Eser Çeviri Portekizce
1,220 parallel translation
Sopayı yiyince küçümseyici tavrından eser kalmayacak!
Vai deixar de ser tão besta.
- İçinde insanlıktan eser yok.
- Não existe humanidade dentro dele.
aslında, bu onun kendi yaptığı tek eser.
Na verdade, esta foi a única escultura que ele próprio expôs.
Yalanların bir araya getirildiği daha büyük bir eser tanımıyorum.
Sou de opinião que a bíblia é talvez o maior conjunto de mentiras e falsas verdades que alguma vez se reuniu.
- Yazdığı en güzel eser.
- A sua melhor obra.
Devam ediyoruz. 84 numaralı eser.
Continuando, lote número 84.
85 numaralı eser.
Lote número 85.
Şimdi akşamın son parçası. Kataloğumuza son anda girdi. 277 A numaralı eser.
E agora, a obra final da noite acrescentada na última hora ao catálogo lote número 277A óleo sobre tela, assinado pelo artista :
Bu eser 50 bin dolardan satışa çıkarılıyor.
Este item tem uma reserva de 50 mil dólares. 50 mil, alguém? Que pena.
- Çünkü yüzünden eser kalmayacak.
- Porque não lhe vai restar nada na cara. - Oh, pára com isso!
Şeytan'ın Çırağı. Harika bir eser.
Excelente obra.
Bu o eserin Torchia tarafından yapılan adaptasyonu. O eser Lucifer'in kendisi tarafından yazılmıştı.
Eis a adaptação de Torchia sobre esse trabalho que foi escrita pelo próprio Lúcifer.
Harika bir eser.
Olha. É uma grande peça.
Artık onlardan bir eser yok.
Agora, tudo o que já não é.
Depremler yüzünden fazla eser kalmadı.
Resta pouco da cidade, devido aos muitos sismos.
Öne sürülen fikirlerden biri şu : Dünya'da bir eser metal olan ama Venüs'te yeterince yaygın görülmesi mümkün olan ve aynı özellikleri gösteren teleryum olabileceğidir.
Pode ser telúrio, um metal em vestígio na Terra, que poderá ser comum em Vénus, e que parece ter as propriedades certas.
Muhteşem bir eser. Katılıyorum sana...
É o que eu digo.
Bayan Hall'un kanında Chimera virüsünden eser yok. Antikor bile yok.
O sangue da menina Hall não acusa vestígio nenhum do vírus da Quimera, nem mesmo anticorpos.
Hayır! Sarayın çevresindeki her köyü didik didik aradık. Ve hâlâ Kuzco'dan eser yok.
Procurámos nas aldeias todas à volta do palácio e nenhum sinal de Kuzco ainda.
Bu eski bir eser. Bir kadını ofise koymak ona bir şey ifade eder. AHer neyse, Leane Hanson kesinlikle doğru karardır.
Colocar uma mulher neste cargo diz-lhe bastante e ele pensa que Laine Hanson é a melhor escolha.
Vücudunda östrojenden eser olmayan bir kadını alıp onu bir hanımefendiye dönüştürdüm.
Eu peguei numa mulher sem ponta de estrogénio e fiz dela uma senhora.
İkinci olan eser de basılacak.
O 2º prémio também é publicado ;
"Bir gün, bir deli rüzgar eser ve güzellik ülkene gökyüzünden en derin acıları ve getirir."
"Um dia, soprará um vento hostil" "que trará para a vossa terra de beleza" "o infortúnio do céu e o mais profundo sofrimento."
Orada öylece oturup, insanlara saldırır, küçümser ve garip sesler çıkarırsın. Mızmızlanırsın, şikayet edersin, lânetler edip, eser gürlersin. Ve geriye külden başka bir şey kalmayana kadar yakıp yıkarsın her şeyi.
