English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bına

Bına Çeviri Portekizce

19,835 parallel translation
- Bugünün işini yarına bırakma. - Tamamdır.
- Não há momento como o presente.
Üzüldü ama bence yola gelecek. Tabii sen beni silah gösterisini ve internet boşluklarını desteklemek zorunda bırakmazsan. Öbür türlü küplere binecek.
Está chateada, mas acho que vai ceder, a menos que me faça apoiar o fim das lacunas nas feiras de armas e na Internet.
Bu sırada görüşmenin dışında bırakılan Bakan Durant, çıkacak sonucu bekledi.
Entretanto, a Durant olhava para o ar, esperando, sem lugar na mesa de negociações. "
Bırakalım Dreyer komitede bunu engellesin.
Vamos mandar o Dryer bloqueá-la na comissão.
Vali ve ailesini havaalanına bırakması için bir araç ayarlayın.
Preparem um carro para levar o governador e a família ao aeroporto.
Bırakalım da spot ışıklarının altında birkaç gün yansınlar, sonra ne olacağına bakarız.
Deixamo-lo arder durante uns dias, vemos como isto corre.
James Miller'ın serbest bırakılıp bırakılmadığına kurtarılıp kurtarılmadığına öldürülüp öldürülmediğine bakılmaksızın İHO yok edilecektir.
Quer o James Miller seja libertado ou não, resgatado ou não, assassinado ou não, a ICO vai ser destruída.
Yanıma geldikleri ilk akşam onları benimle bir başıma bıraktın. - Kusura bakma ya.
Deixaste-me sozinha com os miúdos na primeira vez que foram lá.
Telefonunu ver savunmada kalmaktan bıktım.
Dá-me o telemóvel. Estou farta de estar na defensiva.
K15 numaralı koltuğun altına bırak.
Coloca-o debaixo do assento K15.
Koltuğun altına ne bıraktın?
O que é que colocaste nesse assento?
Ve ben size bıçaklama olayları sırasında, Bay Connor'ın ırkçılık düzenlemesi geçirdiğini
Então, e se vos dissesse que na data do esfaqueamento, o Sr. Connors se tinha reformado?
Bitmek üzere olması bırakmanız anlamına gelmiyor.
Lá porque está quase no fim, não podem desistir agora.
Pershing Meydanı.
Na Praça Pershing. Nível B.
B-44.
na parede. B-44.
Her taşın altına bakacağım, ta ki bıçağı ve boğazını kimin kestiğini bulana dek.
- Vou continuar a procura até encontrar a faca e quem a usou para cortar-lhe a garganta.
Seni caddede yalnız bırakıp, dışarıda saçma bir ipucu kovalıyordu.
A perseguir uma pista da treta, deixar-te na rua sozinha.
Lynn Dewhurst ölmeden birkaç gün önce onun telefonuna tehditkar mesajlar bıraktığı için sorgulanıyormuş.
Interrogaram-na por ter ameaçado a Lynn Dewhurst dias antes de morrer.
Hayır, neden not bıraktın demiyorum.
- Não. Não é isso, queria saber para que foste dormir na estufa.
Pakistan cumhurbaşkanı Aahraf Bey PakistaN-Hindistan ilişkilerinde daha iyisi için.. Pakistan da çürüyen Singh adında bir mahkümü... 35 yıl sonra serbest bıraktı.
O presidente do Paquistão senhor Ashraf tem feito o esforço de amelhorar a relação da Índia com o Paquistão decidiu libertar um preso indiano que apodrece na prisão paquistanesa durante os últimos 35 anos seu nome é Sardar Singh.
Pakistan ile ilişkilerin daha iyiye gitmesi adına... Hindistan Khalil Chisti'yi serbest bırakmaya karar verdi. Sarbjit'in bırakılası ihitmali yüksek değil.
Nos seus esforços para melhorar as suas relações com o Paquistão a Índia decidiu libertar Khalil Chisti esperemos que libertem Sarbjit também.
Seni okula bırakmak için gediğimden haberin varmı. Ve 9 da işte olacam.
Você sabe que tenho de deixá-lo na escola e chegar à prisão às 9h.
Ne yani patlayıcılarımı çocuk odasına bırakamayacak mıyım?
Então, não devia guardar os meus explosivos no berçário?
Parayı masanın üstüne bırak. Yatağa gel ve keyfine bak.
Deixa o dinheiro na cómoda e vem pôr-te confortável.
Brent'i bırakacaksın yoksa senin ağzına sıçarım. Nasıl anlaşma ama?
Vai largar o Brent, ou vou dar-lhe uma coça.
Bilgileri mutfakta bıraktık.
Por favor? Deixei-te o contacto na cozinha.
Eğer o sarhoş, rezil kıçını bu evden çıkarıp beni ve arkadaşlarımı rahat bırakmazsan, o mezunlar maçına elveda diyebilirsin.
