Dağlar Çeviri Portekizce
2,397 parallel translation
Onu eyaletin bir ucuna götürmek ile bir geceliğine Fangtasia'ya götürmek arasında dağlar kadar fark var.
- Sair do Estado com ela é bem diferente de ter uma sessão no Fangtasia.
Dağlar karlarla kaplanmış.
Neve profunda cobre as montanhas.
Dağları, plajları, Oh, harika bir havası.
Montanhas, praias, óptimo clima.
Bu dağlar tehlikelidir. Ancak, bu ve Kuzey Pasifik civarındaki ayıların kaderi somon balıklarına bağlıdır.
Estas montanhas são um local perigoso, mas, na verdade, o destino destas famílias de ursos e de todos os ursos do Pacífico Norte, depende do salmão.
Dik Rocky dağları yağmur suyunu ırmaklara akıtıyor ve su seviyesi hızla yükseliyor.
As íngremes montanhas rochosas conduzem a água para os rios e os caudais aumentam rapidamente.
Çünkü hayatlarını değiştirecek olan suyun kaynağı kilometrelerce uzaktaki Angula'nın dağlarında toplanan yağmur bulutlarının olduğu yerde.
A água que pode transformar as suas vidas tem as suas origens a milhares de quilómetros de distância, mas nuvens de chuva sobre as terras altas de Angola.
Bu dağların üzerine varmamız için yeterli mi?
Temos o suficiente para passar as montanhas?
Fakat yüzlerce yıllık bu haritanın yaratıcıları, yakınlarda keşfedilmiş dağları ya da nehirleri nereden biliyorlardı?
Mas ao contrário de outros mapas daquele tempo, este mostra massas de terra ainda inexploradas.
Taş devri insanları dağların arasından dümdüz uzana binlerce kilometrelik çizgiler çizemezlerdi. Ve bizim taş devri dostlarımız binlerce taşı geometrik şekiller oluşturacak biçimde dizemezlerdi.
Como um profeta do Antigo Testamento, ou um velho caduco, o autor ainda aí está, para disseminar a sua mensagem, de que não estamos sozinhos.
Afgan dağlarında, bulabileceğiniz şeyler, taş ve süpürgedir.
Nas colinas afegãs, o melhor que podemos esperar são rochas ou escovas de aço.
Kasmir Dağlarında,... radikal avlıyorsanız. ya da Moskova caddelerinde silah tüccarlarını arıyorsanız, casusların hayatı olumsuz etkilenir.
Quer estejamos a capturar extremistas nas montanhas de Kashmir ou a perseguir de traficantes de armas nas ruas de Moscovo, a vida de espião tem o seu preço.
* Dağları yık * * Çığlık at, bağır ve çağır *
# Tear down the mountain Yell, scream and shout #
Ne zaman bir CEO hapşırsa dağları yerinden oynatamam.
Não posso mover montanhas de cada vez que um director espirra.
Senden dağları oynatmanı istemiyorum sadece bir kamyon.
Não te peço que movas uma montanha, apenas a tua carrinha.
Güney Dağları'nın tam arkasında.
Fica atrás da Montanha do Sul.
bu ıssız ormanlarda, Batılılar tarafından henüz son zamanlarda keşfedilebilmiş yaratıklar ve ayak basılmamış dağlar var.
Nestas remotas selvas, há criaturas só recentemente descobertas pelos ocidentais e montanhas nunca visitadas.
Dağları, taşları, gökyüzünü, yerini arayacağım.
Removerei Céu e Terra, atravessarei vales e montanhas...
Tüm dağlar ve kayalar arasında küçük bir taşı aramak için geçirdiğimiz zamanda bu tip görünebilen yarıklar her yöne doğru parçalanıp, genişleyebilir.
E com o tempo que demora a encontrar uma pequena pedra... entre todas as rochas e montanhas da criação, buracos assim podem aparecer em qualquer lado, a espalhar-se e a despedaçar-se em todas as direcções.
Dağlar.
As montanhas.
Yeryüzü ve dağların karışımı, dikkatli olun ama çok güçlü bir afrodizyaktır o
É misturado com ervas da montanha, mas cuidado, é um poderoso afrodisíaco.
Ne dağlar, ne dükkanlar, ne fabrikalar...
Nada restou do que estamos habituados a ter.
Dağları taşırım ben Dan.
Eu posso mover montanhas, Dan.
Kimse konuşmadığına göre dayandıkları dağlar var.
E devem pressionar as pessoas para se manterem caladas.
Kart en son 10 dakika önce Chimdale Dağları'nın eteğindeki Kuruyemiş ve Kuru Et Evi'nde kullanılmış.
Esta é a primeira versão de Michael Patrick King, do roteiro do filme "Sexy and The City".