Só ficas aí sentado, com comentários maliciosos e a troçar e a gemer, a encontrar defeitos e a reclamar, a praguejar e a disparar, e espancas e queimas tudo até apenas sobrarem cinzas e ossos!
Parazit ve Vork aynı şey çıktı. Ama, her ikisinde de zehirden eser yoktu.
O parasita e o Vork são os mesmos, mas nenhum dos dois é venenoso.
Demek işler zorlaştığında hemen eser hırsızlığına başvuruyorsun ha?
Bom, quando as coisas são difíceis, vai-se plagiar, huh?
Burada Eloktormagnetik boşalmadan eser yok.
Não há traços de descarga EM.
Sana asılmıyorum, seni tarihi eser şey.
Ela não se está a atirar a ti, sua relíquia.
Güzel bir eser ama işlemedeki altın sarısı normalde bu parçalarda gördüğümüzden biraz daha açık renkte.
Acabamentos lindos. Embora o ouro aqui nesta beira esteja um pouco mais brilhante que o habitual neste tipo de peças.
Eski kemikler ve birkaç tane de eski eser. Düşük ısıda korunması gereken bazı belgeler.
Apenas velhas ossadas, artefactos, relíquias, documentos que lá guardámos por ser mais fresco.
Sıradaki 702 numaralı eser, "Pencere Önündeki Genç Kız" açık artırmadan çekilmiştir.
O próximo objecto, o lote 702, rapariga à janela, foi retirado do leilão.
Bu eser hakkında bize neler söyleyebilirsin...
Que podes dizer-nos sobre este trabalho...
Hadi tartışmamızı bu eser üzerine yoğunlaştıralım.
Vamos falar sobre este trabalho.
Gün batımlarını ve şafakları gördüm, ama güzel yüzünden eser yok. "
Vi o Sol a pôr-se e a nascer, mas nada do vosso belo rosto. "
Bayanlar, baylar, sanırım yeterince taş ve oyma eser gördünüz.
Senhoras e senhores, provavelmente já viram muitas pedras e gravuras.
Eser halde bir şey daha var.
indícios de outra coisa qualquer.
İkisi de kanlarında virüsten eser kalmadan iyileşti.
Ambos recuperaram sem sinais do vírus no sangue.
Fakülteyi yönettiğini sanıyor ama 1985'ten bu yana saygın bir eser bile yayınlamamış.
Ele crê que dirige a comissão, mas não publica nada decente desde 1985.
O uzak ülkeden rüzgârlar eser
"Os ventos daquela terra sopram..."
tereddüt ve kararsızlıktan eser yok.
Ele está mais forte que antes.
Anlarsın ya, hafif meltem eser.
Será óptimo!
Atmosfer eser miktarda azot dioksit ve klorometha...
A atmosfera contém vestígios de dióxido de azoto, clorometano...
Erişebildiğim tek bir bilgi bankasında bile, yaklaşık 500 devre önce milyonların hayatına mal olmuş dehşet verici bir savaştan eser yok
A quantidade mínima de dados que posso aceder... indicam que uma guerra cruel fez milhões de vidas há 500 ciclos.
Ama hiçbir yerimde kesikten eser yok!
E não tenho nenhum corte!
Bir milyon kilometrelik bir sahada bir tek Leviathan'dan eser yok
Nada igual a uma leviatã em um milhão de metras.
Evet, açım ve bu gemide tatlıdan eser yok.
Sim, estou com fome e não há doces nesta nave.
Beni acinasi ve unutulmus bir eser olarak hatirliyorlar!
Como uma relíquia patética e esquecida, é assim que se lembram!
Rüzgar eser.
O vento acontece.
Organizmadan eser kalmadı.
Estou a dizer que o organismo já não existe.
Nörolojik düzensizlikten hiçbir eser kalmadı.
Qualquer desordem neurológico que estavas sofrendo, já não é detectável.
A waft... eser gelir... söndürmek için lambamı
O vento... Virá... apagar esta vela.