Ezra Çeviri Portekizce
1,414 parallel translation
Sana söyleyecektim, ama Ezra...
- Eu ia dizer-te, mas o Ezra...
Ezra o yokken mekanını kullanabileceğimi söyledi.
O Ezra disse que podia usar a casa enquanto ele estivesse fora.
Maggie Ezra'nın oğluyla tanışmasını istemedi.
A Maggie não queria que o Ezra conhecesse o filho dele.
Hayır, Ezra'nın ki.
Não, é a mãe do Ezra.
Hayır, bilmiyorum.Ezra'nın dairesine uğramıyorum.
Não, não sei. Não tenho ido a casa do Ezra.
Ezra'ya yalancı olduğunu ispatlamak için.
Para te encurralar e provar ao Ezra que és mentirosa.
Bunu Ezra'ya bırakayım.
- Vou deixar isto para o Ezra.
Ezra'nın hayatını yaşayış şekline katılmıyor olabilirim ama kenarda durup onun hayatını mahvetmene izin vermeyeceğim.
Posso não concordar com a maneira como o Ezra vive a vida dele, mas não vou ficar de braços cruzados e deixar-te arruiná-lo.
Ezra, gittiğinden beri sesin çıkmadı.
Ezra, não dizes nada desde que partiste.
Ezra döndü.
O Ezra voltou.
Ben Ezra'yı kastetmiştim.
Referia-me ao Ezra.
Bunu Ezra'yla konuştun sandım.
- Suponho que falaste com o Ezra.
Biliyorum inanması güç ama, ama ben Ezra için iyi olanı yapmaya çalışıyorum.
Sei que pode parecer difícil de acreditar, mas agi para bem do Ezra. Ele estava no secundário.
Hayatı tepetakla olurken onunla birlikte olman.
Ficar ao lado do Ezra enquanto a vida dele dá uma reviravolta...
Özellikle Ezra gibi biri için.
Especialmente para alguém como o Ezra.
Hayır, ezrayı özlemiştim.
Não, só tinha saudades do Ezra.
Ezra, sorun yok.
- Ezra... - Está tudo bem.
Bak, bilmeni isterim ki Malcolm'u Ezra'ya anlatan ben değildim. Aria, önemli değil.
Ouve, só queria que soubesses que não fui eu que contei ao Ezra do Malcolm.
Her ne kadar Ezra'nın onu öğrenmesini istesem de bunu asla yapmazdım.
E por muito que quisesse que o Ezra o conhecesse, jamais faria isso.
Dürüst olmak gerekirse şu birkaç haftada Ezra ve Malcolm'un nasıl bağlandıklarını görünce ona daha erken söylemiş olmayı diliyorum.
Na verdade, ao ver a relação do Ezra e do Malcolm nas últimas semanas, preferia ter-lhe dito mais cedo.
Ezra arayıp mesaj bıraktı.
O Ezra ligou e deixou-me uma mensagem.
Delaware'delerken farklıydı, ama buraya gelirlerse Ezra ve sana ne olacak?
Bom, uma coisa era quando estavam em Delaware, mas se vierem para cá...
Ezra, arkamı döndüğümde çok geçti.
Ezra, quando me virei, já era tarde de mais.
Ve Ezra daha iyi hissettiğinde gerçek eğlence için seni tramboline götüreceğini söylüyor.
E o Ezra diz que quando te sentires melhor, vai levar-te a um trampolim para te divertires a sério.
Ezra'nın oğlunun Delaware'de yaşadığını düşünmek başka bir şeydi ama Malcolm ve Maggie buraya taşınırsa...
Uma coisa era quando eu pensava que o filho do Ezra vivia em Delaware, mas se o Malcolm e a Maggie se mudarem para aqui...
Ezra o hayatında olduğu için çok mutlu görünüyor.
O Ezra parece muito feliz por o ter na vida dele.
Ezra bunu hakkında ne diyor?
- O que diz o Ezra em relação a isso?
Baba, Ezra hakkında konuşmam gerekiyor.
Pai, preciso de falar contigo sobre o Ezra.
Annenle konuştuğum zaman, Bana Ezra'yı anlattı. Delaware'lı kadın hakkında. Ve bir çocuktan.
Quando falei com a tua mãe, ela contou-me do Ezra, da mulher de Delaware e do miúdo.
Ezra büyük sorumluluklar alıyor.
O Ezra está a assumir grandes responsabilidades.
Bu arada... Ezranın durumu hakkında ne yapmalıyız?
Entretanto o que fazemos em relação ao Ezra e à sua situação?
Ezra Fitz vekil öğretmen olarak Çevre okullarına başvuruda bulunmuş.
O Ezra Fitz candidatou-se ao agrupamento como professor substituto.
Şuanda Ezra Fitz'le görüşüyor musun?
Tem andado a ver o Ezra Fitz?
Ezra büyük sorumluluklar üstleniyor.
O Ezra está a assumir grandes responsabilidades. E precisa de um emprego.
Biliyorsunuz, Ezra'yı son görüşümde yüzüne zor bakabildim.
Da última vez que vi o Ezra mal consegui olhar para ele.
Ezra'nın Rosewood lisesine öğretmenlik için başvuruda bulunduğunu biliyor muydun?
Sabias que o Ezra estava a candidatar-se a professor no liceu de Rosewood?
Dinle, annenle, Ezra'nın oğlunu desteklemek için bir yolun bulunması gerektiğinin farkındayız.
Ouve... Eu e a tua mãe compreendemos que o Ezra tem de arranjar uma maneira de sustentar o filho.
Ezra karar vermek için gün istedi.
O Ezra pediu um dia para decidir se quer aceitá-lo.
- İş bulman gerek, Ezra.
Precisas de um emprego, Ezra.
Aria ve Ezra'nın ayrılma nedeni benim.
Foi por minha causa que a Aria e o Ezra acabaram.
Bugün ben ve Ezra'ydı. Yarın sen ve Caleb olacak. Ve sonra senin sıran gelecek, Emily.
Hoje sou eu e o Ezra, amanhã serás tu e o Caleb, e depois será a tua vez, Emily.
Görüşürüz, Ezra.
Adeus, Ezra.
Yarınki anma töreni için Ezra'ya servis tabağı yolladım.
Mandei um prato para o velório do Ezra amanhã.
Ezra'yı mı düşünüyorsun?
Estás a pensar no Ezra?
Ezra, sen üzgünsün.
- Ezra, estás perturbado...
Benden gelmemi istedin, Erza.
Pediste-me para vir, Ezra.
Ezra!
Ezra!
Ezra?
Ezra?
Ezra.
Ezra.
- Ezra'yı görmeye gidecektim.
- Eu ia ver o Ezra.
Ezra.
Ezra...