Imâ Çeviri Portekizce
84 parallel translation
Yanlış anlama, korkak olduğunu imâ etmeye çalışmıyorum.
Seja como for, não disse aquilo para insinuar que não é corajoso ;
Schwartz, ona erkekliğe bok sürdürmeyip karizmayı çizdirmeden hemen işe koyulmasını imâ eden bir bakış atmıştı.
Schwartz foi pouco ético ao saltar o "Desafio-te a triplicar" e ir directamente à garganta.
- Bir hayalet gördüğümü imâ ettiğinizi sanmıştım.
- Pensei que tinha visto um fantasma.
Bir şey mi imâ ediyorsun Ajan Scully?
Estás a insinuar algo, Agente Scully?
Elbette, Hyperion bir şey imâ etmek istemedi.
Claro que, o Hiperion não a quis ofender.
Ruhunu serbest bırak ve eğer doğanın mucizeleri daha büyük şeyler imâ ederse bunu dene ve kalbini buna aç.
Deixa a tua alma vagar. E, se os milagres da natureza sugerirem algo superior... tente abrir o coração.
Tam olarak neyi imâ etmeye çalışıyorsun?
O que é que estás a sugerir?
Genelde imâ yoluyla söyledi.
No geral, foram só insinuações.
Ne imâ ediyorsun?
O que raio estás a insinuar?
Nancy dediğin zaman tam olarak neyi imâ ediyorsun?
Quando dizes Zezinho, o que queres dizer exactamente?
Ne imâ ediyorsunuz?
O que está você insinuando?
Stuatit'ın söylediğini imâ etme.
Não envolvas o Stuart.
Kaç kez imâ ettin ya.
Já o deste a entender várias vezes.
Bir şey imâ etmek istememiştim, ben Angela'ya nasıl idare ettiğini anlayamadığımı söyledim.
Foi sem intenção, só... disse à Angela que não sabia como ela conseguia fazer tudo.
Sen ne imâ ettiğimi sandın? Yapmak ister misin?
Queres fazer?
Çünkü bu sömestr yaptığın çalışmalar aksini imâ ediyor.
O teu trabalho, este semestre, sugere o contrário.
Aksini imâ etmek istemedim.
Não quis sugerir o contrário.
Kırıcı şeyler söyleyemezsin. Hayır. Sadece Maya yüzünden birlikte olduğumuzu imâ etmen çok kırıcı.
Não podes magoar-me, mas insinuas que só estamos juntos por causa da Maya.
Ajan Farrell, eğer size boyun eğersem FBI'da yükselebileceğimi imâ etmeye çalışıyorsanız boşuna uğraşmayın.
Agente Farrell, se agora vem a parte em que sugere, que eu podia progredir no FBI se alinhasse consigo, nem chegue lá.
Ne imâ etmeye çalışıyorsunuz?
O que está a insinuar?
- Gerard'ı mı imâ ediyorsun?
- Está se referindo a Gerard?
Eğer, bunun bir cadı avı olduğunu imâ ediyorsan, buna katılmıyorum.
Bem, se está a implicar que isto é uma caça ás bruxas, Eu discordo.
Buradaki birinin Adam'ı öldürdüğünü mü imâ ediyorsunuz?
Na verdade, está a sugerir que alguém aqui matou o Adam?
Bunu imâ ediyor.
Bem, ele tem insinuado isso.
- Bir şey mi imâ etmeye çalışıyorsun?
- Está a tentar dizer alguma coisa?
Onu imâ etmek istemedim bayım.
- Não queria...
Evet ama kesinlikle bunu imâ ettin.
Pois, mas deste a entender.
Oleg'i kaçırdığımı mı imâ ediyorsun?
Está a sugerir que eu raptei o Oleg?
- Nasıl da imâ edersin?
- Como se atreve a sugerir que...
O zaman bu gerçekten Berlusconi, yalnızca imâ söz konusu değil!
Então é mesmo o Berlusconi, não é só inspirado nele?
En azından sözlerinle imâ edebilirdin Brooke, sonuçta düşünce okuyucu değilim.
Podes ter dito algumas coisas em que isso estivesse subentendido, Brooke, mas eu não leio mentes.
3 milyon doları zimmetimize geçirdiğimizi mi imâ ediyorsun?
Está a sugerir, que nós lavamos três milhões?
12'nin katlarını işaret edip oyunun zengin olduğunu imâ edebilir.
- Sim. Pode indicar uma contagem de mais doze, que quer dizer o baralho é rico.
Sadece cennette bulunabilecek çok tatlı bir tatlıyı imâ etmektedir.
Refere-se a uma sobremesa tão doce que só pode ser encontrada no céu.
Ne imâ etmek istiyor?
O que é isso?
Kurtadamların var olduğunu imâ etmiyorum.
Eu... Eu... Eu não estou a querer dizer que existam lobisomens.
O anda her şeyi kaybetmek üzere olduğunu anladın. Ne imâ ediyorsun? Sen mi aradın Horatio?
Foi nessa altura que percebeste que estava prestes a perder tudo.
Onun Jack Reese ile ilgili bir şey imâ ettiğini duymadım.
Eu nunca o ouvi, sequer, mencionar o nome do Jack Reese.
Evde bir takım değişiklikler olduğunu kendisi imâ etti de.
Ela falou de umas mudanças em casa.
Karımla bir ilişkin olduğunu mu imâ ediyorsun?
Está a querer dizer que tem um caso com a minha esposa?
Evet, hepimiz imâ ediyoruz.
Sim, estamos todos a fingir.
- Başlarda bulacak gibiydi ama bir süre sonra onu kaybettiğini imâ etmeye başladı.
Encontrou logo algumas pistas. Mas depois fez parecer que lhe tinha perdido o rasto.
İmâ, mutsuz, tahta kuruları, parasız.
- Percevejos, infeliz, na penúria...
Ne imâ ediyorsun?
-... o que está insinuando?
İmâ etmişti.
Ele já tinha sugerido isso.
Tam olarak ne imâ ediyorsun?
O que queres dizer exactamente?
Lauren bir vatanseverdir. İmâ ve varsayımlarla adını kirletmene izin vermem.
A Lauren é uma patriota e não vos permito que arruínem a reputação dela com base em insinuações e suposições.
Bir şeyin imâ edildiğini anlaman için sana kaç tane işaret gerek?
De quantos sinais precisas, todos fazem aquele bipe.
Bir şey mi imâ etmeye çalışıyorsun?
Estás a tentar argumentar algo?
- İmâ etmeye mi?
Fez parecer?
Sağlamlıkla imâ edilen...
A rigidez significa que...