English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ F ] / Finita

Finita Çeviri Portekizce

36 parallel translation
Fani zeka sonsuzluğu anlamaz,... ve Tanrı'dan gelen ruh sonsuzdur.
A mente finita não pode compreender o infinito, e a alma que provém de Deus é infinita.
- Sana verdiğim yüksek matematik problemleri üzerinde çalıştığından emin olmak için.
Rever aquele problema, estudar matemáticas mais avançadas, matemática combinatória, matemática finita...
Kör edici bir parlamayla meydana gelen her yıldızın yaşlılığına kadar harcayacağı sınırlı miktarda yakıtı vardır.
Criadas numa explosão encadeante, cada estrela tem uma quantidade finita de combustível.
Yaşadığımız evren genişliyor, ama onun içindeki madde sonlu.
O nosso universo está a expandir, mas a matéria nele é finita.
Tavukla yapabileceklerin bellidir.
A galinha é finita.
Motor, sonlu ihtimalsizlik araştırmaları sırasında icat edilmişti. Genelde partilerdeki buzları kırmak için kullanılıyor ve evsahibesinin iç çamaşırlarının bütün moleküllerinin Belirsizlik Teorisi'ne bağlı olarak 30 santim sola sıçramasını sağlıyordu.
O motor de improbabilidade infinita inventou-se com a investigação sobre a improbabilidade finita, usada para quebrar o gelo em festas ao fazer com que as moléculas da roupa interior da anfitriã saltassem para a esquerda, pela teoria da indeterminação.
Ters çevir ve üstüne katla. Her kat basit, sınırlı, kolay ölçülür bir harekettir.
Cada dobra é uma simples, finita, eminentemente quantificável acção.
Burada Freud tarafından libido olarak adlandırılan ve hayatın ve ölümün ötesinde... var olan, ölümsüz, sonsuz psişik enerjimiz ile kendi bedenimize ait ölümlü ve zayıf gerçekliğin arasında temel bir dengesizlik, boşluk söz konusudur.
Há um desequilíbrio fundamental, uma distância, entre nossa energia psíquica, denominada "libido" por Freud, essa energia imortal inesgotável que persiste para além da vida e da morte, e a pobre realidade, finita e mortal do nosso corpo.
Hepimizi burada toplayan olay, trajik olmasının ötesinde hayatı böylesine canlı kılan, onun sınırlı doğasının bir parçası da aynı zamanda.
Mesmo sendo trágico, o evento que nos reúne a todos aqui, em parte o que torna a vida tão estimulante é a sua natureza finita.
Elektrik üretme yeteneği sınırlı mı?
Tem uma capacidade finita de gerar a sua própria energia.
Finito.
Finita.
Commedia'nın sonu, huh?
Finita la commedia?
Ama sonsuz büyüme sınırlı kaynaklarla örtüşmez.
Mas um crescimento infinito entra em colisão com a energia finita.
Yani sınırlı enerjiniz ve sınırsız büyüme gerektiren bir finans paradigmanız var. Ve artık insanlık tarihinde sınırsız büyüme paradigmasının paradan daha güçlü bir şeyle çakıştığı noktaya geldik.
Ou seja, temos energia finita e temos um paradigma financeiro que exige um crescimento infinito, e estamos no ponto da História humana em que o paradigma do crescimento infinito colide com algo que é mais poderoso do que o dinheiro.
Aptal görünmekten korkar,... ve süreli oyunlar, ona hayatın ne kadar kısa olduğunu hatırlatır.
Ela tem medo de parecer burra e o cronómetro faz ela perceber que a vida é finita.
Tüm kasabayı temizlemiyorum.
Uma área finita. Não estou a limpar uma cidade.
- Eğer bir şeye sınırlı miktarda sahipseniz ve onu kullanmaya başlarsanız, nihayetinde onu tüketirsiniz.
Quando temos uma quantidade finita de qualquer coisa e começamos a gastá-la, acabamos por consumi-la toda.
Uzayda belirli bir hızda yol alıyordu.
Desloca-se através do espaço com uma velocidade finita.
Ama ışık belirli bir hızda hareket ettiğin için, bir ışık yılı sadece bir uzaklık ölçüsü değil aynı zamanda bir zaman ölçüsüdür.
Mas como a luz viaja a uma velocidade finita, um ano-luz não é apenas uma medida de distância, é também uma medida de tempo.
Ama astronomik mesafelerde uzaya, yıldızlara, gezegenlere ve onların ötesindeki galaksilere baktığımızda işte o zaman ışığın sınırlı hızının çok derin sonuçları olur.
Mas quando olhamos para o espaço, ao longo de distâncias astronómicas, para as estrelas, os planetas e as galáxias mais além, então a velocidade finita da luz tem profundas consequências.
Işığın belirli hızı geçmişe bir kapı açar ve Andromeda'yı bize 2,5 milyon yıl önce ilk atalarımız yeryüzünde dolaşırken gördüğü şekilde gösteriyor.
A velocidade finita da luz abre uma janela para o passado e mostra-nos Andrómeda como ela era quando os nossos antepassados caminharam sobre a Terra há 2,5 milhões de anos.
Büyün kısıtlı.
A tua magia é finita.
Bu durum, bu şeylerden sınırlı sayıda kaldığı anlamına geliyordu. Olamaz!
Logo, já só havia uma quantidade finita deles.
Zamanda bir başlangıca sahip olan bir evrende sınırlı bir ışık hızına sahip olduğunuzda elinizde olan şey, bu.
É o que acontece quando se tem uma velocidade da luz finita num Universo que teve um começo no tempo.
Çünkü ışık sonlu bir hızda seyahat eder. Uzayda uzağa bakmak zamanda geçmişe bakmaktır.
Porque a luz viaja a uma velocidade finita, olhar através do espaço é olhar para trás no tempo.
Sınırlı bir ömür yaşayacak biri için anlamanın kolay olmadığını biliyorum.
Eu sei que é complicado para uma pessoa com uma vida finita.
Bu sonlu uzay eğrisinde hoşnut olmayan bir tek sensin : Serseri olan Rick.
De todos os Ricks na curva finita central, tu és o revoltado, o solitário.
Altın Saat denen şeyin bir sınırı var. - Ama yine de...
Estão a tentar gravar um disco e existe uma quantidade finita de hora de ouro.
Komedi bitti.
E a comédia in finita.
"Uçağın yarattığı dalgaların sınırından geçtiğinde..." "... Fresnel integrali, mütenahi bir biçimde nihayete ererek... "
"Quando ultrapassa o limite das ondas planas, o integral de Fresnel sofre uma descontinuidade finita..."
Ve de endişe veriyor. Çünkü insan varlığının bir sınırı var.
Isso é ameaçador porque a existência humana é finita.
Ölüm her ne kadar üzücü ve dehşet verici olabilsede bizleri her an hayatın tadını çıkarmaya zorlar çünkü işin aslı hayat değerlidir çünkü bir sonu vardır.
Por mais triste e terrível que a morte possa ser, ela força-nos a apreciar cada momento, porque a verdade é : a vida é preciosa porque é finita.
Sonsuz ömür, sonlu hafıza.
Vida infinita, memória finita...
Benim şimdi sonlu ömür,
"na minha vida que agora é finita"
Annenle geçireceğin zaman kısıtlı.
Tens uma quantidade finita de tempo com a tua mãe.
Fakat maalesef sınırlıdır.
Mas infelizmente é finita.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]