Determine Çeviri Portekizce
45 parallel translation
Kralınızın huzurunda oyun oynamayın sakın! Yoksa, ulu Krallar Kralı art niyetinizi açığa çıkarır ve birinizin sonu ötekinin eliyle gelir.
Não useis de fingimento perante vosso Rei, para que Aquele que é o Supremo Rei dos Reis descubra vossa falsidade... e não determine ser cada um de vós o fim do outro.
Kaptan, testin bir sonraki kısmı için taşıyıcıya ihtiyacın olacak. Yaratığın vücuttan çıkarılması olasılığını tartmak için.
Vai precisar de um hospedeiro para o próximo passo nos testes que determine se a criatura pode ser extraída do corpo.
Hemşire, karşıt madde bulabiliyor muyuz, araştırın.
Enfermeira, determine se podemos encontrar contra-agentes.
Vatandaşların kendi dosyalarını görebilmesini istiyorum. Kişisel dosyalara yetkisiz girişler de yasaklanacak.
Quero que todos os cidadãos tenham acesso aos seus ficheiros e quero legislação que determine que o acesso não-autorizado aos ficheiros pessoais seja ilegal.
- Sesi belirle çavuş.
- Determine coordenadas, sargento.
O zaman oraya git ve bunu tespit et.
Então vá até lá e determine.
Lütfen, doğal olmayan acil tıbbi durumu açıklayın.
Por favor determine a natureza da emergência médica.
Otopsiyi yapan kişi, bunu bulacak.
Esperamos que o exame pós-morte determine isso mesmo.
Bay Wickwire, duş kullanımları için bir program yapabilir misiniz?
Sr. Wickwire... determine os horários rotativos de uso dos chuveiros e WC. Sim, Mestre-chefe.
O zaman bırakalım buna mahkeme karar versin.
E podemos deixar que um tribunal determine se for assim.
Bir ekip komuta etsin. Kaç kişiydiler?
Determine um posto de comando e verifique as comunicações.
Talepleri, gerçekten ölü olup olmadığının tespiti.
- Determine e confirme a causa de morte.
Biz şaşırdık Andromeda tam yerimizi öğren
Com certeza estamos. Andromeda, determine a nossa localização.
Bombayı gösterdiklerinde, bilgisayarını aç, bombanın gerçek olup olmadığını sapta ve bunu, Welles'in bilgisayarına çalıştırma ve durdurma şifrelerini indirebilmesine izin verecek kadar uzun sürede yap.
Quando lhe mostrarem a bomba, ligue o computador, determine se a bomba é verdadeira e demore-se bastante a fazê-lo, para o Welles poder fazer o download dos códigos para armar a bomba e, se tudo correr bem, os códigos para desarmar.
Arka planda yerini belirleyebileceğimiz bir şey işe yarar bir yansıma, herhangi bir şey.
Algo que determine o local, um reflexo útil, qualquer coisa.
Ölüme neden olacak kadar önemli bir şeye benzemiyor.
Não há uma fórmula que determine qual a extensão de danos que corresponde à morte.
Hangi din bir çocuğun ölümünü buyurur söyler misin?
Diga-me uma religião que determine a morte de uma criança.
Temel Reis'in karekökünü bulun.
Determine a raiz quadrada do Popeye.
Kiracı özellikle istemedikçe onları kabul etmem.
- Não. Eu não as recebo, a não ser que o inquilino o determine.
Vasiyetnameyi bulup, Z'nin kimliğini belirleyince babama her şeyi anlatacağım.
Assim que encontre o Testamento e determine a identidade de Z... Vou contar tudo ao meu pai.
ZBZ Ulusal'ın sizin doğru yola geri döndüğünüzü tespit edene kadar burada olacağım.
Ficarei aqui até que a nossa irmandade nacional determine que vocês estejam nos eixos outra vez.
Hasır şapka. Bir şey mi oldu? Hayır..
Permita que Paul Poiret determine o que uma mulher quer vestir.
ZBZ ulusalın, sizin doğru yola geri döndüğünüzü tespit edene kadar burada olacağım.
Ficarei aqui até que a nossa irmandade nacional determine que vocês estejam novamente na linha.
ZBZ ulusalın, sizin doğru yola gelene kadar burada olacağım. Uzun bir süre buraya demir atabilirim.
Vou ficar por aqui até que a ZBZ Nacional determine que vocês estão de volta ao bom caminho.
Bakalım doğru mu anlıyorum ; kanun bir cinayetin kanıtlanabilmesi için rivayet niteliğindeki beyanlara izin veriyor ve burada bir cinayet kanıtlandı çünkü kanıtlayan rivayet niyeliğinde bir beyan var.
Então deixe-me ver se percebi. Permite testemunhos indiretos desde que se determine que houve homicídio e há homicídio porque um testemunho indireto o determina.
