Eden Çeviri Portekizce
22,525 parallel translation
DEVAM EDEN SORUŞTURMA GÖRÜŞMESİ
Discussão da investigação em curso
Suç unsuru teşkil eden bu arkadaşı 9 Mayıs saldırısıyla bağlantılı bir yerde bulduk.
Encontrei este pequeno incriminatório num lugar crítico ligado ao hack do 5 / 9.
Xun'un patronu BeyazGül. Evil Corp'u alaşağı etmemize yardım eden kişi.
O chefe do Xun é o Whiterose, que nos ajudou a mandar abaixo a Evil Corp.
Elçiye evet demesini söylerse Obama Afrika'yı Çin'e hediye eden adam olarak hatırlanacak.
Se ele diz ao embaixador para votar "Sim" neste assunto, o Obama será conhecido para sempre como o homem que deu a África de presente à China.
Çölde gizemli şekilde hareket eden kayalardan bahsedip duruyordu. Bana göre de bunun en büyük nedeni...
... e ele estava a falar de umas pedras que se deslocam misteriosamente pelo chão do deserto, e pus-me a pensar nisso e achei que a causa óbvia seria...
1945'de Yamato'nun batmasına yardım eden bir uçak gemisiydi.
- Era um porta-aviões que ajudou a afundar o "Yamato", em 1945.
Barbara Eden'ın bedenini almak yerine en derin ve karanlık arzularına bürünür.
Mas ao invés de assumir a forma da Barbara Eden, eles apresentam-se como o teu desejo mais profundo e sombrio.
Boşboğazlık eden aptal bir kadınım işte.
Não passo de um mulher a dizer parvoíces.
Ama hep fazla abartılı, fazla duygularını açık eden ve fazla dramatik göründüğüm için sormayı bıraktım.
Quanto é que ela bebeu? Quando tu e o Mitchell se juntaram, pedias-me para fazer imensas coisas.
Daha da acayip olan şu ki, torununuz burada yaşıyor gibi ama tişörtüne bakılırsa Eden Mills Lisesi'ne gidiyor. Bölgenizden 20 km. uzaklıktaki seçkin bir devlet okulu.
Ainda mais curioso é o seu neto parecer morar aqui, mas a julgar pela camisola, frequenta o liceu Eden Mills, uma escola pública de elite, 19 km fora da vossa área.
Çeteyi infaz eden kişi parayı arıyor yani.
Então, quem quer que tenha assassinado a equipa, anda à procura deste dinheiro.
Belden aşağısını felç eden ciddi bir omurilik hasarı geçirdin.
Sofreste lesões na espinal medula. Estás paralisada.
Wyatt bir daha Jack hakkında konuşmadı ama biliyorum ki onu en çok rahatsız eden kişi oydu.
O Wyatt nunca mais falou do Jack, mas sei que era ele que mais o assombrava.
- Charles Baskerville'ı tehdit eden var mı?
Acha que algumas delas ameaçou o Charles Baskerville?
Sadece bizim çözülebileceğimiz, dünya çapındaki suçlarla mücadele eden bir dahi ekibinin başındayım.
Comando uma equipa de génios, que enfrenta ameaças mundiais que só nós podemos resolver.
- Ne? On yıllar önce Güney California'yı bir erik sevkiyatıyla gelerek istila eden Brezilya ateş karıncaları.
Formigas de Fogo, vindas do Brasil décadas atrás num carregamento de ameixas.
Ambrosia'ya sadece hak eden kişilerin ulaşabilmesi için bir sınav var sınavı geçmek için kalbini sunman gerekecek.
Há um teste para assegurar que são dignos de comer a ambrosia a consigam alcançar. E irá requerer que ofereças o teu coração, para julgamento.
- Eden'daydı.
Era o paraíso.
John Knox gibi kadınlardan nefret eden bir bağnaz hem İskoçya hem de İngiltere için bir tehdittir.
Um fanático que odeia mulheres como John Knox pode ameaçar a Inglaterra e a Escócia se tiver oportunidade.
Elizabeth'e endişelerini ifade eden bir mektup yazacağım hemen.
Escreverei a Isabel imediatamente falando-lhe das vossas preocupações.
- Bu ekibe kusurlarıyla yardım eden bir ben varım.
Sou o único em que o vício ajudou a equipa.
Kanka, ona zehir enjekte eden ben değilim, tamam mı?
Amigo, não fui eu quem injectou veneno nele.
Onu kontrol eden oldu mu?
