Felaket Çeviri Portekizce
3,304 parallel translation
Felaket olur korkumdan ölürüm herhalde.
É terrível. Acho que morria de medo.
Bu tam bir felaket.
- Isto é um desastre.
Bu halı felaket güzel.
Esta carpete é tão boa.
Başlarına gelen felaket için Yahudi halkını suçluyorsunuz.
Culpa o povo judeu pela sua própria destruição.
Bu bir felaket olur. - Bunu nasıl durdururuz? - Biz mi?
Agora que refrescamos e relaxamos com o nosso passeio e meditação, está na hora de um pouco de exercício de equilíbrio.
Özellikle bu felaket yollarınız yüzünden.
Especialmente nestas estradas horrorosas.
Felaket olur.
Vai ser um desastre.
Felaket.
Horrível.
Hafta sonları iyi diyebilirdim, ama felaket geçiyor.
Pensei nos fins de semana, mas os nossos são horríveis.
Felaket geliyor.
Está a chegar uma praga.
Felaket bir baba ve eş olduğumu öğrendim.
Aprendi que sou um pai e um marido terrível.
Felaket olmuş.
É fantástica!
Felaket olmuş!
- É fantástica!
diye gaza geliyor ve sonu felaket oluyor.
"Eu também posso fazer isto. Eu também posso fazer isto." E uma catástrofe acontece.
Güvenli bir şekilde kilitlemiştim, ne büyük felaket!
Eu tinha fechado tudo, mas que catástrofe!
13 ceset, yığınla uyuşturucu, silahlar, acayip şiddet. Tam bir felaket.
Treze mortos, montes de drogas, armas, saliva e rabos.
- Felaket.
- Desastre.
- Ya da tarihi felaket
- Ou um desastre histórico.
- Hayır! Tam bir felaket olur?
- Não, isso seria uma catástrofe!
1932 ve 1933 yıllarında... Ukrayna'da felaket bir kıtlık yaşandı ki bu da pek çok insanı yamyamlığa başvurmaya yönlendirdi.
Em 1932 e 1933, o povo Ucraniano passou por momentos de muita fome, o que levou muitas pessoas a recorrerem ao canibalismo.
- Felaket..
- É terrível, é terrível.
- Felaket olan ne, Majesteleri?
- O que é terrível, Sua Majestade?
kararlı bir uçuşu imkansız kılan bir felaket " olayıdır.
'Um evento cataclísmico, onde a recuperação era nula e um voo estável impossível'.
- Felaket. Sizin masanız.
A vossa mesa.
- Araç tam bir felaket.
- Malditos cortes. É um porra desgraçada.
Bu bir felaket.
Isto é uma merda de desastre.
Bu gece tamamen bir felaket olmasına rağmen aslında birbirimizi daha çok yakınlaştırdı. Başarısızlık üzerine kurulan arkadaşlık.
Embora a noite tenha sido um completo desastre ficámos os dois amigos mais chegados.
Bir CEO'muz yok, üstüne bir de güç çekişmelerini ekle, al sana felaket.
Um vazio de presidência com uma guerra de sucessão é o desastre.
Başına kötülük gelmeyecek, çadırına felaket yaklaşmayacak.
Nenhum mal te sucederá, nem praga alguma chegará à tua tenda.
- Hayır. Chen Jia Gou'ya bir felaket yaklaşıyor.
Não um grande desastre está prestes a acontecer
Felaket derecede kullanışsız.
É terrivelmente desconfortável.
Tam bir felaket.
Que desastre.
Felaket Salonu'na hoş geldiniz.
Bem-vindos ao "Hall of Doom".
Felaket Lejyonu'na hoş geldiniz.
Sejam bem-vindos à "Legion of Doom"!
Felaket Lejyonu'na!
À "Legion of Doom".
Felaket Lejyonu'na!
- À "Legion of Doom"! - À "Legion of Doom"!
Bir felaket az kalsın insanlığın sonunu getiriyordu.
Um desastre quase levou a Humanidade à extinção.
İşin güzelliği orada, Felaket Salonu aygıtın kendisi.
Esta é a parte engraçada, o "Hall of Doom" é o aparelho.
Haklısın. Sonrası felaket olacaktı.
Claro, seria um desastre.
Nereye gitse felaket getirmekten başka işe yaramaz.
Ele só causa problemas onde quer que vá.
Evet, biterse çok kötü olur. Felaket olur.
Era uma catástrofe.
Ayaklı felaket.
O desastre ambulante.
Springview, komikti Bu bir felaket olacaktir.
Em Springview houve uma explosão, esta vai ser dinamite.
Yoksa felaket kaçinilmaz. Anlayin.
- Se não vai ser uma catástrofe.
Bu bir felaket.
Isto é um desastre. O quê?
Ben hala aynı yerde otlayan, o güvensiz felaket kızım.
Sou a mesma mulher insegura e confusa que voltou ao ponto de partida. Toma.
Müşterileri görmezden geliyorsun, kekleri felaket dizmişsin.
Estás a ignorar clientes, o mostrador dos queques está um desastre e não te riste com o novo "Dilbert"
Bu bir felaket.
Isto é um desastre!
Felaket bir isim!
Esse nome é terrível!
- Bakın, hastanede uyandığımızı biliyoruz. O yüzden belki de, canımızın bağışlandığı bir felaket olmuştur belki.
Muito bem, ouçam, sabemos que acordámos no hospital, por isso... talvez tenha havido uma espécie de catástrofe, à qual fomos poupados!
Brian, bu felaket resmen!
Brian, isto é um desastre!