Astsubayın nerede olduğunu öğrenmek istiyorsan bu hindinin nereden geldiğini bulmanı öneririm.
Então se quiser saber onde o sub oficial esteve, sugiro que determine de onde veio este peru.
Bize yaralı olacağına karar vermediğimiz sürece sana hiç bir söz veremem. Bak.
Não posso prometer nada, até que se determine que tem alguma coisa útil para nós.
Bu hastalığın ne olduğunu bul ve bir tedavi üret.
Determine a causa da doença e encontre uma cura.
- Vay. Kemiklerdeki tüm hasarların yönlülüğünü belirlememi mi istiyor?
Ela quer que eu determine a direcção de cada um dos danos?
Düşmana sizi gözleme imkanını sağlar. İzlenip izlenmediğinizi tespit ederler. Yeterince şey gördüklerini düşünmeye başlarlarsa yeni elemanları ya da leşlerinden birisi olmanıza az kalmış demektir.
Permite que o adversário te observe e determine se estás a ser seguido, é só uma questão de tempo saber se viram o suficiente, para conhecer alguém ou fazer um cadáver.
Eski bir formanın, başarının önüne geçmesine izin verme.
Não deixes que uma camisola velha determine a tua grandeza.
- Onların yerini belirleyip direkt bana bildir. - Peki efendim.
Determine as suas localizações exactas, e reporte a mim directamente.
Sana güvenli olarak en çok ne kadar büyük doz vereceğimi belirledikten sonra kalibrasyon yapmam gerek.
Terei de aferir isso mal determine qual a dose maciça segura.
- Gerçekten Çay Partisi'nin mali yasayı belirlemesine izin mi vereceğiz?
- Vamos mesmo permitir que o movimento "Tea Party" determine as leis fiscais?
At sürmeye yetecek kadar düzeltemezsen dolu bir silahla beni burada bırakın böylece kendi kaderimi belirleyebilirim.
Se não conseguir deixar-me bem para cavalgar, deixem-me aqui com uma pistola carregada, para que determine o meu próprio destino.
Kader aksine karar verene dek ikimiz de yeminimize döndük.
Voltámos ambos para os nossos votos até que o destino determine o contrário.
Dolayısıyla Casusluk Yasası uyarınca ifşa edilen bilgi verilmemişse, bu bir savunma olmuyor olması gerektiği gibi çok gizli olarak sınıflandırılmışsa bilginin yayınlanması kamu yararına olsa da savunma yerine geçmiyor reformlara yol açsa da, hatta mahkeme kararıyla ifşa edilen program yasa dışı ve anayasaya aykırı olsa da Casusluk Yasası uyarınca savunması olamıyor.
Assim, sob a Lei de Espionagem, não é uma defesa, se a informação que se deu a conhecer, não devia ter sido retida em primeiro lugar, porque foi erroneamente classificada. Não é uma defesa, se a divulgação foi do interesse público que conduziu a reformas. Mesmo que o tribunal determine que os programas que foram revelados eram ilegais ou inconstitucionais.
Ta ki ben çizene kadar.
A menos que eu o determine.
Hukuk İdaresi, fotografların nereden geldikleri ve etkileri konusunda bir karara varana kadar herhangi bir yorumda bulunulmayacaktır.
Até que a Casa Branca determine o que são essas fotografias e de onde vieram, não tenho mais comentários.
Aslan balığının şeritleri görsel olarak kafa karıştırıcı dolayısıyla avları için onun ne kadar yakında olduğunu kestirmek zordur.
As listas do Peixe-leão confundem a visão, dificultando que a presa determine a sua distância.
Sözü geçen teftiş tamamlanıp hangi demiryolunun Ogden'ı hak ettiği belirlenene kadar hattaki tüm seyahatlere hemen son verilecek.
O funcionamento da linha deve parar imediatamente até que a inspeção aconteça e que se determine qual dos caminhos de ferro tem direito legítimo a Ogden.
İnsanoğlunun kendi kaderine kendisinin karar verdiği zamanlara geri döneceğiz.
Depois, vamos deixar que a humanidade determine o seu próprio destino.
Pasaportlarınızı teslim edip Villa Carmela'da... kalmanız gerekecek... soruşturma boyunca, ve aralıklarla polis istasyonuna gelip... ifade vermelisiniz.
Estão obrigados a entregar os vossos passaportes... e a permanecer residentes no local definido, ou seja, na "Villa Carmela", e a apresentarem-se na esquadra de Polícia regularmente até que eu determine que a investigação terminou.
Benim için sorun yok, ama senin için yeteri kadar iyi olup olmadığını anlayana kadar nihai onayımı saklıyorum.
Concordo com isso, mas estou a reservar a aprovação até que determine se ela boa para ti.
Böylece ne tarz özelliklerle uğraştığımızı saptayabilirim.
É agora que deves testar a frequência de ressonância do metal para que eu determine com que propriedades lidamos.