Iknâ Çeviri Portekizce
89 parallel translation
Öncelikle, onu iknâ etmeyi deneyebilirsiniz.
Primeiro, devem fazê-lo ver a razão.
Bir hainin, hayatını bağışlamam için bana yalvarması, beni iknâ etmeye yeter mi?
Como um velho implorando com sangramento excessivo... alguma vez me convenceu, a poupar a vida de um traidor?
Hazır bardaklar elimizdeyken, yeni iş arkadaşımıza da içelim. İki günde temyize gitmeden bir dava kazandı ve şu anda kazanışımızı kutladığımız müşteriyi iknâ etmemize... yardımcı oldu. - Ally'ye.
Enquanto temos os copos, devíamos brindar à nossa nova sócia, que ganhou o seu caso, perante o Tribunal de Recursos, e que ajudou a "aterrar" o cliente, o qual estamos a celebrar.
- Daha güzel bir tane düşünebilirim beni nasıl her şeyi bırakıp Los Angeles'a giden ilk uçağa binmeye iknâ ettin.
- Consigo lembrar-me de um melhor : como me convenceste a apanhar o primeiro avião para Los Angeles.
Söylediklerini düşüneceğim. Ama önce Hunların ciddî tehdit olduğuna iknâ olmalıyım.
Ponderarei sobre o que disseste, mas terás de me convencer que os Hunos são uma ameaça grave.
Efendim sizi böyle gören düşmanlarınız deli olduğunuza iknâ olacaklar.
Sra., por favor, se a virem assim, vossos inimigos confirmaram que realmente está louca.
Çalışanlarımı kiralamak işteyen bazı müşterilerim var bana onları iknâ edebileceğini söylüyordu.
Eu tenho pessoas para as quais preciso dos serviços dos meus clientes... Ela disse que poderia ajudar a convencê-los.
Birisi onu iknâ etti ve ailesine söylememesine inandırdı.
Alguém o convenceu... e o persuadiu a não contar nada aos pais.
Sübyancı çocuğu anında mesajlaşmayı kullanarak iletişim kurmaya iknâ eder böyle bu onların küçük sırrı olur.
E o pedófilo convence a criança... a comunicar através de mensagens instantâneas... para ser um segredo só deles.
Samir'in terörist olduğuna iknâ olmuş olmam değil.
Não foi por estar convencido que o Samir é um terrorista.
- Bu oldukça iknâ edici.
- É bastante conveniente.
Benim merak ettiğim Ajan Taylor soruşturma sırasında, şahsen Dr. Samir'in bir terörist olduğuna iknâ oldunuz mu?
Mas estava a pensar, Agente Taylor, no decurso da sua investigação, ficou pessoalmente convicto que o Dr. Samir era um terrorista?
Şahsen iknâ olmak mı?
Pessoalmente convicto?
Ajan Malone iknâ oldu mu?
O Agente Malone ficou convencido?
Eğer hasta bakıcıyı onu bırakması için iknâ ettiyse Clare'in ne gördüğünü biliyor olabilir.
Se ela convenceu o enfermeiro a deixá-la sair, ele talvez saiba o que ela viu.
Yani o inanılmaz iknâ edici konuşmadan sonra onun gitmesine karar verdin?
Portanto, após essa incrível persuasão... decidiu libertá-la para o mundo?
Onun Sean olduğuna iknâ olmuştu.
Ficou convencido que era o Sean.
Kaçmayı değil yani kendini bunların doğru olmadığına iknâ etmeyi.
Não falo de fugir, mas de se convencer de coisas que não eram verdade.
Bull kızın Vietcong sempatizanı olduğuna ve silahların nerede olduğunu bize gösterebileceğine iknâ olmuştu.
O Bull achava que a rapariga apoiava os vietcongues... e que nos poderia mostrar onde estavam as armas.
- Çok iknâ edici konuşuyorsun.
- Pareces muito convencido.
Onu etmemesi için iknâ etmeye çalıştım ama gitmeye çalıştı ben de onu yakaladım.
Tentei convencê-la a não o fazer, mas ela tentou sair e agarrei-a.
Demek istediğim bu iknâ edici.
É conveniente, é só o que digo.
