Carné Çeviri Portekizce
12,588 parallel translation
Taze et istiyoruz!
Carne fresca!
- Kanlı canlı karşındayım.
Em carne e osso.
Sonra biftek kızartmaya başlayacağım. İki tarafını da birkaç dakika kızarttıktan sonra ateşin altını kısıp bezelyeleri atacağım.
Depois vou selar a carne, dois minutos de cada lado, e depois baixo a temperatura, enquanto as ervilhas cozem.
Ya öyle, ya da Cabe yine uçakta kurutulmuş et yedi.
Ou o Cabe comeu carne no avião de novo.
Ben de Cabe yine kurutulmuş et yedi zannettim.
Pensei que o Cabe tinha trazido carne seca de novo.
Sağ ol. Dur bakalım.
Ninguém sai desta casa sem um saco de carne.
Tüm mecazlar değişir.
A tua carne decompõe-se... Todos os...
Vücudunun çoğu kısmı gitmiş ama çürümeden değil.
Praticamente não há carne na superfície, mas não por decomposição.
Ama et kendine has bir şekilde bölüşülüyor.
Mas a carne é dividida de uma forma específica.
Et, ekibin genel vejetaryen diyetinde kıymetli bir ziyafet.
A carne é uma iguaria preciosa na dieta praticamente vegetariana do bando.
Yakaladıklarını bölüşmek şempanzelerin ekip olarak başarılı olmalarını sağlayan bağlarını pekiştiriyor.
Ao dividirem a carne, os chimpanzés reforçam os laços que possibilitam o seu êxito enquanto grupo.
Kokmaya başlamadan Lilian'ın eti torbalamasını ve ara sokağa koymasını sağla.
A Lilian que embale a carne e a ponha no beco antes que cheire mal.
Aslında daha çok et sever biriyimdir.
Gosto mais de carne, Steve.
Zambiya'nın çoğalan nüfusu, ceylanları hedef alan kaçak avcılar ve vahşi hayvan etine yönelik büyük, yükselen bir talep yaratıyor.
A população crescente na Zâmbia gera uma grande demanda por carne de animais selvagens, com caçadores a perseguir espécies como as Gazelas.
Matt'in ekibi, Güney Luangwa Koruma Derneği ve Zambiya Vahşi Yaşam Merkezi'nden gelen kaçak avlanma devriye ekipleriyle yakın çalışıyor kapanlara bakıyorlar, araçlarda av eti ve tüfek araması yapıyorlar.
A equipa de Matt trabalha em conjunto com as patrulhas anti-caça da South Luangwa Conservation Society e das autoridades de protecção do país, a procurar por armadilhas e veículos com armas e carne de animais selvagens.
Elena dondurulmuş Bolonez aldım.
Elena, trouxe carne à bolonhesa congelado.
Şükran günü için, küçük bir buta ne dersin?
Que tal carne vermelha no dia de acção de graças?
Bana et lazım.
Necessito de comer carne.
Tanrı'ya şükür domuzun bizden daha çok eti var.
Agradeça a Deus que o javali tem mais carne nele que nós.
İçinde et bile yok.
Nem sequer tem carne!
Burası yanık sosis ve pişmanlık kokuyor.
Cheira aqui a carne queimada e arrependimento.
Belki başlangıçlara ikinci bir seçenek ekleyebiliriz, etsiz olarak.
É só para adicionar um prato alternativo. Sem carne.
Sence kaç tane küçük et, büyük bir et yapabilir?
Quantas pedaços pequenos de carne equivalem a um grande?
I wasted my knives on the meat.
Desperdicei as minhas facas na carne.
Cesetleri fark etme yeteneğine.
A capacidade de detectarem carne morta.
Benim için iyi haber. Biraz etli kızları severim,
Boas notícias para mim, pois gosto de miúdas com carne nos ossos.
BİFTEK NEREDE?
"Onde está a carne?"
Şahsen daha da iyi görünüyor.
Ainda é mais incrível em carne e osso.
Beyaz değildi, ten rengi gibiydi.
Era da cor de carne. Não era branco.
Onların, burada, gerçek bir adamın yaşadığını bilmeleri gerek.
Precisam de saber que homens de carne e osso viveram aqui.
Etiniz için en yumuşak ekmek!
Pãozinho bem mole para qualquer carne!
Asıl iş orada.
A carne de primeira.
Etin nereden geldiğini sorma
Só não me perguntes de onde veio a carne.
Bakın hele, taze et gelmiş!
- Olha aqui! - Carne fresca.
Şu korkudan donup kalma durumları tam da onların istediği şey.
Carne nova por aqui é exactamente o que eles querem.
Taze et alabilecekken ekşi sütü kim ister?
Quem quer leite estragado quando se pode ter carne fresca?
- Etin içine doğru oyularak çizilmiş yazılara benziyorlar.
Parecem runas que foram esculpidas ou estampadas na carne.
- Defin töreninin bir parçası olarak annenin cesedinin eti, kutsal dualarla oyulurdu. "
"Como parte da cerimónia fúnebre, os cadáveres das mães tinham rezas sagradas esculpidas na sua carne."
İnanç'ın kurtuluşu için kendi canımı memnuniyetle feda ederim.
De bom grado sacrificarei a minha carne e sangue, para a sobrevivência do Credo.
Bir parça biftekle test yapıversen de olur benim için.
Testa-o com um naco de carne, quero lá saber.
Eminim, kaynayan insan eti hakkında bir şeyler düşünüyordur.
De certeza que ele não gostaria de ferver carne humana.
Ben et yemem.
Não como carne.
Tabii ki yemezsin.
Claro que não comes carne.
2006'da. Adaminiz yolun sonundaki bir italyan restoranindan asirdiği et biçağiyla iki çete tetikçisini öldürüyor.
2006, o teu homem deitou abaixo dois transeuntes com uma faca de carne que ele roubou de um restaurante italiano.
- Köy kokteyli sersemletti.
Carne fumada do campo.
Vahşi oyun ve yerli ürünler konusunda uzmanım.
Especializado em carne de caça e produtos domésticos.
Harika bir et çubuğu.
É um pau de carne fantástico.
Pope, tenceredeki bütün etleri ona ayırdı.
Ele enche o prato do branco de carne.
Herif koca bir kâse et yedi!
O prato fica cheio de carne.
Ben sadece... ırmak canlıları ve sincapla beslenen küçük bir trol gibiyim.
Sou como um pequeno duende que vive só de água do rio e carne de esquilo.
Et gibi görünüyorsun!
Tu pareces carne!