Se não tirares daqui essa peida ranhosa e não nos deixares em paz, então podes dizer adeus ao joginho do regresso a casa.
Izzy'nin serbest bırakılmasına karşılık Kupa'yı vereceğim.
Eu vou trocar a Taça pela liberdade da Izzy.
O kaza başıma gelen en iyi şeydi, çünkü hapishaneye gittiğim de temizlendim, N.B.P'ye katıldım ve... Ve bu benim hayatımı kurtardı.
O acidente foi a melhor coisa que aconteceu comigo, porque, na prisão, fiquei sóbria, juntei-me ao PCR e... isso salvou a minha vida.
Testi tek başına geçmen için onu bırakmamı ister misin?
Queres que o chumbe para passares com distinção nestes testes?
A noktasından B noktasına böyle gidersin.
É como se vai de A a B.
Biri tecavüz edip 40 yerinden bıçaklamış sonra da kendi şeyiyle boğmuş...
Foi violada, levou 40 facadas, e estrangularam-na com a sua própria...
Yani biri güvenlik kamerasını devre dışı bıraktıysa bile bu o anda Boyle'la ben hemen yanlarındayken kanıt odasında ceketi değiştiriyor olabilirler demek oluyor.
Se conseguiram mesmo desligá-las, estiveram na sala das provas, trocaram os casacos, enquanto eu e o Boyle estávamos quase a chegar.
Sonra Scrub Jay ile buluşacakken güvende olması için vestiyere bıraktım.
Depois deixei-a na recepção por precaução enquanto ia ter com O Scrub Jay.
NZT almamıştım, bu yüzden oraya varmadan yaklaşık bir saat önce Everywhere'deki hacker dostlarıma servisi devre dışı bırakan bir virüsü Alman Ağırlama Derneğinin sunucularına yüklettim ve böylece Wi-Fi'larını göçertip dışarıdan teknik yardım almalarını sağladım.
Agora, já não tinha NZT, portanto, uma hora antes da minha chegada, pedi aos meus amigos piratas da Everywhere para lançarem um vírus de Negação de Serviços no servidor da Caridade Alemã para mandar o wirless abaixo. Forçando uma chamada a pedir apoio técnico.
Bunlardan bir koloniyi finansal bölgeye bıraktınız ve bunu meteor yağmurunun geleceği zamanda yaptınız böylece insanlar uzaylılardan şüphelenecekti.
Lançou uma colónia na zona finaceira e agendou-a com a passagem da chuva de meteoros, para que pensássemos em extra-terrestres.
Gitmek üzereymiş. "Brian'ı burada bırakamam." düşüncesi aklına geldiğinde neredeyse kapıdan çıkıyormuş.
Estava quase porta fora quando se apercebeu...
Sizi derhal korumalı gözaltına almak istiyoruz, güvenliği elden bırakmamak adına.
Queremos levá-lo sob custódia preventiva imediatamente, por segurança.
- Oh. Eğer babam gerçek bir yunan olsaydı, işini bırakıp kuruş vergi ödemeden sosyal yardım sisteminden geçinirdi.
Se o pai fosse um verdadeiro grego, ele demitia-se do trabalho e viveria dos subsídios do estado, sem nunca pagar impostos na vida.
Onu ilk kez gördüğümde şehirdeki mezarlıktaydı. Büyük annenin mezarına çiçek bırakıyordu.
A primeira vez que eu a vi, ela estava no cemitério da cidade, ela estava a colocar flores na campa da tua avó.
Ellerini tuttum ve bir daha asla bırakmak istemedim.
Eu peguei na sua mão. E nunca mais a quis soltar.
Onu rahat bırak ve def ol.
Deixe-a em paz e ponha-se na alheta.
Hayır, hayır Ben sadece arkadaşımı yol kenarında bırakmıştım. Çok aptalca ama.
Não, não, eu deixei o meu amigo na estrada feito um idiota.
Benim şahsi favorim Tommy Egan'ın, sen bıçaklandıktan sonra seni kontrol etmeye yanına gelmesi.
A minha preferida é aquela em que o Tommy Egan foi ver como estava depois de ser esfaqueado.
Bu günden sonra sen ve adamların beni özel hayatımda takip etmeyi bırakıp sadece kulüplerde koruyacaksınız.
Você e os seus homens só vão ficar nas discotecas. E vão deixar de me seguir na minha vida pessoal.
Onu yolun kenarına bırakmak gibi mi yani?
Como tu a deixaste à beira da estrada?
Bırakın gitsin...
Deixem-na sair.
Hemen bırakın gitsin.
Deixem-na sair imediatamente.
Hemen bırakın onu!
Deixem-na sair já!
Bırakın onu, yoksa ben yaparım.
Soltem-na, ou solto-a eu.
Birkez daha ağır işi başkalarına bıraktın.
Mais uma vez, deixas o trabalho pesado para os outros.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]