Hurdal Çeviri Portekizce
418 parallel translation
Hadi, kalk da dövüş seni titrek hurdalık.
Vá lá, faz-me frente, monte de lata tremelicante!
Develerden biraz daha eşyam düşerse bir büyücü hurdalığı açabilirim.
Se mais alguma coisa destas cai de um camelo,... posso criar uma sucateira para mágicos.
Bir hurdalıkta bulduğun gizem ve düşler.
O mistério e sonhos que encontramos num ferro-velho.
Hurdalığın arkasında.
No ferro-velho.
- Lanet olsun adam Poseidon hurdalığa atılmak için fazlasıyla iyi.
-... dei uma ordem. - Ora, bolas, homem o Poseidon é um barco bom demais para ser jogado no ferro-velho.
Hurdalığa ne dersin?
- Bem pensado.
Aşağıda bir hurdalıktan.
No ferro-velho.
Bu yüzden, çoğunu hurdalıktan ya da 2.el dükkânlardan yürütmek zorunda kaldım.
Surripiei tudo em ferros-velhos e lojas de segunda mão.
Bu şey sadece hurdalığın köşesini kaplayabilir.
Isto só dá para o canto de um ferro-velho.
Hurdalığa.
Para o ferro velho
Darnell'in hurdalığı resmen antikalarla dolu.
O depósito do Darnell está cheio de antiguidades.
Dışarıda hurdalıkta içebilirsin.
Podem fumar lá fora.
Hurdalıktan otlanabilirsin derken, kahrolası arabanın... - tamamını benim malzememle yapabilirsin demedim.
Quando disse que podias procurar nas porcarias lá atrás, não disse que podias construir a merda do carro com aquilo.
Bunları yaparsan, hurdalığımdan istediğini alabilirsin.
Se fizeres isso, podes tirar tudo o que quiseres da sucata.
İnsanlar hurdalıklara genelde pazarlık yapmaya giderler.
Normalmente as pessoas vão a um ferro-velho pelos preços baixos.
Hurdalıkla ilgili gerçek şudur, bulduğunuz hazine başka birinin kaybıdır.
O problema de um ferro-velho é que o tesouro encontrado pode bem ser algo que alguém perdeu.
D.A.R.L.Y. hurdalığa gidiyor.
D.A.R.Y.L. Vai para o ferro-velho.
Hurdalıktaki bir arabadan buldum.
Arranjei-a num carro velho de um sucateiro.
Bir süre, hurdalığa benzeyen Cybertron gezegenine dokunmamayı düşünmüştüm. - Ama şimdi onun yok edilmesine şahit olabilirsin.
Por um momento, pensei em perdoar o teu asqueroso planeta, mas agora, serás testemunha da sua destruição.
Uçak hurdalığı.
O ferro-velho dos aviões.
- Evet. Hurdalıklardan, haciz mallarından.
Sucatas, lotes confiscados.
Burası bir hurdalık çocuk bahçesi değil.
Isto é uma oficina, não é uma creche.
Hala dört tane karton kutu bulup hurdalıkta uyumak için zamanımız var.
Podemos arranjar quatro caixas de cartão e dormir na lixeira.
Şeytan'ı hurdalığa geri götürebilirsin.
Podes levar o Satanás de volta ao ferro-velho.
Sorun değil, hurdalıktaki adamın telefon numarası var.
Sem problemas, eu tenho o número do tipo do quintal de auto-demolição.
O araba 15 yıldan fazladır hurdalıkta.
Essa coisa está agora na sucata, há mais de... 15 anos.
Bütün lanet yer yanmış fabrikalar, hurdalıklar ve kömür alanlarıyla dolu.
É só entulho, fábricas em ruínas e minas de carvão.
* Bir hurdalıkta doğdum. *
Nasci num ferro-velho
Homer, yine TV'den hurdalık siparişi mi veriyorsun?
Homer, estás a mandar vir porcarias da televisão outra vez?
- Aziz Bernard'lar 70 kg. civarında olurlar. - Bir hurdalığım var.
Os S. Bernardos chegam a pesar cerca de 70 quilos.
Kötü, büyük bir hurdalık köpeği istiyorum.
Tenho um ferro-velho. Preciso de um cão grande e mau.
Hurdalıkta bazı şeyler duydum.
eu tenho ouvido boatos.
McTeague Hurda Metal Şirketini oluşturan - hurdalıklar, nakliye... - Affedersiniz.
A Comanhia de Metal McTeague, que compreende terrenos, camiões...
Bana hurdalıkta olanları anlattığında, bakımevine gitmekten korktuğunu söylediğinde.
Daquela vez em que me falaste no encontro na sucateira, ele disse-te que tinha medo de ir parar a um lar.
Hurdalıkta bulup kurtardım.
Salvei-o do ferro velho.
O bunu hurdalıkta bulmuş.
Diz que o achou no contentor.
O sadece çalıyor, yakında onu da hurdalıkta bulacaklar.
Se anda a roubar é lá que vai parar.
Az önce, "Atılgan hurdalığa çıkarılmalı" derken yanlış söyledim.
Eu não quis dizer que a Entreprise deveria rebocar lixo.
Hurdalık köpeğinden bile acımasız
Pior que um cão de guarda.
Fakat yıllarca ağır işlerde çalıştıktan sonra kendimi evsiz barksız, hurdalıkta yatarken buldum. "
Mas depois de muitos anos de trabalho árduo, encontro-me sem casa - e a dormir num ferro-velho. "
Hurdalıkta.
Está no ferro-velho.
McCoppin hurdalığı, Culver Caddesi.
No ferro-velho do McCoppin, em Culver Road.
Hurdalık.
O ferro-velho...
Bir hurdalık.
É um ferro velho.
Paul'un panosu güzel bir araba hurdalığıydı.
O mural de Paul era de carros desmantelados.
Arabasını hurdalığa götür.
Levem o carro dele para a sucata.
Dönünce hurdalık mı açacaksın?
. Oi, meu chapa.
- Hurdalıklardan ha?
- Sucatas, certo? - Sim.
Hurdalığın yok.
Não tens a sucateira.
Hurdalık yolunda.
Ele está no ferro-velho.
Mekanı bir hurdalık.
A sua ficha está cheia.