Brand Çeviri Portekizce
224 parallel translation
Bayan Patsy Brand ile tanışın... Virginia Valli
"Apresento-lhe Patsy Brand."
Oradaki hayatın ne kadar boş ve yalnız olduğu hakkında bir fikriniz yoktur bayan Brand...
Não faz ideia, Menina Brand, como é vazia e solitária a vida lá fora...
Kelime neydi bay Brandt?
Qual era a palavra, Mr Brand?
Afedersiniz. Bay Brandt?
Desculpe-me, Mr Brand.
Billy Brand, Rahibi vurdu.
O Billy Brand atirou no pastor!
İşte Billy Brand.
Aqui está o Billy Brand!
- Lucy Brand'a ne dersin?
- Que tal a Lucy Brand?
Bir tane bile Curry Brand kedi maması kutusu göremiyorum.
Eu não estou vendo ração de gato marca Courry.
- Curry Brand kedi maması.
- Ração Courry para gato.
Curry Brand. - C-O-U-R...
C-O-U-R -...
Bu nedenle onun sevdiği kedi maması. Curry Brand'i hazırlamaya gittim.
Então eu fui preparar a ração favorita, marca Courry.
Oradan Curry Brand kedi maması almak istedim, onlarda da Curry Brand kalmamıştı.
E os filhos da puta não tinham.
- Curry Brand kedi maması mı Marlowe?
Ração Courry para gatos? - Sim, tens alguma?
* Başlayacağım yepyeni bir güne *
I'm a-gonna begin a brand-new day
Rena'nın konukları Kanal 83'ün tartışmalı başkanı Max Renn radyo karakteri Nicki Brand ve medya elçisi Profesör Brian O'Blivion. Başla Rena.
Os nossos convidados são Max Renn, o polémico director do canal 83, a vedeta da rádio Nicki Brand, e o profeta da comunicação, Professor Brian O'Blivion.
Az sonra, Nicki Brand'la Duygusal Kurtarma Şovu devam edecek.
Voltaremos à Nicki Brand e ao programa Resgate Emocional dentro de momentos.
- Nicki Brand'ın onlarla işi olmadığını söylediler.
- Que a Nicki Brand não está a trabalhar para eles.
Nicki Brand'ı öldürdüler.
Eles mataram a Nicki Brand.
Sağ ol Brand.
Obrigado, Brand.
Seni öldüreceğim, Brand!
Eu mato-te, Brand!
Yanılıyorsun Brand. Bu olmayacak!
Depois tu vês!
Merhaba Mikey. Adım Brand, anne.
Brand, mãe...
Brand, astımı tutarsa yağmura çıkmasını istemiyorum.
Brand, se é ataque de asma, não o quero à chuva.
Brand, onu ne kadar uzatabilirsin?
Até onde consegues esticar isso?
Brand geliyor.
Olhem o Brand.
Brand, seni bırakalım mı?
Queres boleia, Brand?
- Brand, onlara birkaç dakika ver. - Kardeşini dinle.
Dá-lhe lá mais uns minutos.
Görmek istemiyorum.
Eu não quero ver, Brand...
Haydi Brand, dilini çıkar.
Vá, mete-lhe a língua.
Brand bana çok şekerdi.
O Brand é tão amoroso.
- Brand, dikkat et!
- Cuidado!
Brand, nereye?
Aonde vais, Brand?
Brand'in teli var mı?
O Brand usa aparelho nos dentes?
Dikkat et. Bir delik var, galiba.
Cuidado, o Brand estava num buraco aqui...
- Brand, bekle!
- Espera!
- Her şey yolunda Brand.
- Está tudo bem, Brand.
- Brand!
- Brand!
Brand, gidemeyiz. O kadar altını bırakamayız. O bizim geleceğimiz.
Não podemos deixar o ouro, é o nosso futuro.
Önemli değil. Sen ve Brand, annen ve benim yanıma döndünüz.
Não faz mal, tu e o teu irmão voltaram a salvo...
Bugün, Bay Brand benim şimdiye dek birlikte çalışma ayrıcalığına eriştiği en hazır ve seçkin Peter Pan olduğumu söyledi
Hoje, o senhor Brand disse que sou o Peter Pan mais preparado e elegante... com quem ele teve o privilégio de trabalhar.
- Selam, Bay Brand.
- Olá, senhor Brand.
Ve arabamıza bir göz atacak olursan... Bay Brand, şu anda bulaşmak isteyeceğin son kişiyim.
E se pudesse dar uma espreitadela à nossa carrinha... veria, senhor Brand, que não sou o tipo de pessoa com quem se deve meter agora.
- Bay Brand?
- Senhor Brand?
Çizmeler Circle marka, iş amaçlı.
As botas são "Circle Brand", uma marca muito rara.
# Sana yepyeni bi Mustang aldı
# I bought you a brand-new Mustang
Aksi takdirde üç hafta Sybil Brand'de kalacaksın. Ta ki eyalet sana bir avukat bulana kadar.
Ou vês-te na Sybil Brand três semanas antes do defensor nomeado ter tempo para ti.
# In your heart's a song # with a brand-new...
* Em yourheart é uma canção com um novíssimo...
Brand'ler yarın akşam yemeğe gelecekler.
Os Brands vêm cá jantar amanhã à noite.
Aksi takdirde üç hafta Sybil Brand'de kalacaksın. Ta ki eyalet sana bir avukat bulana kadar.
Caso contrário, estará lá dentro antes de o Estado lhe conceder um.
"Süt Cow Brand sütünden olmalı."
A água era a melhor e o leite teve de ser da marca "Cow".
- Curry Brand.
Essa merda é toda igual.