım?
O que acha, Ministro?
Bakanım?
Sr. Secretário?
- Bakanım.
- Sr. Secretário.
Güney Afrika Konsolosluğu Diplomatik İlişkilerde bakanım.
O Ministro do Consulado da África do Sul.
- Varmak üzereyiz Bakanım.
- Estamos quase lá, senhor ministro.
Hanımlar ve beyler Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Sayın Ahmed Hamdi.
Senhoras e cavalheiros, o honorável Ahmud im Hamdi... Ministro dos Estrangeiros interino do Egipto.
Sarhoş olsam bile, bakanın eşi gibi ayılmalıyım.
Podia ter-me desculpado por estar bêbeda, mas estava sóbria como mulher do ministro.
Kütüphaneye bakan Bayan Farrell annemin Phoenix'teki en kültürlü hanım olduğunu düşündüğünü söyledi.
Mrs. Farrell, da biblioteca, diz que, para ela, a minha mãe é a mulher mais culta de Phoenix.
Mavi renk düğmeden gözleriyle bana dik dik bakan bu iki pofuduk tavşancık yüzünden ayaklarım terlemeye başlamıştı.
Imediatamente os meus pés começaram a suar quando aqueles 2 coelhos fofos, com os botões azuis a servir de olhos, especaram-se a olhar para mim.
Bayanlar baylar, Tarım Bakanı.
Senhores e senhores, o Secretário da Agricultura.
Duvarın üzerinden tırmanarak bahçedeki çalılıklardan geçtim. Yatak odasının penceresine karşı bakan ahıra ulaştım.
Trepei o muro e atravessei o relvado, até chegar aos estábulos, em frente à janela do seu quarto.
Yanımızda Bilgi Bakanlığı'ndan Bakan Yardımcısı Eugene Helpmann var.
Esta noite temos connosco, do Ministério de Informação, o Ministro Delegado Eugene Helpmann.
Eski kabine bakanı mı?
- O antigo Ministro de Estado?
Ben Savunma Bakanıyım.
Fala o Ministro da Defesa.
Tek görebildiğim çalılıkların ardından bana bakan iki sarı gözdü ve ona durmasını söyledim, bir an hareketlendi sandım ve panikledim.
Muito obrigado. Boa noite e conduzam com cuidado. Não!
Bay Başkan sayın bakanı bu kadar demokratik olduğu ve mahkumlara demokratik bir hakları olan aç kalma haklarını verdiği için kutlarım.
Sr. Presidente, louvo o ministro por ser tão democrático que dá aos presos o direito democrático de se deixarem morrer de fome.
Ticari işler bakanıydım...
Eu era o Ministro do Comércio de Manchukuo.
Sayın Bakan, Koskov'un söylediğini dikkate alarak.. .. üst makamlara başvurmak gerekir sanırım.
Sr. Ministro, dada a importância do que o Sr. Koskov nos disse, acho que devemos consultar os nossos superiores.
Sayın Bakan NATO toplantısına hazırlanmasına yardım etmemi istedi.
O secretário pediu-me que o ajudasse a preparar a reunião da NATO.
Affedersiniz, bakanın ofisine çağırıldım.
Desculpem.
Bu bakan, sınırın hep yanlış tarafında mı yolculuk eder?
Esse ministro, viaja sempre do lado errado da fronteira?
Şu kabine bakanı, bizim operasyon alanımız için önemli.
Esse ministro é importante para as nossas operações nestes lados.
Yani sence Birleşik Devletler Adalet Bakanı yalan mı söyledi?
Oh, então pensas que o chefe de justiça dos EUA está a mentir, é isso?
Görünüşe göre onu ülke dışına çıkarmak için bakanın izni gerekiyor. Hayır, yine de yapacağım.
Mas aparentemente preciso de permissão do ministro para tirá-las do país.
Darwin'deki arkadaşım bu davaya bakan polisin kayınbiraderinin kardeşini tanıyor.
Sem comentários. Tenho um amigo que conhece a irmã do cunhado do inspector encarregado.
Telefonlara bakanı pek umursamazdım.
Não ligava para quem atendia ao telefone.
Tarım Bakanının yardımcı asistanı.
Ele é adjunto do assistente do ministro da agricultura.
Onların tümünden öğren ipte şimdi anladığım şey, bunu yazarak eskiden benim olduğum gibi dünyaya at gözlüğü ile bakan bir insanı bile değiştirebilirsem hayatıma bir anlam kazandırmış olacağım.
"Com eles eu aprendi o que eu sei agora, e se ao escrever isto... " Eu puder mudar um homem que seja tão cego para o mundo como eu fui... então eu terei dado algum sentido à minha vida. "
Christine, seni Savunma Bakanı John Profumo ile tanıştırayım.
Christine, apresento-te John Profumo, Ministro da Guerra.
Isabel, seni dışişleri bakanı olan iyi arkadaşım Lord Russell'la tanıştırayım. - Nasılsınız?
Apresento-te a um bom amigo, Lord Russel do departamento do exterior.
- Tarım Bakanı sağ olsun.
- Graças ao Ministro da Agricultura.
Benim hatırladığım, anarşist eğilimlere sıcak bakan tek caz müzisyeniydi.
O único músico de jazz que me lembro totalmente devoto ao anarquismo.
Evden çıktığım zaman... arkamdan bakan bir çift göz olduğunu biliyordum.
Quando me fui embora, senti um par de olhos a observarem-me por trás,
Şimdi... Tepemizden bakan bir de savcımız var.
Agora temos um delegado do M.P. a ver tudo o que fazemos.
- Koluna bakan var mı?
- Alguém pode tratar-lhe o braço?
Arka tarafa bakan bir odanız var mı?
Há quartos nos fundos?
Bu bana malum oldu. Ben olsam Grand Canyon'ın yanına koyardım, çocuğuna bakan anne, doğanın mükemmel gerçekleri.
uma visão, um espectáculo, comparável ao Grand Canyon, a uma mãe a cuidar duma criança, prodígios da natureza.
Ben Bakan'ın karısıyım!
Sou a mulher do Ministro!
"ben bakan'ın karısıyım!" "göster bana bakanlığını!"
"Eu sou a mulher do Ministro!" "Mostra o teu ministério!"
ben bakan'ın karısıyım.
Eu sou a mulher do Ministro!
Affedilmesi için, başkana Adalet Bakanı'na, Koloniler Bakanı'na ve Genel Vali'ye mektup yazdım.
Para conseguir que a perdoassem, escrevi ao Presidente... ao Ministro da Justiça, ao Ministro das Colónias... e ao Governador Geral.
Roger Whitman'un, birşey kayıp mı diye bakan denetçileri var.
O Roger Whitman chamou auditores para ver se desapareceu alguma coisa.