Başkı Çeviri Portekizce
13,696 parallel translation
Başkınım, Sizi Scarif'e hangi rüzgar attı?
Director, o que o traz a Scarif?
Daha sonra bu sorunun siyasette yarattığı baskıya değineceğiz ama öncelikle Julia, Dallas'tan bize olanları anlatacak.
Vamos falar da pressão política mais tarde, mas antes, Julia directamente de Dallas.
Aynı Wei Fang'in baskınında başarılı olacağını duyduğundaki gibi bir şey mi?
Tal como ouviste dizer que o Wei-Fang ia ter êxito no seu ataque?
Saniyeliğine baskı uyguluyorum.
Estou a ser pressionado pela CMVM
Aslında, 1932'deki ilk baskısından var.
Na verdade, tenho uma primeira edição de 1932.
Yaşadığımız baskıyı bilemezsin.
Não sabe a pressão sob a qual estamos!
Hayır, dedikleri gibi baskı bir seçimdir.
Não, é como dizem, a pressão é uma escolha.
Bilirsin, aslında, o kadar da baskın değil.
Sabes, ela na verdade não é, tipo, dominatrix.
Yani sol gözün baskın.
Significa que o teu olho esquerdo é predominante.
- Baskın tarzı bir operasyon.
- Choque e Pavor ( dominio rápido )?
- Derinizi birkaç yerden kestim yine de çıkarırken bir baskı hissedebilirsiniz.
Agora que fiz as incisões necessárias... é capaz de sentir algo a puxar à medida que vou removendo o quisto.
Baskındı.
Dominantes.
Kan dolaşımını hızlandırıp başındaki baskıyı azaltacaktır.
Melhorará a circulação sanguínea e reduzirá a pressão dentro da sua cabeça.
Baskı halini hala isteyen birkaç hayranım var.
Bem, eu tenho alguns fãs da edição impressa.
Duyduğuma göre baskı hakkında Twitter yapıyormuşlar.
Foi-me dito que eles Twittam para mim.
Ama çoğunu baskıya göndermem bile.
Na maior parte, as pessoas, contam-me histórias. Eu nunca as pressiono.
Uyuşturucu baskını!
Rusga às drogas!
Malum, rock'n'roll baskısı.
São as pressões do rock and roll.
Tüm Grantham kasabası için sel baskını uyarı alıyoruz.
Está em vigor um aviso de cheias para todo o condado de Grantham.
Yetkililer sel baskınından...
As preocupações são...
Yaranın üzerine baskı yap. - Voight!
Faça pressão na ferida.
Bunları paylaşan sen olmasan bile öğrencilerden çok fazla baskı yiyorum.
Mesmo que não tenha sido a menina a fazer esta publicação, estou a sofrer uma forte pressão por parte dos estudantes.
İngiliz Hükümeti'ni baskı altına alacak karşı bir hareketle, sürgüne gönderilen Bechuanaland şefi Seretse Khama bugün İngiliz kamuoyuna çağrıda bulundu.
Num contra-ataque para pressionar o governo britânico, Seretse Khama, governante exilado da Bechuanalândia apelou ao público inglês.
Size baskı yapmayı görevim olarak anlıyorum.
Considero ser meu dever pressioná-lo.
Bana adadığın ilk baskı kitaplar, mektuplar, fotoğraflar.
As primeiras edições que me autografaste, as tuas cartas, fotografias.
Ama son zamanlarda polis sık sık baskın yapıyor.
Mas ultimamente, a polícia invade o local.
Büyük baskı, büyük patlamalara neden olur.
Pressão tremenda leva a uma explosão tremenda.
Bask ile Segment'e iki elinle uzanırsın ve onlar seni sonsuza kadar koşabileceğin yeşil vadiye götürür.
Se você esticar os braços onde Bask e Seek Amend. levarão você até os campos verdes, onde... Você poderá correr livre para sempre.
Jesse, nasıl bir baskı altında kaldığını bilmiyorum.
