Dara Çeviri Portekizce
2,306 parallel translation
Bankalar bize yardım edecektir. Kalanını da biz tamamlayacağız, maaşlarımızdan biraz fedakarlık yaparak.
uma parte nos dara o banco, e o resto, e por nossa conta, renunciando a alguns meses de salario.
Tipki meshur Dara Singh gibi.
Como a estrela Dara Singh.
İsilik ortaya çıktığı zaman iki gün içinde ölümün gerçekleşeceğini söylüyor.
Aqui diz que uma vez que a erupção aparece, a morte se dará em dois dias.
Bu olamaz.
Não dará certo.
tüm askerlerin, atesten korunarak geri çekilmeleri gerektigini söyledi.
O comandante disse, "O comandante dará cobertura, " e os soldados... devem recuar. "
Geri kalanlar diğerlerini Pont-a-Mousson'da destekleyecek.
O resto do esquadrão dará apoio aos outros em Pont-a-Mousson.
RUTHERFORD BUGÜN BASIN TOPLANTISI YAPACAK
RUTHERFORD DARÁ HOJE UMA CONFERÊNCIA DE IMPRENSA
Büyüdüğün zaman, şimdi okumanın sana daha sonra yemek vereceğini anlayacaksın.
Quando crescerem, vão descobrir... que ler agora, lhes dará comida no futuro.
Aragon'lu Katherine ona bir erkek varis veremez.
Katherine de Aragão nunca dará um filho a Henry Tudor.
- Bu işimize gelmez.
- Dará resultado.
- Ve sen de top oluyorsun? - Hayır, ben, eğer susmazsanız poponuzu tokatlayacak olan hemşireyim.
- Não, sou a enfermeira que lhes dará uns açoites.
Hayır, haber vermezsin.
Não, não dará.
Önümüzde bir yarış var ve Taejo bu yarışı kazanırsa Togokahn Motorları'nın popüler hale geleceğine inanıyor.
Aproxima-se uma corrida. O Taejo acredita que, se conseguir ganhar, catapultará a Togokahn Motors de volta para a luz dos holofotes, e duplicará o custo da compra, o que dará conta do recado.
Kraliçe güneşi görür görmez başlama işaretini verecek.
Assim que a Rainha vir o Sol, dará sinal para começar.
Rahip az sonra senatoyu dualarla acacak.
O capelão dará início à oração.
- Peki, o zaman altın yüzüğü verecek adam nerede?
- Bem, onde está o homem que te dará ouro?
Eminim ki, zamanla bütün bu olanların çocuksu hikayesini anlatacaktır. Ama kendine güven duyana kadar anlatmaz.
Tenho a certeza que no tempo... ele dará a sua versão da história toda, mas não até que ele tenha fé no seu ouvinte.
Yakında tüm eğitiminiz ve fedakarlığınız... meyve verecek.
Em breve, todo o nosso treino e sacrifício dará os seus frutos.
Lütfen, açıklamama izin verir misin?
Não me dará, por favor, uma explicação?
Çocuğunuzu doğuracak bir yere götürüleceksiniz. Çocuk, Charles Grey'in ailesine teslim edilecek ve büyütülecek.
Será levada para o campo, onde dará à luz a criança, e a criança será entregue ao cuidado da família de Charles Grey.
Bize stratejik olarak avantaj kazandıracaktır.
Estrategicamente, nos dará vantagem.
Benim gibi.
Se seguirem o programa, ele dará resultados.
İçi öyle rahat edecek ki bize ödül bile verecek.
Até pode ficar tão aliviado que nos dará uma recompensa.
Düzenbaz diller, Tanrı size daha ne yapabilir? Sizi cehennemin közlerinde keskinleştirdiği oklarıyla cezalandıracak.
O que Ele dará pelas línguas traiçoeiras, são as setas dos guerreiros afiadas nas brasas incandescentes do carvão.
Yılda bir kere, bir günlüğüne Sanitarian Meydan'ı kapılarını açıyor hepimize hoş geldiniz diyor.
