Hooke Çeviri Portekizce
63 parallel translation
Hooke'un Kanunu.
A lei de Hooke.
Hooke'un elastikiyet kanunu?
A Lei de Hooke?
Hooke Kanunu ve prizma yay.
A Lei de Hooke.
Isaac Newton ezeli rakibi Robert Hooke'un ölümü ardından sonunda burayı kontrolü altına aldı.
Isaac Newton finalmente assumiu o comando após a morte de seu arqui-rival Robert Hooke
Eğer yapabilseydim onu size gösterirdim ama Robert Hooke'un o zamandan kalma hiç portresi yok. Elimizde yalnızca çağdaşlarının yaptığı sözlü tasvirler var.
Eu mostrar-lhe-ia se pudesse, mas não existe nenhum retrato de Robert Hooke dessa altura, apenas descrições verbais de contemporâneos seus.
Hooke'un doymak bilmez merakı kesinlikle her şeyi kapsıyordu.
A curiosidade insaciável de Hooke. englobava absolutamente tudo.
Hooke küçük bir kozmos keşfetti ve biz de bu kozmosu hala onun verdiği isimle, "hücre" olarak tanımlıyoruz.
Hooke descobriu um pequeno cosmos, e ainda o chamamos pelo nome que ele lhe deu, a célula.
Hooke hücreyi, kendi icadı olan birleşik mikroskobu kullanarak bir mantar parçasını incelediğinde keşfetti.
Hooke descobriu a célula olhando para um pedaço de cortiça através de uma de suas invenções, o microscópio composto.
Hooke aynı zamanda teleskobu da geliştirdi.
Hooke também aperfeiçoou o telescópio
Büyük Yangın 1666'da Londra'nın merkezini yerle bir ettiğinde Hooke, mimar Christopher Wren'le işbirliği yaparak şehri yeniden tasarlayıp inşa etti.
Depois de o Grande Incêndio ter destruido o centro de Londres em 1666, Hooke associou-se com o arquiteto Christopher Wren para redesenhar e reconstruir a cidade.
Hooke, çağının en önde gelen deneycilerinden de biriydi.
Hooke foi o maior experimentalista de sua era.
Tel yaylar kullanarak bugün Hooke Yasası olarak bilinen "esneklik yasası" nı ortaya attı.
Usando molas em espiral, ele deduziu a "lei da elasticidade," conhecida hoje como A Lei de Hooke.
Böylesine yüksek kafein seviyesine sahip bir atmosferde Halley ve Hooke, derin bir gizemi tartışmak için Christopher Wren'le buluştu.
Nesta atmosfera altamente cafeinada, Halley e Hooke encontraram-se com Christopher Wren para discutir um mistério profundo.
Hooke'un Elastikiyet Yasası gibi belki de.
Talvez algo como a Lei de Hooke da elasticidade?
Bize gösterin, Bay Hooke.
Mostre-nos, Sr. Hooke.
Aylar geçse de, Hooke memnun etmeyi başaramaz.
Mas os meses passaram e Hooke não entregava.
Halley Hooke'un mazeretlerinden bıkmıştı sonunda.
Por fim, Halley não aguentou mais as desculpas de Hooke.
Bir süreliğine gözden kaybolmuş Hooke ve onun ışığa ilişkin keşfine dair bazı münakaşalar olmuştu.
Tinha saído da vista há um tempo atrás ; uma disputa qualquer com Hooke e a sua descoberta sobre a luz.
Halley, söylenenlere göre aşırı geçimsiz olan bu adamın Hooke'un ve diğerlerinin başarısız olduğu noktada başarılı olup olmayacağını merak ediyordu.
Halley questionou-se se este estranho, e, pelas aparências, homem extremamente difícil, poderia ter sucesso onde Hooke e outros falharam.
Newton 13 yıl önce, Robert Hooke tarafından ışık ve renk üzerine çığıraçan çalışmasını çalmakla alenen suçlanmasının ardından inzivaya çekilmişti.
Newton tinha-se escondido 13 anos antes, depois de Robert Hooke ter publicamente acusado Newton do roubo do seu trabalho inovador sobre luz e cor.
Aslında, ışık tayfının gizemini çözen Isaac Newton'dı Robert Hooke değil.
Na realidade, foi Isaac Newton quem resolveu o mistério do espectro da luz, não Robert Hook.
Dostlarımız Bay Wren ve Bay Hooke ile konuşuyordum.
Tenho falado com os nossos amigos, Sr. Wren e Sr. Hooke.
