Gelip Çeviri Portekizce
26,705 parallel translation
Burada hala dostlarım var. İki aile üyesinin açıklanamaz bir şekilde komaya girdiğini söylediklerinde buraya gelip yardım etmek istedim.
Ainda tenho amigos na equipa aqui, por isso quando ouvi que dois membros familiares entraram em coma inexplicáveis, vim até aqui para ver se poderia ajudar.
Neden öylece gelip, bunu söyleyip gitsin ki?
Porque haveria de aparecer, dizer aquilo, e ir-se embora?
Çünkü evime gelip birden'Baksana, burası bizim evimiz,'diyebileceğinizi sanıyorsunuz.
Porque talvez estivessem a pensar que podiam vir a minha casa e de repente dizerem : "Sabe que mais? Este ainda é o nosso apartamento."
Gelip bir merhaba demek ister misin?
Queres vir? Ele adoraria ver-te.
Ben de bir gelip, Max beni görmek ister mi görmek istedim.
E pensei em passar aqui e ver se a Max queria me ver.
Ve hafta sonu için bu şehre gelip sonra gideceksem bana niye güvensin ki?
E porque devia ela confiar em mim se vim um fim de semana e já vou embora?
Bugünkü programında bir boşluk açıldı mı diye gelip bir sorayım dedim.
Pensei vir cá ver se o dia dele ficava mais livre.
O zaman niye ta buralara kadar gelip... -... kendini çok çaresizmiş gibi gösteriyorsun ki? - Çaresizim zaten.
Então, porque veio até aqui com toda esta conversa de quão desesperado está...?
Geçen gün gelip Dedektif Diaz'la görüştüğün için teşekkür ederim.
E obrigado por ter vindo falar com o Detetive Diaz.
Şimdi ben o kadar vergiyi siz buraya gelip şahsıma ait arazimde huzurumu kaçırasınız diye mi veriyorum?
E os meus impostos servem para me vir chatear por causa da minha propriedade?
Gelip bir bakayım o zaman.
Então, deixa-me ir lá ver.
Oraların güvenli olduğunu düşündüğüm an gelip göreceğim seni.
E vou aí ver-te assim que achar que... seja seguro.
- Gelip kendi de konuşabilir.
Bem, então ela que venha falar comigo em pessoa.
0-1-4 rotasında 22 knotla yol alan gemi. Burası ABD donanması savaş gemisi 151. Uluslararası deniz kanunları çerçevesinde gemiye gelip inceleme yapmak istiyoruz.
Embarcação na rota 0-1-4 a 22 nós, daqui é o Navio de Guerra Americano 151, a solicitar abordagem de inspecção de acordo com o Direito Internacional do Mar.
Tekrar ediyorum, burası ABD donanması savaş gemisi 151. Uluslararası deniz kanunları çerçevesinde gemiye gelip inceleme yapmak istiyoruz.
Repito, daqui é o Navio de Guerra Americano 151, a solicitar abordagem para inspecção, de acordo com o Direito Internacional do Mar.
Joseph Tudor Elizabeth tahta geçip Mary Tudor'un Katolik destekçilerini idam etmeye başlayınca gelip bize sığındı.
Joseph Tudor pediu-nos asilo quando Isabel subiu ao trono e começou a perseguir os seguidores católicos da Mary Tudor. Como somos uma monarquia católica,
Buraya bizzat gelip her şeyin kontrol altında olduğunu söylemek istedim.
Vim aqui pessoalmente para que saibas que eu tenho tudo sob controlo.
Birkaç hafta önce Vince gelip bir sorununu anlattı.
Há umas semanas, o Vince abordou-me com um problema.
Ve şehrime gelip, adamlarımı bu işle bağlantılı olmakla suçladınız.
Então, quando vem à minha cidade e acusa os meus homens de terem algo que ver com isto,
Yok yok, koridordaki vitrayın değiştirilmesi gerekiyordu. Kendisi gelip bana yardım etti sadece.
Não... o vitral do corredor precisou ser trocado, por isso, ele passou por aqui para me ajudar a pôr um novo.
Beni gelip alacağınız zaman söylerim.
Avisar-te-ei quando me podes vir buscar.
Ben gidince yalnız kaldı annem ve Şerif gelip araya girmede hiç sorun görmedi.
E então, quando me fui embora e ela ficou sozinha, o xerife, o velho Alex, não teve problemas em intrometer-se.
Ya onları buna inandıracaksın ya da kitap satıcısının buraya gelip şaşırtıcı bir şekilde destekçi olduğunu söyleyeceksin.
