English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ E ] / Enclave

Enclave Çeviri Portekizce

41 parallel translation
Burası Bosna merkezinde, Tuzla'ya yakın bir mülteci kampı. Onlar, Sırpların binlerce genci öldürdüğü, Zepa'dan kaçan aileler.
Neste campo de refugiados perto de Tuzla, na Bósnia Central, são famílias que eram de Zepa, do enclave de Zepa, onde os sérvios assassinaram milhares de homens jovens.
İngiliz ve Hintli birlikler, küçük bir kapanın içinde, hayatları için mücadele ediyorlardı.
Os britânicos e indianos, sitiados num enclave, lutavam pela vida.
İki süper güç arasına sıkışmış bir ülke gibi hissediyorum.
Sinto-me como um enclave entre duas superpotências.
Bugün yapılan açıklamaya göre, Kuzey İrlanda'daki yaklaşık 30 yıllık bitmek bilmez kanlı olaylardan sonra, baskın durumdaki İngiliz hakimiyetindeki bölge hükümeti ve İrlanda direnişçileri arasında, bir barış anlaşmasına varıldı.
Após 30 anos de um conflito sangrento na Irlanda do Norte, foi alcançado um acordo de paz entre o Governo Protestante do enclave e a Resistência Irlandesa.
Güney Sırp yerleşim bölgesinde bir çatışmanın ortasında Boşnak-Sırp güçleri, uçağı iki gün önce düşürülen Amerikan seyir subayı Chris Burnett'in cesedini bulduklarını söylediler.
No meio dos confrontos, perto do enclave do Sul forças Bósnio-Sérvias afirmam ter encontrado o corpo do navegador o Tenente Chris Burnett, cujo avião foi abatido há dois dias.
fakat 19. bölümde Klingonların görüldüğü, "canlı yiyecek" ile ilgili yabancı yerleşimi varmış.
Mas falaram-me de um enclave no Nível 19, onde os klingons costumam ir, algo relacionado com alimento vivo.
Böyle bir yerleşimde daha çok canlının olması gerekmiyor mu?
Um enclave não devia ter pessoas?
"Yerleşim" birçok şey anlamına gelebilir.
Enclave pode significar muitas coisas.
Ve Oklahoma'nın tava sapı gibi olması da ne oluyor?
E que é isso de Oklahoma ter um enclave?
Tava sapını tam on ikiden vurdu!
Em cheio no enclave.
O kadar yazı okuyorsun ve Austin'in sanatçıların modern, bir yerleşim bölgesi olduğunu düşünüyorsun. Oysa çok sıcak.
Lê-se muitos artigos que dizem que Austin é um caloroso enclave de artistas, mas era muito mais que caloroso.
Ty Diamond bizi izleyip yerimizi bulmuş olmalı.
O Ty deve ter seguido o Diamond até ao nosso enclave.
Ve sonra yerinize geri döndünüz... sonra sen Ketamine ve vodka karışımı dağıtmak için huni kullandın.
Depois voltaram para o enclave, e usaste o funil para distribuir a quetamina e a vodka.
Galiba ona yerleşim bölgesi deniyor. Hayır.
- Acho que se chama enclave.
BM bölgesinin dışına.
Ele toma a rota para longe do enclave da ONU.
Tecrit edilmem, zeka gücümü şu zavallı ev hayvanı Underdog'tan intikam alma görevime odaklamaktan başka bir işe yaramayacak.
O meu isolamento não será mais do que um enclave no qual poderei concentrar a minha força mental na tarefa de obter vingança daquela mascote ridícula : o Underdog.
Amerikan askerleri bu yerleşim bölgesine getirildi. Bundan eminiz.
Os soldados americanos foram trazidos para este enclave, disso temos a certeza.
Avrupa'nın lüks ama gözden düşmüş şehri Şanghay'ın merkezine dokunmadılar.
Eles deixaram intacto o centro de Shangai, um enclave europeu de luxo e decadência.
Bugün, fabrika çalışanları ve aileleri için düzenlenmiş "Yüksel Çöl" yerleşim yerindeki dua alanında bir cenaze nöbeti planlandı.
Está marcada uma Vigília para hoje em Charm Acres... O enclave do deserto que servia como vila da corporação para os trabalhadores e as suas famílias.
Carpentras Venaissin'deki Papalık Bölgesi
CARPENTRAS ENCLAVE PAPAL DE VENAISSIN
Vergiden muaf tutulan dini vakfınızı vampirlere karşı terörist eylemlerin planlandığı bir yere dönüştürdünüz.
Vocês usam a vossa organização religiosa isenta de impostos como um enclave anti-vampírico terrorista.
Aksanında şu Florida Panhandle şivesi var. Halbûki daha bir Savannah aksanıyla konuşman gerekiyor. Bu da biraz daha ağızda şeker varmış gibi konuşmanı gerektirir.
Tu tens este género de coisa de enclave da Flórida a acontecer, enquanto o que tu queres mesmo é mais um sotaque de Savannah, o qual é mais do tipo melaço, apenas do tipo de cuspir da tua boca.
Yaban Kazları Giriş Kapısı
ENCLAVE DA ÁGUIA CELESTE.
Nişanlımın burada bir dükkanı var.
O meu noivo é comerciante no enclave da Águia Celeste.
Burası bir yerleşim bölgesi ama.
- Vivemos num enclave, sabes?
Yerleşim bölgesi diyoruz.
Isto é um enclave.
Söylentilere göre, yaklaşan düğün Antibes özel anklavında yer alan 19. yüzyıldan kalma Krugerlar'a ait şatoda gerçekleştirilecek.
"Há rumores que as futuras núpcias ocorrerão no castelo do século XIX" "do Kruger localizado dentro do exclusivo enclave de Cap d'Antibes."
Dini hizmete sunulmuş ufak bir arazi.
É um pequeno enclave de paróquia no topo de uma colina.
Doğu Assetia Bölgesi İç Savaşın 5.
ENCLAVE DO LESTE DA OSSÉTIA 5 anos depois da guerra civil.
Bu küçük yerde harikalar yarattı.
Ela fez maravilhas, neste pequeno enclave.
Onlar, Sırpların binlerce genci öldürdüğü, Zepa'dan kaçan aileler.
Estas famílias deixaram o enclave de Zepa onde os sérvios assassinaram milhares de jovens.
Loire Vadisi'ndeki bir yerleşim bölgesi.
Há um enclave no Vale do Loire.
Bu karışımı şey olarak kullanıyorlarmış...
Utilizam o seu enclave como...
Diğer yeni zenginlerle birlikte Moskova dışındaki gizli bir mıntıkada yaşıyorduk.
Vivíamos num enclave secreto nos arredores de Moscovo, com muitos dos outros recém-ricos.
Tatlım bizi Enclave Court'a götürür müsün?
- Pode levar-nos à Enclave Court?
Senin bu kuşatılmış bölgende duyduklarıma göre ahbaplarından bazıları da gitmenin bir yolunu arıyorlar.
Apesar de, segundo o que ouvi no teu pequeno enclave, alguns dos teus compinchas também querem deambular.
Patrick Spring köpek hipnozcularını öfkelendirecek ne yapmış olabilir?
O que terá feito o Patrick Spring para enfurecer um enclave de hipnotizadores de cães.
Kuzey oyuğunda onu dişi bir aslanla aynı yere koyduk.
Juntamo-lo com uma leoa em cio, no enclave norte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]