Jesse, não sei nada sobre o tipo de pressão que está de momento a ser posta sobre ti.
Bay Glickman ve Bay Stoller, Yahudi Amerikalılar olarak Almanya'daki oyunlara katılmamak için bir baskı hissettiniz mi?
Sr. Glickman, Sr. Stoller, como judeus americanos, sentiram pressão para não participar nos Jogos Olímpicos na Alemanha?
Üzerlerindeki tek baskı, bu yarışları kazanmaktır.
Para que conste, a única pressão que têm, é vencer as suas corridas.
- Bir yarış için fazla baskı değil mi bu?
É muita pressão para colocar numa corrida, não acha?
Bu sabah 8.52'de yerleşkeye bir baskın düzenleyen FBI bir trajediyle karşılaştı.
O FBI realizou um raid à base esta manhã, às 8 : 52, apenas para encontrar tragédia.
FBI baskınından sonra olmalı.
Deve ter sido depois do raid do FBI.
Bazılarınızın fark etmiş olabileceği üzere annenizle şu sıralar büyük baskı altındayız.
Bem, como alguns de vocês já devem ter notado, a vossa mãe e eu estamos, de momento, debaixo de muita pressão.
Olduğun kişiyi seviyorum ve başkaları için değişme baskısı hissetmemelisin üzerinde.
Gosto como és e não deverias pensar em mudar pelos outros.
Baskın sonrası insanların kan vermesini istiyorlar.
Estão a pedir doações de sangue, após o ataque.
Lanet Hava Baskını Önlemleri, hep iki adım geride.
Maldita ARP, sempre atrasada.
Sen bir savaşın ortasında, bir hava baskınında birbirine âşık iki insanın çocuğu olarak doğdun.
Nasceste durante um ataque aéreo, a meio da guerra, filha de duas pessoas que se amavam.
O puşt yüzünden çok baskı altında kaldığım için geldim.
Deixei que esse canalha tivesse demasiado poder sobre mim.
Sadece böylesine mükemmeliyetçi ve baskı altındaki bir ailede...
Sou a mãe dela. É só que numa família perfeccionista, plena de pressão, você...
Baskı altında ezilmediğinden emin olmalıyım. Kendini içki ve uyuşturucuya vermemenden.
Para garantir que não cedem à pressão e não se viram para as drogas e bebida.
Tamamen baskı noktasını bulmakla ilgili.
O mais importante é encontrar o ponto fraco.
Mutlaka ihtiyacımız olan şey bir pisliği değil, baskı noktası.
Não precisamos necessariamente de porcaria, mas de um ponto fraco.
G8 müzakerelerinde ABD'ye avantaj sağlayan ya da Brezilyalı petrol şirketlerine baskı oluşturmasını sağlayan ticari anlaşmaları, seks skandallarını, diplomatik mesajları takip ediyorsun.
Seguimos acordos comerciais, escândalos sexuais, comunicações diplomáticas, para dar vantagem aos EUA nas negociações do G8. Ou instrumentos de pressão sobre as petrolíferas brasileiras.
- Bu tür baskın bir yapının kapasitesini genişletirlerse, yeni nesil için işler daha kötüye gidecek.
E as coisas só vão piorar para a próxima geração, quando se aumentarem as capacidades deste tipo de arquitectura de opressão.
Baskına ya da herhangi bir şekilde saldırıya uğrayacağınıza inanmak için bir nedeniniz varsa elinizdeki verileri derhâl biçimlendirip yok edin.
Se acharem que estão prestes a ser revistados, interceptados ou comprometidos, formatem e destruam todos os dados imediatamente.
Resmi alıp taş baskı ile iyice karart.
Apagamos as áreas com tinta litográfica.
Bu bana ne kadar baskı uyguluyor biliyor musun?
Sabe sob quanta pressão que me coloca?
- Burada biraz baskı var.
- Toma, faz pressão aqui. - Deus!
Baskı yok, baskı yok.
Não há pressão, não há pressão.