Şehirleri. Dağları.
Cidades montanhas.
Bilmiyorum ama üstlerime söyledim ve yaklaşık bir hafta sonra Mike ve ben Kalikata Dağları'nın yakınlarındaki hazır bir barikatta görev aldık.
Não sei, mas contei ao meu oficial superior, e cerca de uma semana depois, eu e o Mike fomos postos de serviço numa barreira de estrada avançada, perto das montanhas Kalikata.
Çin dağlarının doruklarından gelen kasım patı çayı. Güzelmiş.
"Yellow mountain tribute, chá de Crisântemo", muito bom.
Çikolata kaplı nanemden bir ısırık aldığımda,... birden kendimi karla kaplı dağların zirvesinde buluyorum!
Quando mastigo uma bolacha hortelã-pimenta, fico com a sensação... de estar no topo de uma montanha gelada!
... kendimi karla kaplı dağların zirvesinde buluyorum!
... de estar no topo de uma montanha gelada!
Kaptanın, dağların üzerinden konuşuyor.
Fala o seu comandante, a partir das alturas.
- Dağları olan bir yere.
Um lugar com montanhas.
Caldor adında bir savaşçı dağları aşıp, köyümüzü ele geçirdi.
Um senhor da guerra chamado Caldor, veio do outro lado das montanhas e capturou a nossa aldeia.
Sana o atı verdiğimde, saklanmak için dağlara gideceğini söylemiştin. Buralar dağlar değil ama!
Quando eu dei-te a Gwenevere, disseste que ias esconder-te nas colinas.
Brezilya ve Venezüella dağlarının kesiştiği ormanlar.
A floresta longínqua onde o Brasil e a Venezuela se encontram.
Peruvian Andes dağlarının eteklerindeki tepelerde bunu çok rahat görebilirsiniz.
E em parte nenhuma é esse facto tão evidente como aqui no sopé dos Andes peruanos.
Etiyopya'nın Simien Dağlarında 5,000 metre yükseklikte göklerin hakimlerinden biri yaşar.
Aqui, nos Montes Simien, na Etiópia, a 4500 metros, uma altitude de cortar a respiração, vive um superior mestre dos ares.
İlk bakışta bu dağlar çorak ve yaşamdan yoksun gibi görünüyorlar.
À primeira vista, estas montanhas parecem estéreis e sem vida.
Meksika'daki Sierra Madre Dağları doğanın en şaşırtıcı güzelliklerinden birini barındırır.
As Montanhas da Sierra Madre, no México VOANDO COM AS BORBOLETAS albergam uma das maravilhas da Natureza. VOANDO COM AS BORBOLETAS
Bu çamlar yaşamın sınırında,... batı Amerika'nın 3.000 metre yükseklikteki dağlarında yaşar.
Estes pinheiros vivem no limite do habitável, acima dos 3000 metros de altitude, nas montanhas do Oeste americano.
Sizleri hiç tanımıyorum ama adım gibi biliyorum kahrolası Smoky Dağları'ndan inip 8000 km denizi aşıp Sicilya'nın yarısına kadar ilerleyip kahrolası bir uçaktan atlayıp Naziler'e insanlık öğretmek için gelmedim.
Não sei quanto a vocês mas eu, com certeza, não desci das Smoky Mountains atravessei 8 mil quilômetros de mar, lutei na Sicília e pulei de um avião para ensinar lições de humanidade aos nazistas.
26. bölgede, dağların üst kısmında mobil bir eşleme ünitesi var.
Há uma unidade móvel de ligação no Sítio 26, onde podemos trabalhar, nas montanhas.
Hallelujah Dağlarında mı?
As Montanhas Aleluia?
Pandora'nın ünlü yüzen dağları.
As lendárias montanhas flutuantes de Pandora.
Biz bu dağları biliyoruz. Üzerinden uçtuk.
Ora, conhecemos estas montanhas.
Çam ormanları var, karlı dağlar var.
Floresta de pinheiros. As montanhas cobertas de neve.
# Ama dağları aştım Nehirleri geçtim #
Mas eu subi montanhas, atravessei o rio
Bu dağlar yırtıcı hayvan, alıcı kuş dolu.
Estão cheias de predadores, presas.
Bu dağlar da...
Aquelas montanhas...
Çünkü etraftaki tüm dağların, zirveleri var. oradalar!
Religiões aproveitaram-se disso.
Ve sonra, masa gibi düz ve üstünde inişalanı gibi, görünen bantlara sahip başka dağlar da var.
Os sacerdotes diziam que aqueles eram os nossos antepassados mortos, enviando carga para nós. O que fizeram, então?
Chimdale Dağları'nda bir yerlerde evleniyorlar.
Merda.