Deger Çeviri Portekizce
13,834 parallel translation
Lallybroch'u, İskoçya'yı, değer verdiğimiz ne varsa kurtarmak için elimden geleni yaparım.
Tudo o que puder para salvar Lallybroch, a Escócia e tudo o que nos é caro.
Evet, resmen kumar ama risk almaya değer.
Sim, é arriscado, mas vale a pena o risco.
Geri dönüyorum çünkü burada gerekli şeyleri yapacak adamlar olduğuna inanıyorum. Ve özellikle benimle birlikte korkunç bir donanmanın başında olmaya değer bir adam için dönüyorum.
Regressei, porque nesta ilha pensava que encontrava homens capazes de o fazerem, e, em particular, um homem que pensei que fosse merecedor de estar ao meu lado na vanguarda de uma temível frota.
Ve özellikle benimle birlikte korkunç bir donanmanın başında olmaya değer bir adam için dönüyorum.
Sobretudo um homem que eu considerava digno de estar a meu lado a liderar uma frota temível.
Her biri için değer biçme yöntemimiz iki taraf da bilmek istiyorsa, kayıtlara geçildi.
Os cálculos utilizados para chegar a estes valores estão registados para ambas as partes.
New Providence Adası'nın valisi saygıdeğer Woodes Rogers adına... Şımarık çocuğu hizaya sokmanın zamanı geldi.
Em nome do governador da ilha de Nova Providência, o honrado Woodes Rogers, chegou a altura de voltar a trazer uma criança rebelde à civilização.
Benim yerimde olsan bir korsanın sözüne güvenip bütün değer verdiğin insanların hayatını riske atar mıydın?
Se fosses eu, apostarias as vidas de todas as pessoas que tens ao teu cuidado baseado na palavra de honra de um pirata?
Diyor ki Ajanları, Urca De Lima altınının kayda değer bir kısmının, onlar farketmeden kaçabilmek için,
Dizia que os seus espiões tinham conhecimento de várias transações que envolviam uma quantidade considerável do ouro do Urca de Lima por bens valiosos mais discretos
Kayda değer miktarda para teklif ettiler.
Eles ofereceram-me uma grande quantia de dinheiro.
Saygıdeğer adamlar.
Homens honrados.
Saygıdeğer insanlar böyle giyinir.
É o que os homens honrados usam.
Hisardan kayda değer miktarda altın çıkardığınızı biliyorum.
Sei que removeu uma significante quantia do ouro do forte.
Adamların tayfanıza katılmamı rica ettiğinde kaptanınızın izinden gidilmeye değer biri olduğunu söylediler.
Quando os teus homens tentaram recrutar-me para a tua tripulação, disseram que o Capitão era um homem que valia a pena seguir.
Ocracoke'dan önce bir ganimeti gafil avladık. Kayda değer istihbarat taşıyan bir İspanyol ganimeti.
Antes de chegarmos a Ocracoke, deparámo-nos com um saque... um saque Espanhol que transportava uma grande quantidade de informações.
Saygıdeğer bir adamın hayatına sahip olma fırsatı.
Querias uma vida mais estável.
Evet bir kez denemeye değer.
Vale a pena tentar.
Velhasıl... iki yıllık çalışma sonunda... nihayet... kayda değer bir aşama kaydettik.
Depois... dois anos depois... tivemos finalmente... o nosso pequeno avanço.
Denemeye değer, değil mi?
Ela vale a pena, certo?
Kayda değer.
Essa é uma das boas.
Saygıdeğer senatör konuşmasını bitirebilirse soruları almaya başlayacak.
Se o senador enfim terminar esse discurso, abrirá para o público.
Kariyerini heba etmeye değer miydi gerçekten?
Isso valeu mesmo a tua carreira?
Belki açık fikirli kadınlara değer veriyordur.
Talvez ele valorize a mente aberta dela.
Hayatımı gerçekten yaşanmaya değer kıldın.
Fez a minha vida valer a pena ser vivida.
Bir meth-kafa ve ölü bir adama aşık yaşlı bir erkekle olan tarihimi düşünürsek ilişkiler hakkında soru sormak için en iyi insan olmayabilirim ama belki de düşünmeye değer bir şey değildir.
