Gillette Çeviri Portekizce
75 parallel translation
James K. Hackett, Richard Mansfield, William Gilette...
James K. Hackett, Richard Mansfield, William Gillette...
Bay Brice, Bay Gillette, Bay Freeman, Bay McCoy.
Mr. Brice, Mr. Gillette, Mr.
Buldum! Bir masada uluslararası polis kuruluşundan Rick'in can düşmanı Komiser Gillette oturur.
Sentado ali perto está o inimigo mortal do Rick, o lnspector Gillette, da polícia internacional.
Fazla çaktırmadan hemen arkana bakacak olursan, dünkü gazetenin ardında gizlenmeye çalışan Komiser Gillette'i görebilirsin.
Se olhares para a esquerda, atrás de ti, tao casualmente quanto possível, verás, tentando estupidamente esconder-se nojornal de ontem, o nosso velho amigo, lnspector Gillette.
Sevgili Gillette, yine karşılaştık.
Caro Gillette, encontrámo-nos de novo.
Monsieur Gillette bir bakıma iş arkadaşımdır.
Monsieur Gillette é, de certo modo, meu sócio.
Peçete! Gillette'e verdiğin peçete.
O guardanapo que deu ao Gillette.
O şeytan Gillette'in suçu.
A culpa é do Gillette.
Gillette orada bekliyor, polis her yeri kuşatmıştır.
Gillette estará lá, a polícia montará um cerco.
Gillette geçen yıl Tanca'daydı.
Ele estava em Tânger, no ano passado.
Fazla çaktırmadan hemen arkana bakarsan Gillette'i görebilirsin. Cellat kılığında gelmiş.
Olhando para a esquerda, tao casualmente quanto possível, verá o idiota do Gillette apropriadamente trajado de carrasco.
Hayır, Gillette.
Falso, Gillette.
Teşekkürler, Gillette.
Obrigada, meu caro Gillette.
Gillette, beni kollarınıza alıp dans ederek öbür taraftaki erkekler salonuna götürebilir misiniz?
E agora, Gillette, casualmente, leve-me a dançar até ao WC dos homens.
Dans etmeye devam edin, Gillette.
Dance, Gillette.
Gerçekten de öyle, sevgili Gillette.
Pois nao, caro Gillette.
Gillette'ten nefret etmiyorum, yalnızca acıyorum ona.
Na verdade, nao odeio o lnspector, apenas tenho pena dele.
lnterpol'den Gillette, devriye arabalarına sesleniyorum.
Insp. Gillette da Interpol. A todas as voitures.
Gillette'i soruyorsaniz, o yakinlarda bile degildi.
E se estás a falar do Gillette, ele nem sequer estava aqui perto.
Mac, Miles Gillette ile tartiºmani istemiyorum.
Mac, nao quero que discutas com o Miles Gillette.
Miles Gillette söyledi.
O Miles Gillette.
Miles Gillette demek?
O Miles Gillette?
Baºlarinda Miles Gillette var.
É o Miles Gillette que os lidera.
Hadi, söylesene Gillette. Bunca yildir kiçinin üstünde oturdun da... neden birden bire kiçimin killari agarmiºken peºimden geldigini anlat.
Vá lá, diz-lhes, Gillette, porque é que passaste tantos anos de cu sentado... e de repente começaste a perseguir-me como um louco.
Bunu söylemeye hakkin yok Gillette.
Penso que nao tem voto nessa matéria, Gillette.
Gillette dosyasını masanıza bıraktım, ayakkabılarınızı Barneys'den aldım...
Pus os relatórios Gillette na sua mesa. Fui buscar os seus sapatos ao Barney's. Mandei arranjar os óculos.
Sadece Gillette bütçesinin masanızda olduğunu söyleyecektim dün gece istediğiniz Merlot'u aldım.
Ia dizer-lhe que o orçamento da Gillette está na sua secretária. E que saí ontem à noite e arranjei o Merlot que queria.
9 mayısta Wyoming, Gillette SAC üssü kapatıldı. Çalışanları başka yerlere girdi.
Em Maio de 2009 fecharam a base da SAC, em Gillette no Wyoming e os seus empregados foram espalhados pelo país.
Takas, Wyoming Gillette'de,'09 son baharında yapılmış.
Um cara disse que fez a troca em Gillette, Wyoming no outono de 2009.
O esnada Gilette bölgesinde çalışan tıp çalışanlarının iş dosyalarını almış.
Fichas de trabalho do pessoal médico que trabalhava em Gillette na mesma época.
2009 kışında, içlerinden 12'si Gillette, Wyoming'teki tesisten kaçtı.
No inverno de 2009, doze deles fugiram duma instalação em Gillette, Wyoming.
Gillette, Wyoming'teki rehabilitasyona katıldım.
Eu fiz a minha reabikitação num VA em Gillette, Wyoming.
Nihayet! Artık jilet şirketlerinin bir kölesi değilim.
Finalmente, deixei de ser escravo da empresa Gillette.
- Ya Gillette davası?
E o caso Gillette?
Gündeme yeniden alınacak.
O caso Gillette volta para a lista das datas a mudar.
Gillette, pranga getir.
Gillette, traz grilhetas para ele.
Gillette, Bay Sparrow'un darağacıyla gecikmiş bir randevusu var.
O Sparrow tem encontro marcado com o cadafalso logo pela aurora.
- Gillette.
Gillette.
Bay Gillette... Biz soyguncu değiliz.
Sr. Gillette,
Leo Gillette. Suç dünyasında Midas'ın dokunuşu olarak bilinir.
Leo Gillette, conhecido como o "Toque Mágico do Crime".
- Bir ustura kullanmış olmalı.
- Devia ter usado uma gillette.
Jilet bulamadığım için tıraş olamadım.
Por falar em barbear. Não consegui encontrar a Gillette.
Valf üreticisi sağ olsun 18 ay boyunca bizim müşteriden başkası. ... kutudan deodorant püskürtemeyecek.
Graças à Precision Valve Corporation, nos próximos 18 meses, a Gillette é a única empresa do mundo que pode pulverizar desodorizante de uma lata.
D. Beckham, Gillette'te oynuyor, bana ise lânet tofu mu kalıyor?
David Beckham consegue a Gillette, e eu um doido do... tofu?
Tihulu şunu al bakayım.
Tihulu deixa-me ver a gillette.
Duşta, kullanılmış Lady Gillette'lere basmamak da öyle. Ki özlediğimi söyleyebilirim.
Tal como não pisar giletes de senhora inutilizadas no chuveiro coisa de que até tenho sentido falta.
Umarım kardeşin, jiletini kullanmama bir şey demez.
Espero que a tua irmã não se importe que eu tenha usado a gillette dela.
Önce yemek getiriyorsun ardından geceyi burada geçiriyorsun sonra ertesi gün giymek için temiz kıyafet ve tıraş takımını da getirirsin.
Primeiro trazes comida, e depois... Queres passar aqui a noite, e trazes uma muda de roupa, depois trazes uma gillette e surpresa!
"Jiletler onun favorisiydi". Tamam, şimdi... şu hasta herif.
"Gillette, que tinha sido o seu favorito ou outra coisa." OK, isto é...
Leo Gillette.
Leo Gillette.
Lan, oynama.
Não brinques comigo pois tenho uma gillette na mão.