Grave Çeviri Portekizce
6,255 parallel translation
- O kadar mühim değil, biraz geç gitsek de olur.
Não é assim tão grave, podemos chegar um bocadinho atrasados.
Ve birinin başına gelen en büyük şey, dedenin bir suçluyu yakalamak için koştururken bileğini burkmasıydı.
O ferimento mais grave que alguém teve foi quando o avô torceu o tornozelo ao tropeçar na linha férrea, numa perseguição.
Bir gün bana e-posta yolladı ve adaletin çok büyük bir hata yaptığını yazıyordu.
Então, um dia ela enviou-me um e-mail e disse que tinha ocorrido um grave erro na justiça.
Olayı tekrar ve tekrar anımsamak için kayıt yapıyor olabilir.
É provável que ele grave os ataques, para os poder ver várias vezes, posteriormente.
Ciddi bir derdimiz var.
Temos um problema grave.
Biriyle yatmadığın sürece, başka insanlarla görüşmek önemli değil ki.
A não ser que andes a dormir com uma delas, encontrares-te com outras pessoas não é assim tão grave.
Cinayet çok ciddi bir suçtur.
Homicídio é um crime grave.
Basın açıklaması olarak SCPD Teğmeni Franklin Pike ciddi bir hata olarak görülen bu olaya rağmen bölümüne verdiği desteği tekrarladı.
Em nota à imprensa, o tenente Franklin Pike reiterou o seu apoio ao departamento dele, apesar do que parece ter sido um erro grave.
Polisten bilgi saklamanın ciddi bir suç olduğunu biliyorsunuz herhalde.
Sabe que impedir uma investigação policial é um crime muito grave.
Yaptığınız şey ceza gerektiren bir suçtu.
Aquilo foi um crime grave.
Ciddi bir suç işledi ve bu suçtan sorumlu tutulacak.
É um delito grave e ela será responsabilizada.
Beyaz Saray'ın resmi ifadesine göre Connor ağır bir depresyon geçiriyordu ve son zamanlarda ilaçlarını kullanmayı bırakmıştı.
A declaração oficial da Casa Branca será que o Connor sofria de uma depressão grave, e tinha parado, recentemente, com a medicação.
Bu çok ciddi bir suçtur.
É uma infracção grave.
Bu çok önemli, Adam'ın geleceği söz konusu.
Isto é grave! É o futuro dele.
Bundan daha önemli bir derdim var.
Eu tenho um problema mais grave.
Direğe çarptığımız için arabadan çıkabildim.
Grave. Eu saí do carro porque ele bateu num poste.
Baloya giden çocuklar, haşat olmuşlar ama öyle ciddi bir şey yok.
E o autocarro? Ah, miúdos a caminho do baile de finalistas, amassados, mas nada de grave.
Yani, o zamanlar bunlar büyük meselelerdi ve şimdi ise öyle değil. Ben...
Isto foi muito grave na altura, mas já não é, por isso eu não...
- Oğlun korkunç bir hata yaptı ve acele etmezsen bunu hayatıyla ödeyecek.
O seu filho cometeu um erro muito grave e a não ser que se despache, ele vai pagar por ele com a sua vida.
- Ne kadar kötü?
- E é grave?
Durumu çok ciddi oldugu için bekleme listesinde üst siraya tasidilar.
O quadro é grave, ele está no topo da lista de espera
Ciddi bir suç gibi gelmiyor.
O que é isso? Não parece um crime grave.
Birini öldürdükten sonra haneye tecavüzün pek bir önemi yok herhâlde.
OK. Suponho que entrar numa casa não é grave depois de teres matado uma pessoa.
Ağır saldırı yüzünden dört yıl yatmış eski bir mahkum.
Ele é um ex-presidiário, cumpriu 4 anos por agressão grave.
Ruhsal sorunların olduğu yönünde hikâyeler uydurmak zorunda kalırdım.
Teria que inventar histórias de uma grave doença mental.
- Evet. Durumu çok kritik.
Está em estado muito grave.
Ciddi gibi görünüyor.
Parece grave.
Hipotermia ve alkol zehirlenmesine bağlı kalp krizi geçirip beynine darbe almış.
Ataque cardíaco e danos cerebrais devido a hipotermia grave e intoxicação por álcool.
Henry komşunun evine giriyor, bir sıkıntı yok. Ama ben daha iyi biri olmaya çalışınca suçlu mu oluyorum?
O Henry invade a casa do vizinho e não é grave, mas eu quero ser melhor pessoa e sou a má da fita?
Benim çok ciddi bir fobim var.
Tenho uma fobia muito grave.
Charlie, bunu sana söylememe gerek yok. Senin bu yaptığın iş büyük bir suç.
Charlie, não tenho de te dizer que ao registares isso, vais cometer um grave risco.
Biliyorum kulağa çok ciddi gibi gelmiyor ama kelebekler yumurtluyor ve bu yumurtalar tırtıla dönüşüyor.
Sei que não parece grave, mas as borboletas põem ovos e desses ovos nascem lagartas.
Ne kadar kötüymüş?
O acidente foi muito grave?
Bütün detayları ben de bilmiyorum. Kafasına darbe almış sanırım.
Não sei os pormenores, mas tem uma lesão craniana grave.
İş ciddiye binebilir.
Pode ser grave.
Ciddi darbe almış. Tekrarlıyorum...
Trauma grave...
- Ne kadar kötü bir durum olması gerekir?
Quanto grave devia ser, a situação? Muito.
Vertebral çatlakların sayısına bakılırsa,.. -... çok ileri bir vaka olmalı.
Com base na quantidade de fracturas vertebrais remodeladas, o caso dela era grave.
Ya bir yakını ciddi bir hastalıktan öldü veya hastalığı teşhis edildiyse?
E se alguém próximo dele morreu, ou foi diagnosticado com uma doença grave?
Annesi ağır bir şekilde hasta.
E a mãe teve uma doença grave.
- Ne kadar kötü?
- É muito grave?
Kötüleşen durumu için yegâne şifa ümidim bir bu kaldı.
É a minha única esperança para encontrar uma cura para o seu grave estado.
Bir saat bile olmadı, baktım ki uyuyorsunuz, ciddi yaranızı görünce, ilaçlar alıp geldim.
Não tem uma hora, apanhei-o a dormir. E, vendo o seu grave ferimento, voltei com ervas medicinais.
Çok büyük bir hata yapıyorsun.
Está a cometer um erro grave.
Herhangi bir suçla yükümlendiniz ya da bir suçtan mahkum oldunuz mu?
- Sim. - Já alguma vez foi acusada de um crime grave?
Üzüldüm. Durumu ciddi mi?
Foi alguma coisa grave?
Tamam, tamam ama şuan ağır migrenim tuttu.
Sim, claro. Mas tenho uma grave enxaqueca.
İşlerin berbat gittiği dönemde çocuğumun yanında değildim.
A única vez que tive de deixar o meu filho estava com sérios problemas, por isso, o que te afastou deve ter sido grave o suficiente, mas...
Ne kadar kötü?
Quão grave?
Oluverdi.
Pensei que o Kendal ir para o reformatório não era nada de grave.
- Peki, ne kadar kötü?
É muito grave?