Talvez não seja a melhor pessoa para te aconselhar sobre relações, considerando o meu historial com um toxicodependente e com um homem velho apaixonado por um defunto, mas... talvez nem valha a pena pensares nisso.
Sahibi her kimse artık her şeyden çok buna değer verdiği çok açık.
Quem tinha isto, certamente achava que era a coisa mais importante que possuía.
Onlara neden bu kadar değer verdiğini anlamaya başladım.
Comecei a ver porquê é que ela os valoriza tanto.
Gerçek aşk daima beklemeye değer.
Vale sempre a pena esperar pelo verdadeiro amor.
Arkadaşların sana değer veriyor.
Essas pessoas, a tua gente... - Eles preocupam-se contigo.
Değer verdiklerini biliyorum.
- Eu sei que sim.
Ben de onlara değer veriyorum.
E eu preocupo-me com eles.
Birilerine değer verirsen, korunması gereken birileri de olur. Onlar için birilerini öldüreceğin insanlar.
Se te preocupas com as pessoas, há pessoas a proteger, há pessoas por quem matas.
Birine değer verdiğinde bir bedeli oluyor Morgan ve bunu ödüyorsun.
Se te preocupas com alguém... Há um preço, Morgan. E tu vais pagá-lo.
saygıdeğer bey lütfen bizi yalnız bırakın endişelenme sana hayat boyu mutluluk garantisi verebilirim
Senhor Reverendo, por favor, deixe-nos em paz. Não se preocupe, posso dar uma garantia de felicidade ao longo da vida.
... aramızda kalmaya değer olduğunu kanıtlayacak.
... merecedor de permanecer entre nós.
Firmaya değer kattığın su götürmez.
O teu valor nesta empresa é absoluto.
Tüm o inişler, çıkışlar için binmeye değer.
As subidas e descidas são o melhor.
Bahsettiğin şu tavırlara, dikkate, yeteneğe çalıştığın yerde de, değer verilmiyor, değil mi?
Essa atitude, concentração, capacidade. Não estás a ser estimulado, pois não?
Tekrar söylüyorum, değer verdiğim biriyle özel bir an yaşıyorduk.
Novamente, era um momento privado com uma pessoa de quem eu gostava.
Hijos Boricuas'ın saygıdeğer kardeşlerine.
É aos bons irmãos dos Hijos Boricuas.
Bize değer vermeyen serseri heriflerle kalırsak - bunların hiçbirini yapamayız.
Não podemos fazer nada disso se estivermos presas com tipos fodidos que não querem saber de nós.
Ciddi hit yaratıcıları DJ'lerin itibarına değer verir.
E acredita em mim, os DJ sérios preocupam-se com a reputação.
Belediyede bize değer veren birinin olması lazım.
Precisamos de alguém na Câmara que se importe connosco.
Kör olsam da buna değer.
Se ficar cego, terá valido a pena.
İkimizin de değer verdiği insanların canı yanacak.
Pessoas de quem ambos gostamos serão magoadas.
Değer verdiğim herkes öldü ve bu feci hâlde ızdırap veriyor.
Todos aqueles de quem gosto morreram. E magoa-me. Muito.
Bu arabada çalmaya değer bir şey yok.
Não temos nada aqui que valha a pena levar.
Ki gerçek değer bu ve kısmen seleflerimden birinin öngörü eksikliği yüzünden 35 yıllık bilgi ham bilgi başka bir yerde değil burada mevcut.
É aí que reside o verdadeiro valor. E devido à falta de visão de um dos meus antecessores, 35 anos de informação...
İki bakış açısı olduğunu söylemeyi saygıdeğer bir hale getiriyor.
Ele está a tornar respeitável dizer que há dois pontos de vista.
Buna değer miydi?
Valeu a pena?
Evet anlıyorum ama kredi değer oranı zıt yönde gözüküyor.
Eu entendo, mas o rácio entre o empréstimo e a garantia é negativo.
Kendilerine değer vermeyen, çete üyesi siyahiler ağzını burnunu dağıtmak için buraya gelmekten çekinmezler!
Conheço pretos, pretos marados que não se valorizam, e eles não vão ter nenhum problema em vir cá para te comer o teu rabo!