English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ E ] / Earn

Earn Çeviri Portekizce

46 parallel translation
we could have a luau. Olmaz, yarın işe gidip muazzam gelirini kazanmalı. and earn that big money.
Não, ele tem de ir trabalhar amanhã e ganhar aquele dinheiro todo.
volume 6 weeks I Brother earn theirs.
O meu irmão levou 6 semanas para conseguir o dele.
İnsanlara yalan söyletebilmek için buradaki yemeklerin genetiği değiştirilmiş.
A comida daqui foi geneticamente modificada para te fazer mentir. Onde está o Earn?
- Earn nerede? - Daha sisteme düşmemiş. Tahliyesi için kefaleti...
Como não está no sistema, não lhe posso pagar a fiança...
Annenlerin evine bile ben götürüyorum. Böyle olmaz Earn.
Até a tenho de levar a casa dos teus pais.
Earn'ün söyledikleri seni korkutmasın.
Assustar-me?
Earn, arabamı valeye götür hemen.
- Nem pensar. Leva o meu carro para o estacionamento!
Earn, tek başıma içemem.
Earn, não vou beber sozinha.
Rüyalarının peşinden gitme fikrini anlıyorum. Ama kızımızın geleceği için gerekli olan her şeyi temin edebilmeliyiz. Ve buna sen de dahilsin Earn.
Eu percebo a cena de seguires os teus sonhos, mas a nossa filha precisa das ferramentas para sobreviver.
Hayır.
Não. Earn.
- Earn deseniz yeterli.
- Podem chamar-me Earn.
- Earn.
- Earn.
Peki. - Earn.
- Está bem, Earn.
Tanıştığıma memnun oldum Earn.
Prazer em conhecê-lo.
- Görüşürüz Earn. Hoşça kal.
Igualmente, adeus.
Hayda... Earn...
Então, Earn?
Benim de uçağım var.
E eu tenho um voo. - Liga ao Earn.
- Earn'ü arayıp...
- Não vou ligar ao Earn.
Earn burada değil.
O Earn não está cá.
Earn'e yakın zamanda para ödeyemeyeceğini biliyorsun.
Sabes muito bem que tão cedo não pagas ao Earn.
Anlaştık mı? Beni takip et.
Este é o Earn, meninas.
Hanımlar, bu Earn.
- Então, tudo bem? - Não, obrigado.
Param nerede lan?
- Dei-o ao Earn. - Fogo!
Earn'e verdim paranı. Hasiktir!
- Onde está o caralho do dinheiro?
Hassiktir! Yürü Earn! Hadi, hadi, hadi!
Vamos, vamos, vamos...
- Earn, oğlum yapma ya. - Lütfen.
Raios, Earn, odeio esse som.
Earn dalga mı geçiyorsun?
Earn, estás a gozar?
Earn adına özür dilerim.
Peço desculpa pelo Earn.
Vay be. Peki Earn.
Então, Earn, em que área trabalha?
Spike Lee yapımı "Eyes Wide Shut" filmindeymişsin gibi hissetmiyor musun?
- Earn. Não parece que estás num "De Olhos Bem Fechados" realizado pelo Spike Lee?
Ne iş yapıyorsun Earn?
O que faz, Earn? Nada.
Earn.
Então, Earn?
- Earn. - Peki, güle güle.
Adeus.
Ne düşünüyorsun?
Então, o que achaste, Earn?
Senin hakkında çok özel bir his vardı içimde Earn.
Senti logo que era especial, Earn.
Tatlım... Tatlım, Earn Paperboi'un menajeri.
Querida, o Earn é o agente do Paper Boi.
Bu partiye de saldırmayacaksın, değil mi Earn?
Não vai desatar aos tiros nesta festa, pois não, Earn?
Sempatik olmaya çalışma. - "Anlıyorum" filan da deme. - Earn hadi gidelim.
Não diga que compreende, porque não compreende.
Dostum çabucak bitecek.
Vamos fazer isto rápido. Não deixes que o Earn te assuste.
Çok aptalca Earn.
Que parvoíce.
Earn.
O que foi?
Efendim. - Earn!
Earn!
Earn. Dostum herif bize kazık attı.
Ele enganou-nos, meu.
Naber Earn?
- O que fazes aqui, Swift?
Son kararın mı? Earn.
- Tens mesmo a certeza?
Earn ve Craig'in birbirlerine kanları ısındı galiba.
Parece que o Earn e o Craig se estão a dar muito bem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]