Um dia um ano A "Praça da Saúde" abrirá suas portas e dará boas vindas a todos
Ortalama olarak bir insan hayatı boyunca 26.000'den fazla öpüşür.
Em média, uma pessoa dará mais de 25.000 beijos durante a sua vida.
Bu gerçekten harika bir makale olacak.
Só que isto dará um grande artigo.
Canım, onsuz bir hayat geçirmekten korkuyorsun.
Querida, você dará o susto de sua vida.
Fromm'un bize katılmayı reddedeceğini varsayarsak, Olbricht ihtiyat kıtasının komutasını alarak Valkür'ü başlatacak.
Presumindo que o Fromm recuse juntar-se a nós, o Olbricht assumirá o comando do exército de reserva e dará início à Valquíria.
25,000 halleder mi?
5.000 para cada dará?
Eğer James seni dediği kadar seviyorsa, bize istediğimizi verir. Beyaz atlı presnsinle, günbatımına doğru uzaklaşırsınız.
Se James ama-te do modo que diz, ele nos dará o que queremos e então tu e teu cavaleiro branco podem cavalgar até o pôr-do-sol.
Güneş doğana kadar tüneli bitirmiş oluruz.
O que nos dará tempo suficiente para cavar o túnel antes de o sol nascer.
Belki burada hayata döner.
Uma criança dará vida a este lugar.
Sen, sana uygun biriyle beraber olacaksın, hep istediğin çocukları sana verebilecek biriyle.
Tu vais ficar com a pessoa que é certa para ti, a pessoa que te dará os filhos que sempre quiseste.
Vereceksin.
E você dará isso a ela.
Öyle deli dolu yaşayacak ki ölümün geldiğini bile görmeyecek.
Estará tão ocupado em viver a vida, que não dará por ela chegar.
Hiç bir ülke onu mülteci olarak kabul edemez.
Nenhum país no mundo lhe dará refúgio.
Saldırının nereye yapılacağını henüz bilmiyoruz.
Ainda não sabemos onde se dará o ataque.
Evet, çeneni kapamazsan gelip kafanı kıracak olan bir pısırığım ben.
Pois, sou um mariquinhas que te dará uma sova se não te calares.
Ne yaparsam yapayım bir türlü ilerleme kaydedemiyorum bir türlü düzene giremedim.
E isto dará cabo de mim se não me recompuser.
"Eğer gerekli cevabı veremezseniz sıradaki kişi otomatik olarak seçilecektir"
'A falta de resposta dará lugar ao fim de todos os assuntos do ensaio definitivamente'.
Onlar için tüm yaptıklarımız göz önüne alınınca avukatları on yıI oyalar. Belki de sadece ceza kesilir.
Se pensarmos em tudo o que fizemos por eles, isto dará trabalho aos advogados durante dez anos.
Gururunun okşanması gerekli ama tam o orgazm olurken parmağını kıçına sokarsan sana hiç sorun çıkarmayacaktır.
- Precisa de muitos elogios. Desde que enfies o dedo no rabo dele quando ele se estiver a vir, não te dará trabalho. Estava a brincar.
Gerçekten işe yarayacağını düşünüyorum.
Acho que dará certo.
" Seni korumaları için meleklerine emir verecek.
" Porque aos seus anjos dará ordens
- Beni dinlemeyecektir.
- Ele não me dará ouvidos.
Mona Moore, seni zevkten kudurtacak.
Mona Moore, que lhe dará bastante prazer.
İtalya'nın kesinlikle tarafsız kalmaması gereken bu savaş kendi kanıyla tarihin çarklarını döndürecektir.
Nesta guerra, a Itália não deve ficar neutra. Dará o seu sangue para fazer girar a roda da História!
Bu asla yürümez.
Nunca dará certo.
Hayır, ama o yüz cesaret olacaktır.
Não, mas isso dará mais coragem para lutar...
- İnan bana kardeşim...
Acredite em mim, irmão, ela não dará pela falta.