O alçak Hooke benim dostum filan değil.
Aquele canalha do Hooke não é meu amigo.
Newton son kez bir fikir öne sürdüğünde Hooke'un ona ne yaptığını çok iyi biliyordu.
Newton lembrava-se muito bem do que Hooke lhe tinha feito na última vez que ele tinha avançado uma ideia.
Tam Halley, Newton'ın da Hooke gibi blöf yapıp yapmadığını merak etmeye başladığında bir ulak elinde Newton'dan bir zarf ile gelir.
Quando Halley pode ter começado a interrogar-se se Newton o estava enganar como Hooke tinha feito antes, chegou uma mensagem com um envelope de Newton.
Isaac, korkarım Mr. Hooke üçüncü cildinin önsözünde senden bir teşekkür bekliyor.
Isaac, temo que Sr. Hooke exija um reconhecimento no prefácio de seu terceiro volume.
Mr. Hooke Londra çevrelerinde Kütleçekim Yasası'nı ondan çaldığına dair söylemlerde bulunuyor.
Sr. Hooke tem andado em Londres a dizer que você lhe roubou a Lei da Gravidade.
Canın cehenneme Hooke.
Hooke que vá para o inferno.
Keşke Hooke ve Newton'da biraz senin gibi olsalardı.
Se ao menos o Sr. Hooke e o Sr. Newton fossem mais como tu.
Halley ve Wren yalan iddiaları hakkında Hooke ile yüzleşmeye karar verdiler.
Halley e Wren decidiram confrontar Hook sobre as suas falsas pretensões.
Kanıtla ya da çeneni kapa Hooke.
Apresente ou cale-se, Sr. Hooke.
Robert Hooke, sağlığını günlük dozda pelinotu, afyon, cıva gibi bazı kötü alışkanlıklar yüzünden mahvederek yıllar önce ölmüştü.
Robert Hooke tinha morrido anos antes, tendo arruinado a saúde com maus hábitos... doses diárias de absinto, ópio, mercúrio.
Hooke'un bir portresinin bir zamanlar bu duvarlarda asılı olduğu söylenir.
Diz-se que existiu um retrato de Hooke pendurado nestas paredes.
Bazıları, Isaac Newton'ın Robert Hooke'a karşı intikamını nihayet böyle bir gecede aldığına inanır.
Alguns acreditam que foi numa noite como esta que Isaac Newton finalmente teve sua vingança contra Robert Hooke.
- Teğmen Hooke.
Tenente Hooke.
William Hooke.
Chamo-me Hooke, William Hooke.
O zaman bu çok değerli bir yük olmalı Bay Hooke. Üzgünüm.
Deve uma carga muito valiosa, senhor Hooke.
Size temin ederim Bay Hooke, kocamla ben her zaman aynı şeyi düşünürüz.
Posso assegurar-lhe, senhor Hooke, que eu e o meu marido temos a mesma opinião sobre tudo.
- Tehditlere önem vermem ben Bay Hooke.
- Não cedo a ameaças, senhor Hooke.
Ben Bay Hooke ile kendim ilgilenirim.
Eu encarrego-me do senhor Hooke.
Bu koli... Merak etmemeniz için size büyük para ödedik Bay Hooke.
Foi pago para não fazer perguntas... senhor Hooke.
Bayan Sibley geldiğimi bilse beni cezalandırır, kamçıya tutardı. Ama Bay Hooke'un onu mahvedeceğinden korkuyorum.
A senhora Sibley dar-me-ia umas chicotadas se soubesse que tinha vindo aqui, mas receio que o senhor Hooke a arruíne.
İnsan sözlerini tutmalı Bay Hooke.
Um homem deve manter as suas promessas, senhor Hooke.
Son bir şey daha Bayan Sibley... Britanyada bir parsel taşkını var, Hepsi William Hooke'a bildirildi.
Sibley - houve um excesso de pacotes deixados na Britania, todos os quais devem ser entregues a uma Hooke william.
Ben Hooke.
- E você é...?
İsmim Hooke.
Chamo-me Hooke...
William Hooke.
William Hooke.
- Bay Hooke.
O senhor Hooke.
Bir anlaşmamız vardı Bay Hooke.
Tínhamos um acordo, senhor Hooke.
Tanrının evinde? Burda ne halt ediyorsun Hooke?
o que diabos voce esta fazendo aqui, Hooke?
- John Alden geçen sene sırrını ifşa etmesin diye Hooke diye birisini öldürdü.
Sim.