Alguém foi ver como é que está o Jerry?
- Patrick'i terk eden kadın.
- A mãe que abandonou o Patrick.
Olay şu ki senin intihar eden biri olduğunu düşünmemiştim.
Nunca pensei que fosses do tipo suicida.
- Karımı rahatsız eden ajansın.
É o agente que anda a incomodar a minha mulher.
Bunu hak eden iki kişiyi.
Que mereceram.
Tahakkuk eden masrafları ödemeye hazırsınız sanırım.
Presumo que esteja preparado para pagar pelas despesas acumuladas.
- Jake sahte kimlik arasında dakikalar olan farklı şehirlerde iki ev onu sahte bir isimle bir yere kapattıktan sonra intihar eden kardeşin olduğunu söylediğin bir ortak Jodie'de bir cinayet...
Jake, identidade falsa, duas casas em cidades a minutos de distância, um parceiro a quem chamava irmão, mas que não era. E que cometeu suicídio depois de o ter internado com um nome falso. Cometeu um assassinato em Jodie...
Şu cinsiyetini pastanın içinde belli eden pastanelerden ayarlayacağız.
Um pasteleiro vai fazer um bolo daqueles que revelam o sexo.
Ve genellikle "Dana Büftek" servis eden bir mahkeme salonunda çalışmam.
E não costumo exercer num tribunal, que serve algo chamado : "Toucinho de Porco."
Evie beni rahatsız eden şeyleri yapmama ikna etti.
A Evie convenceu-me a fazer coisas fora da minha zona de conforto.
Bir adam var vefat eden kardeşimle geçmişte karanlık işlere bulaşmış.
Há um tipo que se envolveu em negócios duvidosos com o meu irmão que morreu.
Günlük işlerimi takip eden adamımı senin oraya göndereyim, ne dersin?
Sim. Que tal eu mandar-lhe o homem que trata dos meus negócios?
Lowry'nin adamı buldu, Danny'nin Lowry'nin adamını öldürmesine yardım eden de öyle.
O homem do Lowry encontrou-o, tal como a pessoa que ajudou o Danny a matá-lo.
Olay yerine intikal eden memur sendin, değil mi?
Foste o agente que foi ao local, não foste?
Esasen Monroe Şerif Departmanına devam eden bir dizi soruşturmayla ilgili yardım etmiş olacaksınız.
Estaria a ajudar o Departamento do Xerife de Monroe County em várias investigações que estão a decorrer.
Küfür eden ağzı bozuk köylüler tarafından kovalandık!
Fomos perseguidos por uma multidão de camponeses revoltados. Tudo graças ao vosso brilhante dízimo.
Bay Lam'e isabet eden kurşun kendisini külte merkezinden vurmuş ve giriş yerinde fazla hasara yol açmamış. Bu da Bay Lam'in belli bir mesafeden vurulduğunu gösteriyor.
A bala que atingiu o Sr. Lam atingiu o seu centro de gravidade, e não havia quaisquer marcas em redor do orifício de entrada, o que sugere que o tiro que matou o Sr. Lam, foi disparado à distância.
Eden'lı bir şeydi.
O Éden, qualquer coisa.
İyi akşamlar, Lago Eden.
Olá, boa noite.
Benim saltanatımı tehdit etmeye cesaret eden herkese ibret olacak bu.
Servirá de exemplo a quem ousar ameaçar o meu reino.
Bulduğun tek çözüm, senin amacına hizmet eden mi?
A única solução que conseguis encontrar é a que serve os vossos interesses.
Ayrıca onu, yüzlerce askerimi öldüren bir tabura kumandalık eden bir generalle takas etmeyeceğim.
Além disso, não o vou trocar por um general que comandou um batalhão que me matou centenas de soldados.
Kale'yi ifşa eden bir yazı yazıyorum.
- Sim. Estou a escrever um artigo sobre o The Keep.
Ve bize ateş eden o arkadaşın nerede?
Onde está o seu amigo que estava a atirar em nós?
Sana ihanet eden.
Aquele que te traíu.
Sanırım ona yardım eden bir ekibi vardı orada.
Pensei que ele tivesse uma equipa a ajudá-lo por aí.
Bu yıldönümü şenliği onu taşımana yardım eden bir yük. Aslında ihtiyacım olan senin yardımın.
Na verdade, é a vossa ajuda que me faz falta.
Nasıl yardımcı olabilirim?
Daqui é o Lago Éden, em que posso ajudar?
Ziyaret eden oldu mu?
- Não.