Grev Çeviri Portekizce
585 parallel translation
GREV ve AYAKLANMA Halk, ekmek kuyruklarına isyan etti.
GREVES E TUMULTOS
Grev yapıyoruz. "
Estamos em greve. "
Arabamızın bozulduğunu taksiciler grev yaptığı için sende kaldığımızı mı söyledin?
Disseste que os carros se avariaram... e que tivemos de ficar na tua casa devido à greve dos táxis?
O tip propaganda her yerde kötüdür, ama tuvalete girenleri... grev yapmaya kışkırtıyor!
Aquela propaganda é má em todo o lado, mas incitar as funcionárias... da casa de banho a entrar em greve?
Ne yapıyorsun? Grev kırıcı.
O que vais fazer, fura-greves?
Grev yapıyoruz.
Isto é uma greve.
Grev kırıcılık yaptıkları zaman, beş alamayacaklar.
Se não fizerem greve, não recebem cinco.
Silah fabrikasında grev var.
Então? - Greve na fábrica de armamento.
Ne? Grev mi?
Um greve.
İşçiler 22 haftadır çalışmıyordu. Grev kışa giriyordu.
Os homens estavam há vinte e duas semanas sem trabalhar... e a greve entrava pelo Inverno.
Babam ve Bay Gruffydd'in yardımıyla grev sona erdirildi.
A greve chegou então ao fim, com a ajuda do Sr. Gruffydd e do meu pai.
Daha kötüsü, fabrikada grev vardı ve ben de grevcileri destekledim.
Pior, durante uma greve na fábrica, Apoiei os grevistas.
Şu radikal de olamaz. Yıllardır grev hattında değil.
INJUSTO Não pode ser o radical... ela não vai a um protesto há anos.
Paris'teki grev ulaşımı çok zorlaştırdı.
Greves em Paris. Uma confusão.
Bir süre önce grev vardı.
Houve uma greve, há uns tempos.
Belki de yeni bir grev yaptılar ya da fazladan hisse önerdiler.
Talvez tenham descoberto um novo filão. Ou distribuído dividendos extra.
Grev bir prensip meselesidir.
A greve é uma questão de princípio.
Sen bir grev kışkırtıcısısın.
És um incitador de greves.
Sizin hatunlar grev mi yaptı yoksa?
Não me digam que as mulheres estão em greve!
İki filo aynı anda grev yaparsa, bir gecede isteklerimizi alırız!
Se ambas as frotas atacarem, conseguimos os nossos intentos.
Ya grev?
E a greve? Como está a polícia?
Yeni bir dekan var ama öğrenciler eskisini istiyorlar. Böylece grev bitmiş oldu.
Mudaram o diretor, mas os alunos preferem o antigo.
Grev bitene kadar bekleyeceğini duydum.
Ouvi dizer que está à espera que a greve termine.
Rusya'da işçi grev yapamaz veya Tanrı'ya inanamaz veya evi ve bahçesi olamaz.
"Na Rússia, os operários não podem fazer greve. " Nem acreditar em Deus. Nem ter casa e jardim.
Sofokles, Tolstoy, Öripid, Rus usülü kadeh kaldırma, grev, Aristofanes, Ionesco,
Sófocles, Tolstoi, Eurípides, brindes à moda russa, fazer greves, Aristófanes, Ionesco,
Dagenham'da Fords'daki gayri resmi grev komitesi taleplerini artırıp III. Henry'nin kötü bir kral olma nedenlerini 13'e çıkardı.
Em Dagenham, a comité de greve não oficial de Fords aumentou as exigências para 13 razões sobre Henrique III ser mau rei.
Empresyonistlerde grev olduğunu haber vermeye geldim.
Só passei para lhe dizer que houve um protesto dos impressionistas.
- Grev mi?
- Um protesto?
Grev yapmıyor muydun?
Hoje não há greve?
Grev var, hep böyle değil.
Há greve, não é sempre assim.
Bu grev yüzünden, ne eve gidebiliyorlar, ne de şehirde kalacak yer var.
Com esta greve, não podem ir para casa e não há quartos na cidade.
- Grev ve sis olmasaydı, otelde yemek yer, uyurduk.
- Se não fosse o nevoeiro e as greves, estaríamos alimentados e a dormir no hotel.
Grev sona ermiş olmalı!
Deve ter acabado a greve.
Grev sonrası her şey yoluna girmeye başladı.
As coisas acalmaram desde que acabou a greve.
- Limancılar grev yapıyormuş.
- Há greve nas docas.
Ama isyan, grev ve yürüyüş yapmaktansa Duma'da konuşmalarını yeğlerim.
Mas é melhor do que enfrentar rebeliões, greves e passeatas.
Bu gidişle yakında, grev yapan işçi sayısı bir milyona ulaşacak.
Desse jeito, logo teremos 1 milhão de grevistas.
St. Petersburg'da genel grev başlamış.
São Petersburgo está em greve geral.
Grev kırıcı Mc Ivers ve polis dostlarının sizi kollayacağını sanmıyorsunuz değil mi?
Acham que o fura-greves do Mclver e os seus polícias tomam conta de vocês?
Doğu kıyısı, batı kıyısı. Herkes grev yaparsa ne olur?
De Este a Oeste.
Bu parayı grev fonuna gönder olur mu? Anladın mı?
Certifica-te que o dinheiro vai para o fundo de greve, ouviste?
İlkbaharda, yarım milyona yakın maden işçisi, bir ay süreyle grev yaptı.
Nessa Primavera, quase meio milhão de mineiros fez um mês de greve.
Yazın North American Aviation firmasında başlayan grev İngiltere'ye gönderilecek uçakların sevkini haftalarca geciktirdi.
Na Costa Ocidental, a greve sem aviso da North American Aviation, no Verão, atrasou várias semanas as entregas de aviões à Grã-Bretanha.
- Ben de grev yapıyorum. - Yetti artık! Yetti!
Estou farto, farto, farto...
Grev yapmalarını yasaklıyorum!
Proibo-os de fazer greve.
Grev yapmaktan başka bir çaremiz yoktu.
A única coisa que podíamos fazer era uma greve.
48 saat boyunca işçiler, esnaflar ve işadamları Yahudileri korumak için ortak bir grev yaptılar.
Durante 48 horas, trabalhadores, lojistas e homens de negócios tinham iniciado uma greve singular em defesa dos judeus.
Direnişçiler grev ve sabotaj çağrısında bulundu.
A Resistência pediu que se fizessem greves e sabotagem.
Grev mi?
Pronto, só me faltava essa!
Muhtemelen grev zamanıdır.
- Deviam estar em greve.
Yine mi grev?
- Mais greves.