Bald Çeviri Portekizce
669 parallel translation
Karımın arabasını almayı denedim. Baldızımda imiş, bunun üzerine orayı aradım...
Estava a tentar arranjar o da minha mulher, ela estava na irmã, eu telefonei...
Şu baldızım yüzünden.
É a minha nora.
Senin baldızın sayılır?
Quase tua cunhada?
Bayan Kentley biraz hasta, ben de baldızımı getirme özgürlüğümü kullandım.
Mrs. Kentley esta doente.
Stanley beni sever mi, yoksa sadece ziyarete gelen bir baldız mı olurum?
Será que o Stanley gostará de mim, ou ver-me-á só como uma cunhada?
Baldızınız, giysilerinizde kir izleri olduğunu söylüyor.
A sua cunhada disse que tinha a roupa suja de terra.
Benim gözde baldızım için. Hmm.
Para a minha cunhada preferida.
Bu genç Sokrates'e Baltimore Herald'ın baldıran otuna itiraz ettiğini....... ve ona bir avukat tedarik edeceğini söylemeye geldim.
Vim dizer aqui ao jovem Sócrates que o Baltimore Herald opõe-se à cicuta e que trará um advogado.
Seni pencereden kamerama bakarken görüyorum. Baldızımın hediyesi.
Ah, olha a minha câmara junto á janela... foi presente da minha cunhada.
Wagner'in baldızı için verilen bir resepsiyon vardı. Hitler gelmişti.
Houve uma recepção oferecida por uma nora de Wagner.
O benim baldızın üvey amcası.
Ele é tio-padrasto da minha mulher pelo lado da irmã.
... öyle kalın baldırlar!
Aquelas coxas gordas!
Baldızınız hiç de yönetmenimize ilgi göstermiyor. Belki de ona aşıktır.
A cunhada é dura com o realizador, não estará por acaso apaixonada?
Bu da sevgili baldızıma, nihayet her şeyin nasıl olması gerektiğini anladığı için.
Para a minha cunhadazinha para a qual me tornei simpático que finalmente percebeu que assim devem ir as coisas.
Ya baldırlarım?
E minhas coxas?
Baldırların da.
Também.
Yanıma oturup baldırlarımı okşamaya başladı.
Sentou-se ao meu lado e acariciou-me as coxas.
Bay Rutland'ın baldızı.
É a Lil Mainwaring, cunhada de Mr.
Mary, bu benim baldızım, Lil Mainwaring.
Mary, a minha cunhada, Lil.
- Memnun oldum. - Ben Lil Mainwaring, Mark'ın baldızıyım.
Sou a Lil, cunhada do Mark.
Baldızının bilinci yerine gelirken, bordada olmanı istiyorum.
Gostava que estivesse a bordo quando a sua cunhada recuperar a consciência.
Baldızının toleransı yüksek.
A sua cunhada tem uma grande tolerância.
Spock'un omuriliğinden bir tane çıkardım. Bir tane de baldızının vücudundan.
Removi um da medula espinal do Spock, e o outro do corpo da sua cunhada.
Şu baldırları bir dinleyin.
Escutem só aquelas pernas.
Kel Tepe muharebesini merak ediyordun.
Estavas tão preocupado com a batalha pelo Monte Bald.
Sol baldırında ben var.
Sinal na coxa esquerda.
Öyleyse yemeklerine baldıran otu koyalım?
Podiamos por-lhes cicuta ( veneno ) na comida.
Bu iş uğruna şoförün baldızını bile düzdü.
Até foi para a cama com a irmã da mulher do motorista.
Baldızımın kızı, Cynthia.
A filha da irmã da minha mulher, a Cinthya.
Öyleyse bilki oğlum.. amcan... deden... kulağıma baldıran döktü.
É bom que saibas, meu filho, que teu tio, meu pai, verteu cicuta no meu ouvido.
Bir kulak gördüğünde içine baldıran dökmeden edemiyor.
Onde quer que veja uma orelha, adora despejar cicuta lá dentro.
Bu da baldızı ve Festa'nın oğlu.
E a cunhada e o filho de Festa.
Baldırlarına masaj yapacağım, başka yok.
Massageio mais para cima, mas não acima do joelho. Como?
Ne mükemmel baldırlar!
que canelas perfeitas!
Ve sen çirkin domuz... iğrenç baldırlarını millete gösterdin.. müzik eşliğinde.
E tu, desgraçada... mostras as coxas no teatro de variedades!
Görüyorsunuz ya Caesar, deminki gibi çingeneler ve baldırı çıplaklar bile evliliğin ve bir aile yaşamının erdemini nasıl da benimsiyorlar!
Vede, César, agora até vagabundos e saltimbancos como aqueles reconhecem as virtudes do casamento e da vida familiar.
Baldızıma bu sabah çeki vermiştim.
Dei um cheque esta manhã à minha cunhada.
Zaman geçti, baldızım buraya sık sık gelirdi ama o zamanlar geçti.
No passado, a minha cunhada vinha frequentemente aqui... mas isso foi no passado.
- Ya şu baldır zırhı!
- Olha esta perneira!
Baldırlarınla ona tutun.
Segura-te com os joelhos.
"Baldızını kaçıran adam hapse atıldı."
Homem preso por dormir com a sua cunhada.
Prenses geceliğini sıyırdı, bembeyaz baldırları ortaya çıktı.
A Princesa despiu-se, revelando as suas brancas e sedosas coxas.
Ve fırtına sahnesinde, ellerini bacaklarıma dolayacaksan Davenport Scott gibi butlarıma değil, baldırlarıma dola.
E na cena da tempestade, se vais pôr as mäos nas minhas pernas... - Quase me partiu um osso.
Salamlaşmış baldırlarınızı iyice kaldırın.
Ponha essas ancas gordas em forma.
Hey Baksana! Willie'nin baldırları karanlıkta parıldıyor.
Olha, as canelas do Wille brilham no escuro.
Sen, Aberdeen balıkçıları arasında saygıdeğer bir ticarethanesi olan baldırı çıplak bir çiroz tüccarısın. Bu fırsatı kaçırma.
És o melhor vendedor de arenque, com uma grande fama entre os peixeiros de Aberdeen.
Fazla belli olmasın, ama biraz baldır bacak görmek istiyorum.
Não seja demasiado cru, mas mostre alguns pintelhos e umas gotas de suor.
Bugün yalnızım burada. Sadık dostum Sör Edmund Blackadder'ın burada olacağını umuyordum, ama maalesef, baldızının köpeği çilek tarlasına düşmüş.
Esperava que meu bom, leal amigo, Sir Edmund Blackadder, estivesse aqui comigo, mas, infelizmente, o cachorro da irmã da sua esposa, caiu dentro do ponche de morango,
Kovboy kız, güzel baldırlar!
Cowgirl, bons cascos!
Güzel baldırlar!
Bons cascos!
- Baldırımdan bir şey soktu.
- Algo me picou na perna.