Faz com que acreditem, ou ligas e dizes-lhe que o vendedor de livros vem aí para te ajudar em tudo.
Öylece gelip el koyamazsın!
Não os pode ocupar.
Umutsuzca görünüyordu ama yine de gelip benimle konuşmuştun.
Parecia escusado, mas mesmo assim vieste falar comigo.
Bir gün içinde St. Louis'ten Topeka'ya gelip dönmek istemezsin.
Não há necessidade de vires de St. Louis para Topeka e regressares no mesmo dia.
Neden neden buraya kadar gelip mirasımızı korumak için yeterli delil toplamadan gidelim ki?
Porquê... O que viemos fazer aqui senão para reunir provas que proteja o nosso legado?
İsteyeceğimiz son şey, birinin buraya çalışmaya gelip ayrıldıktan sonra bizim işimizle bize rakip olmaya başlaması.
A última coisa que queremos é que alguém venha trabalhar para a clínica, e depois saia com o nosso trabalhe e vire nosso concorrente.
Gelip benimle konuşmanız gerekirdi.
Vocês os dois deveriam ter ido logo falar comigo.
Bütün çocuklar birlikteydi, sonra George gelip Lisa'yı aldı.
Com os nossos filhos juntos, e depois o George veio buscar a Lisa.
Bizi gelip ziyaret etmen için zaman yaratırız.
Combinar uma altura para nos ires visitar.
İçlerinden biri zorbaydı ve peşimden gelip benimle dalga geçerdi.
Um deles era um valentão que costumava seguir-me e atormentar-me nos corredores.
Yani, tuvalete gelip küpemi ararken, olası eşimi bulduğumu biliyordum.
Quando entraste na casa de banho, para procurar os meus brincos, eu soube que tinha encontrado a minha parceira pós-sexo.
Bir dakika, bu yüzden mi o korkutucu adamlar lokantaya gelip seni arayıp tehditler savurdu?
É por isso que aqueles tipos assustadores vieram ao café, procurando por ti, e a fazer ameaças?
Bay Doğru altın bir biletle ofisine gelip devasa tekliflerle senden Mayberry inşa etmeni istiyor ve bu bana hiç mantıklı gelmiyor.
O Senhor Perfeito entra no teu gabinete, com um bilhete dourado e uma comissão gigantesca, e pede-te para construíres a Cidade Feliz e isso não faz sentido para mim.
Ama buraya kadar gelip bu kadar çok şey gördüğüm için çok minnettarım.
Mas sinto-me grata por ter chegado tão longe e ter visto tanta coisa.
Bunlar, Jason'ın kimin gelip kimin kalacağı konusunda verdiği kararlar.
Essas foram as decisões que o Jason tomou sobre quem viria e quem ficaria.
Bir dahaki sefere biraz daha erken gelip yardım edebilirsin. - Olabilir.
Bem, talvez possa vir um pouco mais cedo da próxima vez e... ajudar um pouco.
Evet, ama hemen uğrayıp bir yüzümü göstereceğim ve hemen buraya gelip pantolonumu çıkaracağım.
Vou lá bem depressa mostrar a minha cara, correr de volta para aqui e tirar as calças.
O zaman neden gelip kendisi bakmıyor?
Por que é que ela não vem aqui e vê?
Benimle konuşmak istiyorsa buraya gelip konuşabileceğini söyle.
Diz-lhe que se ela quiser falar comigo pode vir aqui.
Bana güvenmiyorsa buraya gelip kendisi klipsleyebilir.
E se ela não confia em mim, ela pode vir e grampeá-lo sozinha.
Ama bana gelip bilmem kaçıncı kez para istemekte bir beis görmüyorsun.
Mas não tens problema em vir ter comigo para me esmifrares mais uma vez.
Karakola gelip ifade verebilir misin?
Quero dizer poderias ir à esquadra e fazer um depoimento rápido?
Dedim ya size, hazır olunca gelip çıkışımı yaptıracağım diye.
Ouça, já lhe disse que sairei quando estiver pronto.
Gelip seni alayım.
Vou buscar-te.
Gelip küçük kardeşine bak.
Vem cá ver o teu irmãozinho.
Sonra da John 1.5 yıI öncesinde bana gelip,
E o John veio ter comigo há cerca de ano e meio e disse :
Gelip onlara her ne hikâye anlatırsam kontrol ettiklerinde arkamı kollaman gerek.
Quando vierem verificar a história que vou contar, preciso que me apoies.
- Baba, gelip benimle oynar mısın?
- Papai, pode vir brincar?
Gelip onlarla tanışmak istemiyor musun?
BEM-VINDO A 4016! Não quer vir conhecer toda a gente?