Oldukça iknâ edici.
És muito convincente.
Crespin anneyi nasıl iknâ ettiğini bilmiyorum.
Mas devo dizer que estou satisfeito com seu trabalho.
Harika olacak. Ailemi iknâ etmene, Marissa'yı iknâ etmene ihtiyacım var. Ben de seni denetleyeceğim.
Só preciso que convenças os meus pais e a Marissa e eu vou supervisionar.
Şimdi tek yapmamız gereken Marissa'yı iknâ etmek.
- Agora tens de convencer a Marissa.
Beni kendisiyle evlenmeye iknâ edip bebeği doğurmamı isteyecektir.
Ele vai tentar me convencer a casar com ele e ter o bebê.
Ama yemek yapmayı öğrenseydim, seni kalmaya iknâ edebilir miydik?
Mas se eu aprendesse a cozinhar convencíamos-te a ficar?
Luke, Marissa'yı bizimle birlikte Mammoth'a gelmesi için iknâ etmelisin.
Luke, ajuda-me a convencer a Marissa a vir para Mammoth connosco.
Zamanı geldiğinde iknâ edici olabiliriz.
Sabemos ser... persuasivos quando é preciso.
Ona ulaş ve kardeşiyle konuşmaması için onu iknâ et.
Fala com ele e convence-o a não falar com o irmão.
İzlediklerimiz uzayda yalnız olmadığımız konusunda iknâ ediciydi.
Estas são evidências muito convincentes que provam que não estamos sozinhos.
Hâlâ senin yapmadığına beni iknâ edemedin Llyr.
Ainda não tenho a certeza se não será teu Llyr!
Kızlar çok tatlı, Emilia aynı senin gibi katı, iknâ etmek zor.
As meninas estão tão lindas! A Emilia é como tu, dura, leva tudo a peito. É tal e qual como tu!
Lütfen yönetmemesi için onu iknâ etmeye çalış.
Por favor tente convencê-lo a não reger.
Onu taşınma konusunda nasıl iknâ ettiniz?
Como é que conseguiram que ele saísse?
Onu tüm uğraşlarım sonunda, izin günlerinde seninle çalışması için iknâ edebildim.
Eu consegui finalmente convencê-lo a arranjar um tempinho durante o seu sabático para trabalhar contigo.
Beni iknâ ettin.
Convenceste-me.
Benimle konuşmaya seni nasıl iknâ edebilirim?
Como é que te vou convencer a falar comigo?
Biraz iknâ olunca, savcılık suçlamada bulunmaktan vazgeçti.
Bem, com um pouco de persuasão, o... delegado do Ministério Público concordou em não fazer acusações.
Bu işin çok tehlikeli olduğunu düşünüp vazgeçmem için beni iknâ etmeye çalışacaktır.
Ele vai pensar que o trabalho é perigoso demais, e vai tentar convencer-me a afastar-me.
Onları, dediklerimi dikkate almaları konusunda iknâ etmelisin.
Tens de os convencer a dar ouvidos às minhas palavras.
Grant'ten ayrılmaya iknâ olarak bana teşekkür ettin zaten.
Agradece-me por te ter convencido a acabar tudo com o Grant.
Ama önce jüridekiler, Easley'nin James'i Sand'i vururken gördüğüne iknâ olmalı.
O Grande Júri tem de acreditar que o Easley viu o James matar o Sand.
Bakıcıyı bu gece gelmemesi için iknâ ettim.
Convenci a babysitter a tirar a noite.
Bakıcıyı, bu gece gelmemesi için iknâ ettim.
Convenci a baby-sitter a tirar a noite de folga.
Hayır, kastettiğim, birazcık iknâ etmek zorunda kaldım, hepsi bu.
Não, quero dizer, só tive de ser um pouco... persuasiva, nada mais.
- İknâ ettin mi?
- Apanhaste-o?
İknâ olurlarsa, onu suçlu bulurlar.
Se acreditarem, acusam-no.
İknâ olmazlarsa, elimizde bir şey kalmaz ve James de işlediği cinayetten yakayı sıyırır.
Caso contrário, o James safa-se.
- İknâ edici olabilirim.
Eu consigo ser persuasiva.